Sözcü gazetesinde yazan Ayşe Sucu hatırlattı…
Eskiden İngiltere’de bir gelenek varmış.
Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez…
Bir asil öldüğünde iki kez…
Kralın bir yakını öldüğünde üç kez…
Kral öldüğünde dört kez …
Çalınırmış…
Günün birinde kilisenin çanı tam beş kez çalınmış. Halk merak içinde papaza gitmiş; ‘papaz efendi, kraldan daha önemli biri mi var ki o ölünce çan beş kez çaldın’ diye sormuşlar…
Papaz: ‘Kraldan daha önemli bir şey var tabi’ diye söze başlamış. Ve devam etmiş ‘herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşımızı haksız yere mahkum etti. Bugün ölen adaletti. Çan adalet için çaldı’
Biz de çan yok sela var…
Cuma namazlarından önce de ölümü duyurmak için de sela verilir… Bir kişi öldüğünde cenazenin kaldırılacağı camiden sela verilir.
O mahalleye duyurulur…
Toplumu ilgilendiren daha büyük kayıplar olduğunda tüm camilerde sela verilir. Şubat ayında 50 bin kişiyi kaybettiğimiz depremden sonra yatsı namazına yarım saat kala 90 binden fazla camide sela okundu…
Başta Can Atalay davasına bakıyorum…
Adalet can çekişiyor. Anayasa Mahkemesi kararları tanınmıyor… Ağır ceza mahkemesi başkanı karar almamak için adliyeye gitmiyor! Gerekçeli karar falan diye bahane arıyor!
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın geçen hafta dile getirdiği ‘uzaktan kumandalı yargı da yargıç da olmaz’ sözlerini hatırlatıyor…
Bekliyoruz…
Dilerim adalet için….
Kiliselerde çanlar beş kez çalınmaz, camilerde yatsı namazından önce sela verilmez…