Mehmet Tezkan
Bahçeli Bahçeli’yi dinleseydi
Ne olurdu diyeceksiniz?
Bu durumda olmazdık, ülke iflas tehlikesiyle karşı karşıya kalmazdı. Yoksulluk alıp başını gitmezdi.
MHP lideri bu duruma düşeceğimizi taaa 2015 yılında gördü…
Erdoğan’ın tek adam olma hayalini sezdi. Bütün yetkileri elinde toplayarak diktatörlüğünü ilan etmek istediğini söyledi. ‘Partili Cumhurbaşkanı’nın ileride aşırı bedellere mal olacağı’ uyarısı yapan da kendisi…
Dedikleri çıktı… Harfiyen…
Tek adam rejimi ülkeyi felakete götürdü. Halimize bakın. Yüksek enflasyon altında eziliyoruz. Dün yaptıklarımız, dünün alışkanlıkları, dünün doğalı bugünün lüksü oldu.
Dışarıda yemeğe çıkmak lüks…
Tatile gitmek lüks…
Benzinciye depoyu doldur demek lüks…
Arkadaşlarla buluşmak lüks…
Kitap almak bile lüks oldu. (Dün yeni bir kitap aldım 85 lira. Bu kitap geçen yıl basılıp satışa konulsaydı 40 lira olurdu.)
Ah diyorum ah… Bahçeli Bahçeli’yi dinleseydi de bu hallere düşmeseydik. Başkanlık sistemi ülkeyi felakete götürür diyen kendisiydi, şiddetle karşıydı, maalesef başkanlık sistemini getiren kendisi oldu.
11 Ekim 2016’da yaptığı tarihi konuşmayı yeniden okudum. Konuşmasını rejim tartışması kökünden halledilmeli sözleriyle bitirmiş…
Rejim tartışması hala sürüyor ama Türkiye kökünden halledildi…
Ülkede kurum kalmadı kurum. Merkez Bankası itibarını sıfırladı, enflasyonla mücadeleyi mecburen bıraktı. BBDK gibi kurumların etkinliği kalmadı. Aldıkları kararların hiçbir etkisi yok. Maliye ve Hazine Bakanlığı gibi ülkenin en önemli bakanlığı yok hükmünde.
Başındaki kişi ciddiyetsizliğin zirvesinde. Milleti eğlendirme yarışında Cem Yılmaz’a fark atar…
Söylediklerini dinleyince kendi de gülüyor mudur? Valla kendiyle barışık bir kişiliği var; gülüyordur. Ama sallamışım diyordur…
Millet gülüyor ama acı acı. Ağlamaklı gülmek diyelim.
‘Tek adam rejimine geçmeseydik Erdoğan yine Anayasa falan dinlemeyerek fiili durum yaratacaktı. Her şeye karışacaktı. Partisinin başındaymış gibi davranacaktı. Davutoğlu ile arası bozulunca Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığından göndermedi mi? Bugünkü gibi yine kendine kayıtsız şartsız itaat eden. Biat eden kişilerle çalışacaktı. Fiilen tek adam olacaktı’ denilebilir…
Hayır o kadar uzun boylu değil… Cumhurbaşkanlığının ilk yıllarında AKP’nin doğal lideri ünvanlıyla hareket etti ama yedi, sekiz yıl aynı pozisyonu sürdürmesi imkansızdı.
Uzaktan kumandayla AKP teşkilatlarını uzun süre yönetemezdi. Hatırlayın neredeyse her hafta muhtarlar toplantısı, kaymakamlar toplantısı, valiler toplantısı yaparak gündemde kalmaya çalıştı. AKP’li il başkanlarını, ilçe başkanlarını belediye başkanlarını Saray’a çağıramıyordu.
Üç yıl önce 2019 yılının 6 Temmuz günü Merkez Bankası Başkanı’nı çağırıp kovamayacaktı. Böyle bir yetkisi olmayacaktı.
Faiz sebep enflasyon sonuçtur diye özetlenen dünyada eşe benzeri olmayan ekonomi teorisini hayata geçirme şansına sahip olamayacaktı.
Kendine direnen kurumlar olacaktı. Karşı çıkan liyakat sahibi bürokratlar, bakanlar olacaktı. Dikkatinizi çekerim Erdoğan’ın faizi indirirsek enflasyon da iner takıntısı yeni değil. 10 yıllık geçmişi var. Güçlü başbakandı ama takıntısını veya teorisini uygulatamadı.
Başkanlık modeline geçtik, tek adam oldu, bütün yetkileri üzerine aldı o zaman uygulamaya koyabildi.
Sonuç felaket oldu…
Merkez Bankası’nın 128 milyar doları gitti…
Yetmedi son dönemde 30-40 milyar dolar daha gitti…
Enflasyon yüzde yüze vurdu.
Bunların hiçbiri olmayacaktı. (Barış Soydan’ın yazısını okumanızı öneririm. Ekonomik buhranın kilometre taşlarını anlatmış)
Bahçeli’nin kendi söylediğini kendisinin dinlememesi nedeniyle…
Bahçeli’nin ağzından çıkanı kulağı duymaması nedeniyle…
Türkiye tarihinin en ağır krizine girdi. Türkiye ilk defa ekonomik kriz yaşamıyor ne krizler gördük diyeceksiniz?
Ama bu sefer ki farklı… Ekonomik krizle birlikte rejim krizi de yaşıyoruz. Yargı krizi de yaşıyoruz. Devletin kurumlarının güvenirliliği, inandırıcılığı kalmadı. Kurumların içi boşaltıldı. Hepsinin başına sanki parti komiserleri oturtuldu. İşler tek elden Saray’dan idare ediliyor…
Bu yüzden bu haldeyiz.