Despotizmin ayak sesleri

İmamoğlu’na yapılanları duygularımızı, düşüncelerimizi rafa kaldırarak sakin sakin konuşalım mı?

Muhalefet cephesi adını koydu: Sivil darbe girişimi…

Böyle sivil darbe olur mu?

Olur, askerlerin karışmadığı, silahların patlamadığı ama gücün masada olduğu girişimlere sivil darbe deniyor…

Peki, iktidar muhalefete karşı darbe yapar mı?

Evet… İktidarın muhalefeti veya muhalif siyasetçileri veya doğrudan rakibini sindirmek, oyun dışı bırak için kullandığı güce sivil darbe deniyor…

İmamoğlu’na yapılan bu tanıma uyuyor mu?

Uyuyor… İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesine dört gün kala hileli yöntemle diplomasını iptal ederseniz, iki ayrı koldan soruşturma açıp evine polis ekipleri yollayıp gözaltına aldırırsanız, Belediye Başkanı olduğu kentte dört gün boyunca toplanma, gösteri, yürüyüş yasağı ilan ederseniz bunun adına sivil darbe derler…

Çünkü amaç İmamoğlu’nu saf dışı bırakmaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimine sokmamaktır.

Gizlenecek tarafı yok. Dünya alem biliyor. Sarayın medyasında kalem oynatanlar diploması iptal edilince açık açık söyledi; ‘İmamoğlu’na kırmızı kart gösterildi’ dediler…

Kırmızı kartı kim gösterdi?

Saray mı?

Oysa aynı Saray’a 12 yıl önce FETÖ’cülerin yargı üzerinden sivil darbe yapmaya kalkmıştı. 2013 yılındaki 17 Aralık operasyonunu hatırlayın. Para sayma makinalarını, ayakkabı kutuları içinden çıkan dolarları, çikolata kutularına gizlenen Euro’ları… Hepsi gerçekti, somuttu ama bir kısmı hukuk dışı yollardan elde edilerek biriktirilerek hükümeti devirmek için aynı anda işleme konulmuştu.

İktidar çevreleri hemen adını koydu; ucuna susturucu takılmış darbe girişimi…

O günlerde biriktirilerek aynı anda düğmeye basılması yolsuzluk iddiaların önüne geçmiş. Amacın rüşveti ve yolsuzlukları ortaya çıkarmak değil hükümeti devirmek olduğu kanısı ağır basmıştı.

Yerel seçime, Cumhurbaşkanı seçimine aylar kala yapılan bu girişim manidar bulunmuştu…

O gün dönemin Başbakan’ına yapılanla bugün İmamoğlu’na yapılan arasında ne fark var?

Bugün de yargı iddiaları biriktirmiş. Ama elindekiler yetmemiş olacak ki işin içine İstanbul Üniversitesi’ni de soktu. İşletme Fakültesi’nin geçerlidir raporu verdiği diplomayı İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu yetki gaspı yaparak, hukuku çiğneyerek, muktedire boyun eğerek geçersiz kıldı.

Oysa yetkili organ İşletme Fakültesi Yönetim Kuruluydu.

Hocalar bu hukuksuzluğa imza atmayız dediler, direndiler dekan baskılar karşısında istifa etmek zorunda kaldı…

Birilerinin acelesi vardı. Önseçimden önce bu işi tamamlamaları gerekiyordu. Bir an önce operasyonun düğmesine basmaları gerekiyordu. Bu sebeple yetkisiz kurula diploma iptal kararı aldırdılar…

(Bir parantez açmama müsaade edin. İÜ Yönetim Kurulu’nda Hukuk Fakültesi dekanı da var. Acaba ne oy verdi)

Diploma iptali yetmedi, yolsuzluk, suistimal, ihaleye fesat karıştırmakla suçluyorlar. Bu da yetmedi PKK’ya irtibatlı/iltisaklı olduğunu iddia ediyorlar. Terör örgütüne yardımla lekelemeye çalışıyorlar. Bunların tümü de yetmedi İmamoğlu’nun ortağı olduğu inşaat şirketine de el koydular.

Bunları bir haftaya sıkıştırdılar önseçim sonrasına sarkmasını istemediler.

Neden mi?

Erdoğan rakibini diskalifiye ettirdi dedirtmemek için… Resmen aday olmadan önce operasyonu tamamlamak istediler…

Soru şu; İmamoğlu tutuklanır mı?

Yurt dışına kaçabilir(!) şüphesiyle tutuklanabilir. Veya delilleri karartacak diye!... İstanbul Belediye Başkanı, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı kaçacak diye tutuklanırsa ülkenin çivisi tamamen çıkmış demektir…

Tutuklama kararına İmamoğlu PKK’yla işbirliği yaptı, maddi yardım sağladı gerekçesi eklenip belediyeye kayyum atanır mı?

İhtimal dışı değil. Olur mu olur…

Saray gözünü karatmış…

Ama ne yaparsa yapsınlar değişimin önüne geçemezler… Değişimin önüne geçilemez… Değişim okyanustaki dalga gibidir boyutu, gücü ve enerjisi kıyıya (seçime) yaklaştıkça artar...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi

Üniversiteli el koydu

21 Mart 2025 Cuma 05:37

Çarpıcı senaryo!...

18 Mart 2025 Salı 05:00

Had bildirme dönemi kapansın

07 Mart 2025 Cuma 05:00