Anayasal sorumsuzluğun zirvesi…

Ortalık yıkılıyor. Ortalık derken sosyal medyayı kastediyordum. AKP medyasında çıt yok.

AKP Genel Başkanı altı, yedi, bilemedin sekiz yaşındaki çocuğu kürsüye çıkarmış; rakiplerine küfrettiriyor.

Hain dedirtiyor.

Mikrofonu çocuğun ağzına kendi tutuyor.

Tersini düşünün. CHP lideri veya İYİ Parti Genel Başkanı bir çocuğu miting meydanında kürsüye çıkartıp AKP Genel Başkanı’na saydırtsaydı ne olurdu?

İktidar medyası ortalığı yıkardı. O çocuğun yedi geçmişi didik didik edilir, babasının olmadı, uzak bir akrabasının Fethullah’la veya PKK ile bağlantısı bir şekilde kurulurdu.

RTÜK, haberi veren kanallar hakkında soruşturma açar ağır para cezaları verirdi.

Polis anında o sözleri söyleyen eve çökerdi.

Savcılar jet hızıyla soruşturma açardı.

Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı, iktidar ortağı MHP Genel Başkanı, TOBB Başkanı, hatta Maliye Bakanı, hatta Tarım Bakanı, hatta Ulaştırma Bakanı ve pek tabii ki Aile Bakanı bu kadarı da fazla diye ortalığı sallardı.

Kıyamet kopardı.

Kıyamet kopartanlar haklı olurdu. Alkış alırdı.

Ama…

AKP Genel Başkanı küçük bir çocuğu çıkarıp propagandasına alet edince hiçbiri olmuyor.

Devlet erkanının kılı kıpırdamıyor…

Aile Bakanı bile ‘duymadım, görmedin, bilmiyorum’ türküsünü söyleyerek kafasını kuma gömdü.

Sahi bu ülkede Aile Bakanı var mı?

Bu ürkeklik bu korkaklık neden?

İçişleri Bakanı’nın hakkını yemeyelim. Açıklama yaptı. Cesur adam…

Bakan’a göre, Cumhurbaşkanı çocuğun elinden mikrofonu kapmak istemişmiş!

Yok ya; Cumhurbaşkanı gülerek dinliyordu.

Çocuk, Eren Bülbül’ün katilerinin arkadaşlarına hain demiş, yani PKK’lılara..

Yok ya; kulaklarımız sağırdı!..

Bütün PKK’lıların adı ‘ bay Kemal’ mi?

Neyse… Bakan düzeyinde bile olsa trolleri geçelim.

Ne diyorduk, herkes kafasını kuma gömdü diyorduk. Çünkü AKP Genel Başkanı aynı zamanda tek kişilik hükümet, aynı zamandı Devlet Başkanı.

Sıkıysa karşı çık!..

Daha da ötesi Anayasa’ya göre sorumsuz. Kürsüye çocuk da çıkarır bebe de. Kimse hakkında işlem yapamaz.

Bir kez daha altını çiziyorum…

Sorumsuz.

Sadece bu olayla değil, bütün icraatlarında, bütün kararlarında sorumlu tutulamayacağına dair elinde belge var.

Anayasal güvencesi var…

Cezai sorumluluğu yok.

2017 yılında yapılan referandumla bu hakkı ona biz verdik. İstediğini yap dedik. İstediğin kişiyi istediğin göreve getir. Hazineyi dilediğin gibi kullan, fantezilerini hayata geçir, aklına geline yap, karşı çıkanı suçla, hapse attır, canın ne isterse!...

Bu hakkı AKP Genel Başkanı’na biz verdik.

Tepe tepe kulan dedik. O da tepe tepe kullanıyor.

Düşünün, bir kişi her şeyi yapmaya muktedir ama sorumlu değil. Hiçbir kuruma, TBMM’ye dahi hesap vermek zorunda değil.

Sormak istiyorum…

Döviz kurunun yedi liradan on dört liraya çıkmasının sorumlusu kim?

Cumhurbaşkanı… Yani AKP Genel Başkanı…

Ama Anayasa’ya göre değil çünkü..

Sorumsuz…

Enflasyonun yüzde on beşlerden yüzde ellilere dayanmasının sorumlusu kim?

Cumhurbaşkanı. Yani AKP Genel Başkanı.

Ama Anayasa’ya göre değil çünkü:

Sorumsuz…

Başımıza ne geldiyse bu sorumsuzluk maddesinden geldi. Düşünün her şeyi yapmaya tam yetkili olan kişinin hiçbir sorumluluğu yok.

Yok ama sorumsuzluğun da ölçüsü var; olmalı!..

Trabzon’da sorumsuzluk zirve yaptı.

Artık ne derseniz boş.

Türkiye bu sorumsuzluğu da gördü!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi