Allah kahretsin, Google var!

Kadim dostum aradı. ‘Bunu sana anlatmam lazım, yazdıklarının, TV’de söylediklerinin teyidi’ diye söze başladı.

Anlattıklarına geçmeden önce meseleyi anlatayım…

Arkadaşımın kızı/damadı/torunu Amsterdam’da yaşıyor. Uluslararası şirketlerde çalışıyorlar. Birkaç adet kalın kumaştan ölçülü minder diktirmeleri gerekiyor, Hollandalı terzi sekiz ay sonra yapabilirim deyince arkadaşım ‘Türkiye’de yaptırırım’ diyor. Yaptırıp götürüyor. Bir minderin ölçüsünü yanlış almışlar. Önceki gün minderi düzgün ölçüsüne kavuşturmak için diktirdiği ustaya gidiyor.

Gerisini ondan dinleyelim.

‘Genç bir insan. Görsen bir bankanın memuru zannedersin. Kılık kıyafet düzgün, konuşması eğitimli izlenimi veriyor. İşini çok iyi yapıyor. Abi otur bir çayımı iç, kılıfı düzelteyim dedi.

Oturdum. Diktiklerini Hollanda’ya götürdüğümü biliyor.

Abi dedi orada marketlerde yiyecek bulabiliyor muydunuz?

Gözlerim faltaşı gibi açıldı, oturduğum sandalyeden düşecektim.’

Erdoğan’ın yapmak istediği bu. AKP’li vekillere, il, ilçe başkanlarına öğretilen bu.

Hakikati bükmek. Olmayanı gerçekmiş gibi pazarlamak.

Buna ‘post truht’ siyaseti diyorlar…

Çok çeşitli tarifi çok çeşitli uygulamaları var.

Erdoğan’ın yaptığı ne?

- Başkalarının kötü olduğunu söyleyerek kendine pay çıkarmak.

- Kötünün de kötüsü varmış dedirtmek.

- Başkalarını, özellikle geçmişini kötüleyerek mucizeler yarattığına insanları inandırmak.

- Ya onlar gibi olsaydık şükürler olsun dedirtmek.

Gözlüyorum bu siyaset biçimi yani hakikati gizleme, yalandan hakikat yaratma siyaseti etkili oluyor. En azından AKP tabanının büyük çoğunluğunda diyebilirim.

Belki de insanlar durumun anlatıldığı gibi olmadığını biliyorlar ama öyle olduğuna inanmak istiyorlar!

Bu hem sosyolojik hem de psikolojik mesele…

Erdoğan her fırsatta ‘Avrupa enflasyon altında eziliyor. 40 yılın en yüksek enflasyonunun yaşıyorlar, gıdada büyük sıkıntıları var. Raflar boş’ diye bağırıyor…

Demek ki etkili oluyor.

Erdoğan geçen gün ‘Bizden önce bu ülke toplu iğne üretemiyordu’ diye bağırdı. Sanayileşme trenini kaçıran Osmanlı’yı kastettiğini zannettim. Meğer öyle değilmiş.

‘Bizden önce ambulans yoktu’ söyleminin benzeriymiş…

Diyorlar ki;

BİR: Eğitimsiz tabanını etkilemek istiyor.

İKİ: Genç seçmeni geçmişi kötüleyerek yanına almaya çalışıyor. 6,5 milyon ilk kez oy kullanacak seçmen var. İkinci kez kullanacaklarla (2018 yılında oy verenler) bu sayı 10 milyonu aşıyor. AKP öncesini bilmeyen 35 yaş altını da eklersen sayı hayli kabarık.

Politikası bu iki temel üzerine kurulu. Birinciyi bilmem ama ikinci şıkta zorlanacak.

Çünkü… Allah kahretsin Google var.

Gençlerin elinde oyuncak, ne sorarsan söylüyor…

Ama Erdoğan’ın hakikati eğip bükmekten, gerçekmiş gibi pazarlamaktan başka şansı yok.

Ya tutarsa!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi