Mehmet Tezkan
İktidarın yeni ortağı: Diyanet Partisi..
Yok yok, daha resmen kurulmadı. O kadarına henüz cüret edemediler ama yakında ederler.
Ama Diyanet Partisi resmen olmasa bile fiilen kuruldu, faaliyete başladı.
Diyanet İşleri Başkanı her gün demeç veriyor, her gün insanların sinir uçlarına dokunuyor, her gün muhalefeti tahrik ediyor, her gün muhalefeti din minderine çekmeye çalışıyor.
Parti Genel Başkanı gibi davranıyor.
Daha da ötesi iktidar ortağı olarak hükümet sözcülüğü de yapıyor.
Taze örnek…
Cumhurbaşkanı dün; ‘raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz’ dedi.
Sızan haberlere göre, Diyanet İşleri Başkanı ve Hükümle Sözcüsü bugünkü Cuma hutbesini bu konuya ayırmış. Bütün Camilerde imamlar hutbede; ‘mümin fırsatçı davranmaz. Fâhiş fiyatlarla insanları mağdur etmez. Alışverişte fiyatları kızıştırmaz’ diyecekmiş.
Ne olur ne var bunda, haklı ve yerinde uyarı demeyin.
Cumhurbaşkanı, sanki kötü yönetimin, keyfi idarenin, müteahhitlere dolarla verilen taahhütlerin, yandaşlara yapılan ihale kıyaklarının, cari açığın, parayı yıllarca betona gömmenin sebebi değilmiş gibi enflasyon faturasını başkalarına çıkarmaya çalışıyor.
Kabahatli arıyor, daha doğrusu kabahatliyi işaret ediyor.
Kimi?
Esnafı. Fırsatçı dediği esnafı!..
Sanki kendileri kontrollerindeki tüm mal ve hizmetlere yüzde 25 oranında zam yapmamışlar gibi, aynı oranda zam yapan esnaf artık günah keçisi.
Enflasyonun yegane sorumluları!
Ne diyor Cumhurbaşkanı?
‘Onlarla mücadele edeceğiz’ diyor. Mücadeleyi başlatacak kişi de Diyanet İşleri Başkanı ve Hükümet Sözcüsü.
Gidip dinleyeceğiz. Hutbede bu konu işlenirse ahlaki uyarı değil, siyasi kampanyanın parçası olacak.
Diyanet Başkanı’nın Hükümet Sözcüsü olarak yaptığı ilk icraat bu olmayacak.
Biliyorsunuz, sosyal medya düzenlemesi veya sınırlaması konusunda iktidar çevrelerinden önce, AKP sözcüsünden, Cumhurbaşkanlığı sözcüsünden, Saray’ın İletişim Başkanı’nın önce davranarak ilk siyasi demeci o vermişti.
Kısıtlamaları ötelenemez zorunluluk ilan etmişti.
Çünkü sosyal medya gence kul olduğunu unutturuyormuş. Tabii onun ‘kul’ tabiri bizim anladığımız manada ‘birey’ değil.
Kendilerine, yani iktidarlarına itaat eden, biat eden!
Gelelim Diyanet Partisi Başkanı’nın siyasi faaliyetlerine…
BİR: 4-5 yaşın grubu Kuran kurslarının okul öncesi zorunlu eğitimden sayılmasını istiyormuş.
Allah adına elinizi vicdanınıza koyun 4 yaşındaki çocuğa Kuran’ı nasıl öğreteceksiniz. Yüce Rabbim öğrensinler dememiş, sorumlu tutmamış siz kim oluyorsunuz?
İKİ: 4-6 yaş grubu yaz kurslarına yönelik projeleri geliştirecek ve etkinleştireceklermiş.
Yahu bırakın çocuklar çocukluklarını yaşasın. 5 yaşındaki çocuk Kuran’ı nasıl okusun, nasıl anlasın?
Efendim kulakları aşına olurmuş! Alışkanlık kazanırlarmış!
Hadi ya. İşin aslı şu: Beş yaşındaki çocukları yaz günü kursa tıkarak kendilerinin sevap işlediklerini zannediyorlar. Böylece cennete gideceklerini sanıyorlar.
Diyanet Partisi’nin faaliyetleri bitmedi.
ÜÇ: 13-18 yaşa özel Kuran kursu açmaya hazırlanıyorlarmış.
DÖRT: Hafta sonları camilerdeki Kur’un kurslarına ağırlık verilecekmiş.
BEŞ: Öğrenci yurtlarından, gençlik merkezlerinde, cezaevi, hastane ve üniversite kampüslerinde
Kuran kursu açacaklarmış.
Muhafazakar semtlerde kursa giden/ gitmeyen öğrenci ayrımı yapılır mı?
Şüpheniz olmasın.
Alın size yeni bir ayrışma, yeni bir bölünme.
İktidar ortağı Diyanet Partisi Başkanı’nın amacı bununla sınırlı değil. 2020 rakamlarına göre Diyanet bünyesinde ( bu yılı daha bilmiyoruz) 128 bin 469 çalışan var.
Sözleşmeliler hariç. Ama sisteme arz çok fazla.
Hastanelerden pastanelere kadar her yere Kuran kursu açarsan on binlerce imam hatip veya ilahiyat mezunu gence iş imkanı çıkar mı?
Ooo, hem de nasıl…
Alın size din eğitimi görenlere yeni iş kapısı. İşin bir de bu boyutu var.
İlahiyat fakültelerinin sayısı 100’ü aştı. 120 bine yakın öğrenci okuyor.
Gerçi çoğu Orman Bakanlığına, Karayollarına, THY’ye ye, TRT’ye, kamu bankalarına, tüm kamu kuruluşlarına öncelikli giriyor ama yine de dışarda kalan sayısı çok fazla onlara iş imkanı yaratmak lazım.
Diyanet Partisi’nin talepleri bir taşla iki kuş vurma niyetli.
Birincisi, dört yaşında başlayıp iş hayatında bile süren, hastaneye kadar uzanan dini eğitim. Din kontrolü diyelim.
İkincisi, imam hatip kökenlere iş imkanları yaratmak, istihdam sağlamak.
Ayrıca…
Diyanet Partisi istediğini yapıp inancı sokağa, mahalleye, ticarete, siyasete getirirse bunu da denetleyen birileri de lazım demektir!