Mehmet Tezkan
Erdoğan- Akşener atışması nereye varır?
Biri, tek adam rejimini savunuyor. Yani otokrasiyi… Ülkenin şirket mantığıyla yönetilmesi gerektiğini her fırsatta söylüyor. Gerçi, aklınıza gelen her konuda tek karar verici olarak dört yıldır şirket gibi yönetiyor.
Diğeri, tek adam rejimine şiddetle karşı. Güçlü parlamenter sistem istiyor. Batı standartlarında demokrasiyi savunuyor…
Biri, tek adam rejiminin sürmesi için uğraşıyor…
Öteki, tek adam rejimine son vermek için Anadolu’yu karış karış dolaşıyor…
Biri, üçlü masada oturuyor.
Öteki, Altılı masada.
Kısaca bir araya gelmeleri mümkün değil. Bunu iki taraf da biliyor. Biliyorsa Erdoğan neden laf atarak ortalığı kızıştırıyor?
İki nedenlerle…
BİR: Yerli ve milli çağrısıyla İYİ Parti seçmenin kafasını karıştırabilir miyim, altılı masanın ruhunu bozabilir miyim hesabı yapıyor.
İKİ: Yaptıkları hataların üzerine örtmek, Akşener’in sert eleştirilerini geçiştirmek, tartışmayı başka boyuta çekmek, atışmaya dönüştürmek için gündem değiştirmeye çalışıyor.
Gelin söylediklerine bakalım. Erdoğan uçakta gazetecilere dedi ki:
‘Temenni ederiz ki bunlar da bir dönüşüm yapmak suretiyle gerek bu masayı terk etmek gerekse milli ve yerli bir duruş sergilemek üzere konumunu yeniden gözden geçirir.’
Akşener de şu yanıtı verdi:
‘Biz bu ucube sistemin onaylandığı referanduma karşı koyan net bir partiyiz. Dün neyi savunduysak bugün de aynı şeyi savunuyoruz. Milletimizin geleceğinin heba edildiği bir kumar masasında hiç olmadık bundan sonra da olmayacağız.''
Atışma durduk yerde çıkmadı. İstiklal Caddesi'ndeki terör saldırısından sonra Akşener iktidarı çok sert eleştirdi…
Akşener’in eleştirisi saldırı sonrası yaşananlara ilişkin değil. Çünkü herkes polisin başarısını kabul ediyor. Kısa bir sürede bombacıya ve bombacıya yardım edenlere ulaşmak/yakalamak büyük başarı. Ama bu başarıyı alkışlamak başka şey Türkiye’yi bu tür saldırılara açık ülke haline getirmek başka şey…
Polisin büyük başarısı varsa…
İktidarın da göçmen konusunda büyük başarısızlığı var.
İşte Akşener bu başarısızlığa dikkat çekti. Söylediği aynen şöyle:
‘Ensar edebiyatıyla meşrulaştırmak istenen bu tehlikeli ve kontrolsüz göçün, geldiği nokta apaçık ortada.’
Akşener haksız değil. Bombalı saldırıyı planlayanların, bir fiil rol alanların tamamı Suriyeli Arap. PYD’li oldukları söyleniyor ama Kürt değiller Arap.
Kimi kaçak yollardan gelmiş aylarca İstanbul’da kalmış ev tutmuş, soran olmamış.
Kimi iş kurmuş, ticaret yapmış.
Kimi insan kaçakçılığına soyunmuş. Bu işte nam salmış.
İstiklal'deki saldırı kontrolsüz göçün, Esad’ı devirmek adına sınırları ardına kadar açmanın bedeli. ( Davutoğlu’nun da günahı büyük)
Akşener bu gerçeğin altını çizince Erdoğan sinirlendi.
Meseleyi altılı masanın altında olduğunu iddia ettiği, ama ekibini Anayasa değişikliğine destek almak için gönderdiği HDP ile ilişkilendirdi…
Akşener’i masadan kalkmaya çağırarak ‘milli cephe penceresi’ açmak istedi. Akşener deneyimli politikacı esirgemedi…
‘Milletimizin geleceğinin heba edildiği bir kumar masasında hiç olmadık bundan sonra da olmayacağız.’ dedi…
Kumar masası metaforuyla neyi kastettiğini, kimi hedef aldığını inanın bilmiyorum.
Ama taşı gediğine koyduğu belli!..
Şu notları da düşmeden yazıya son noktayı koyamayacağım…
Asıl mesele ülkemizde kaydı kuydu olmayan kaç binlerce yabancının olduğu…
Asıl mesele ülkemizde bu tür eylemleri para karşılığı, Avrupa’ya gitme vaadiyle yapabilecek kaç yüz kişinin yaşadığı…
Asıl mesele kontrolsüz göçün milli güvenlik sorununa dönüştüğü…
Asıl mesele hala sınırlarımızı tam anlamışla kontrol altına alamadığımız…
Asıl mesele bazı bölgelerde demografik yapının bozulması...
Asıl mesele bazı ilçelere Arap kültürünün hakim olması….
Neyse!... Gelelim başlıktaki sorunun yanıtına bu atışma hiçbir yere varmaz. Siyaseti, televizyonlardaki tartışma programlarını belki bir gün meşgul eder o kadar…