Mehmet Tezkan
Halkı döven, öldüren polisler şimdi ne yapıyor?
Ukraynalılar biz Avrupalıyız diyorlar. Şimdi söylemiyorlar. Yakın tarihlerine bakarsak, 2004 yılından beri söylüyorlar, aslında bağımsızlıklarını ilan ettikleri 1991 yılından beri söylüyorlardı ama yüksek sesle telaffuz etmeye çekiniyorlardı.
Tarihsel sürece bakarsak çekinmelerinde haklıydılar. SSCB yönetimi öncesi ve sonrası, kendi kendilerini yönettikleri dönem bir elin parmağı kadar yıllarla sınırlıydı.
2004 yılında Putin’in adamı Yanukoviç hileyle iktidarı kaptı ama halk direndi. Turuncu devrim dedikleri buydu. Yanukoviç pes etti…
Ama… Bu amanın altını çizmek isterim. Ülkeyi Rus uydusu politikacıdan kurtaranlar ülkelerini o kadar kötü yönettiler ki, mafya ülkeye hâkim oldu. Paramiliter güçler at koşturmaya başladı.
Ve altı yıl sonra Putin’in adamı Yanukoviç geri döndü.
Bu sefer hilesiz hurdasız seçimle; Ukrayna’yı AB ülkesi yapacağım sözünü vererek. Seçmen inandı oy verdi ama Moskova yanlısı siyasetçi halkı kandırmıştı.
Bir süre sonra tam tarih vereyim, Ukrayna Başbakan’ı 21 Kasım 2013 tarihinde AB ile ticaret anlaşmasını imzalamayacağını açıkladı.
Avrupa ile köprüleri attı.
Ukrayna halkı için şoktu. Hemen hepsi değil, önce küçük gruplar protesto gösterilerine başladılar sonra kalabalık oldular.
Kiev meydanında kısa sürede milyonlar toplandı. Devreye özel kuvvetler diye adlandıracağımız Berkut birlikleri devreye girdi; şiddet dönemi başladı. Artık vurmak, kırmak, dövmek hatta öldürmek serbestti!..
Protestoların 11’inci gününde yürüyüşçülerin arasına katılan maskeli provokatörler polisin orantısız güç kullanmasına zemin hazırladılar.
(Her yazımda adet olduğu üzere yine bir parantez açayım. Gezi olaylarını hatırlayın. Çevreci direnişi şiddete çeviren maskeli provokatörler değil miydi? Göstericilerin arasına sızan polise taş atan. Sonra ortadan sıvışan. Gözlerimin önünde onlarca vaka oldu. Lidersiz, plansız, programsız, insanların gönülden katıldığı, yüreklerini koyduğu eylemi provoke ettiler. Kimler devreye girdi bilmiyorum ama çata patacı gruplar sahne aldı. Dünyanın gıpta ila baktığı protesto eylemi çata pataya dönüştü. Bu kez parantez uzun oldu ama çoğu olayın tanığıyım. İçimde yaradır!.. Neden/sonuç ilişkisini biliyorum)
Milyonlar Kiev meydanında toplandı, polis de orantısız güç kullandı dedim ya… Aslında kelimenin tam anlamıyla katliam yaptılar. Bazı kaynaklara göre altı bine yakın kişi öldü.
Ama Ukrayna halkı sonuna kadar direndi, polisi de askeri de yendi. Devlet Başkanı Rusya’ya kaçtı.
Bu konuda çekilen belgesel izlemiştim. Adı: Winter on Fire: Ukraine’s Fight For Feedom…
Bir genç kız 23 yıl sonra bağımsız olduk diye ağlıyordu. Belgeselden aklımda kalan en önemli, belki de tek kare bu; 23 yıl sonra bağımsız olduk…
1991 resmi bağımsızlık, 2014 resmen bağımsızlık.
Sonra ne oldu derseniz?
Putin intikam olmak için Kiev’i ilhak etti.
Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk özerk bölgelerini önce bağımsızlık ilan ettirdi sonra tanıdı.
Yetmedi… Şimdi de Ukrayna’nın bağımsızlığını bitirmeye çalışıyor. .
Ukrayna uzun yıllardır biz Avrupalıyız diyor, Moskova yönetimi de hayır siz Rus’sunuz diye diretiyor.
Meselenin özü bu.
Rus işgalinin anlamı.
Bu arada daha savaş başlamadı. Dilerim başlamaz…
Gelelim 2014 yılında yerimiz Avrupa diye protesto gösterisi yapanların üzerine vahşice saldıran askere/polise… Berkut dedikleri dönemin başkanının özel birliğine…
O gün itaat ettikleri, biat ettikleri başkanları ülkelerinin Rusya’ya bağlanmalarını istiyordu, karşı çıkanları vurdular, kırdılar, öldürdüler.
Ya bugün… O polisler o askerler ne yapıyor?
Ellerine silah alıp siperlere girip ülkelerini savunuyorlar mı? Kiev meydanında özgürlük isteyenleri, yolumuz Avrupa diyenleri, Moskova’ya karşı direnenleri; copladıkları, kafasını kırdıkları, ağır yaraladıkları, öldürdükleri için pişman mıdırlar?
Yoksa aynı kum torbasının arkasında Rus askerlerini mi bekliyorlardır.
Dövdükleriyle, kafalarını kırdıklarıyla omuz omuza…
Ah hayat ah!.