Mehmet Tezkan
Sırat Köprüsü’ndeyiz
Bir arkadaşım aradı hoş sohbete girmeden sordu: Dışarıdan Türkiye nasıl görünüyor?
Görünmüyor dedim…
İyi veya kötü görünüyor diyemem dedim; çünkü görünmüyor bile…
Ne yazık, Türkiye’yi artık batılı ülke saymıyorlar. Demokrasisi eksik, yargısı problemli, yasaması göstermelik ülke olarak görüyorlar.
Konserlerin, festivallerin neden yasaklandığını batılılara anlatamadım.
Bulgarlara bile…
Yanlış anlaşılmasın kastım yok. Bulgaristan 1990 yılına kadar sosyal faşizm ile yönetildi. Jivkov döneminin hatırlayın. Uyguladığı asimilasyon politikasını. İsmi değiştirilmek istenen Türkleri, sınırımıza dayanan soydaşlarımızı hatırlayın.
Uzun yıllar tek adamın otoriter yönetiminde yaşayan Bulgarlar bile bizdeki yasaklara, baskıcı düzene, nefes aldırmayan yönetim anlayışına şaşıyorlar.
Ne de olsa artık onlar Avrupa Birliği üyesi!
Sınır ötesinden yasaklı Türkiye’ye bakarken Sezen Aksu’nun son çığlığı aklıma geldi…
Neydi o diyeceksiniz?
Hatırlarsınız… ‘Şahane bir şey yaşamak’ şarkısındaki sözlerine önce troller taktı. Yıllardır söylenen, çok beğenilen şarkıdaki:
‘Selam söyleyin o cahil
Havva ile Adem’e’
Sözlerini Sezen Aksu’yu toprağa gömmek için linç kampanyasına çevirdiler. Önce Bahçeli mesele yaptı. Susturun imasında bulundu. Üzerine toprak atmaya çalıştı. Ardından Erdoğan son darbeyi vurmaya yeltendi…
Ama….
Tam ‘yargı tacizine’ uğrayacaktı ki…
Güçlü kalemi siyaseti sarstı. Dedi ki:
Sen beni üzemezsin
Zaten çok üzgünüm
Nereye baksam acı
Nereye baksan acı (..)
Dur bakalım…
Beni öldüremezsin
Sesim, sazım, sözüm var benim (..)
Sonuç olarak 47 yıldır yazıyorum…
Yazmaya da devam edeceğim
İşte böyle sesler yükseldiği için Türkiye kör topal ayakta. Ama Gülşenlere yargı tacizi veya infazı yapıldığı için Türkiye’ye ikinci sınıf ülke gözüyle bakılıyor…
Yani Türkiye iki arada bir derede…
Aslında arafta…
2023 seçimiyle ya birinci sınıf demokrat ülke olacağız ya da üçüncü sınıf otoriter hatta giderek totaliter ülkeler liginde yerimizi alacağız. Şangay Beşlisi’ne yerleşeceğiz.
Anlayacağınız Sırat Köprüsü’ndeyiz.
Tercih bizim. Sınav büyük…
Bana sorarsanız. 1978 yılından beri gazetecilik yapıyorum. 46 yıl olmuş. 27 yıldır da köşe yazıyorum. Erdoğan’ın çok sevdiği anlatımla, daha doğrusu bizim Kasımpaşa’nın diliyle; kusura bakmasınlar gerçekleri yazmaya, söylemeye devam edeceğim.
Gazetecilik yaşamım boyunca 50’den fazla ülkeye gittim. Hiçbir dönem bizlere ‘acıyan, çaresiz, otorite altında ezilmiş, birey olduğunu unutmuş’ insanlar gözüyle bakılmamıştı.
Bugünler de geçer inşallah!
Dilerim büyük usta Çetin Altan’ın değişiyle; hayal ettiğimiz Türkiye’ye kavuşuruz.
(Yurt dışından yazılar bu kadar. Pazartesi yurt içinden devam)