Mehmet Tezkan
AKP seçmeni bile Erdoğan’a inanmıyor
Size kötü bir haberim var. İktidarın yegâne temsilcisi Türkiye ekonomik programını kararlılıkla uygulayacaklarını ilan etti…
Vay halinize…
Vay halinize sözü boş laf değil. Erdoğan önümüzdeki yılın, yani 2023’ün mart ayından itibaren enflasyonun düşmeye başlayacağını ilan etti.
Hazirandayız… Temmuz, ağustos, eylül, ekim… Ocak, şubat derken mart. Sayılı günler çabuk geçermiş!
Dokuz ay var. Sıkın dışınızı, çocuk doğacak!..
Dokuz ay sonra enflasyonsuz günler başlayacakmış! Tabii inanırsanız...
Erdoğan dokuz yıl önceki protesto eylemleri nedeniyle dokuz yıl sonra patlayan enflasyonu dokuz ayda indirme sözü verdi.
Dinleyenler pes dedi mi bilmiyorum. Ama ben dedim. Niye mi?
Çünkü, 2018 yılında ‘ bir kardeşinize oy verin enflasyonla, faizler kurlarla nasıl mücadele edilir göstereyim diyen Erdoğan o vaadini unuttu, başarısızlığının sebebini Gezi’ye bağladı.
Yine de elinden geleni yaparak enflasyonu dokuz/on ay sonra indirmeye başlayacak. Dizginleri eline alacak.
Ama bir şartla… Türk milleti tasarrufunu Türk parasında tutarsa! Türk insanı Türk lirasına güvenirse!
Aslında Türk lirasına güvenmek demek iktidara, hükümete güvenmekle eş anlamlı.
Erdoğan altı, yedi yıldır ‘dolara yatırım yapan kaybeder, uyarıyorum Türk lirasında kalın’ diyor. Dün yine dedi.
Söylüyor ama kendisine oy veren kitleyi bile ikna edemiyor. Kendisine oy veren kitle bile güvenmiyor.
Nerden biliyorsun diyecek siniz?
AKP’nin en çok oy aldığı, Erdoğan sevdalısı illere bakın. Muhafazakâr kesimin parası dolarda. Erdoğan’a güvenseler, Erdoğan’ı gönülden destekleseler önce dövizlerini onlar bozdurur.
Önce Türk lirasına onlar geçer.
Kımıldamıyorlar… Erdoğan söylüyor, kulaklarını tıkıyorlar.
Haklılar ama. Erdoğan dolar iki buçuk liraya, üç liraya çıkınca ‘dolarda kalan yanar’ demişti. Bas bas bağırmıştı. Hatırladınız mı?
Erdoğan’a inanmayanlar, güvenmeyenler zengin oldu., inananlar Türk lirasını seçenlerin parası pul oldu. Mal varlıkları sıfırlandı.
Erdoğan’ın sözünü dinlemeyenlerin, güvenmeyenlerin başında da muhafazakârlar geliyor. Hani orada burada, kahvede işyerinde, trende, vapurda, kısaca her daim ‘Reis ne yaparsa doğru yapar Reis ne söylerse doğru söyler’ diyenler geliyor.
İş cüzdana gelince Reis unutuluyor. Doların gücü Reis’i yeniyor. Muhafazakâr/mütedeyyin/mutaassıp kesim o kadar da uzun boylu değil diyor, cüzdanıma dokundurmam diyor.
Erdoğan da Saray ekibi de bakanları da hayal görüyor. Muhafazakârlar Erdoğan’a güvenip dolarlarını bozdurmadığına göre seküler kesim hiç bozdurmaz…
Meselenin daha da kötü tarafı şu.. Saray; Türkiye’nin ağır ekonomik krizde olduğunu kabul etmiyor. İyi yolda olduklarını yakında işlerin düzeleceğini. Uyguladıkları ekonomik modelin dünyaya örnek olduğunu. Dünyanın gıptayla izlediğini düşünüyor.
Kötünün de ötesinde tehlikeli olan bu.
Yaptıklarıyla sadece kendileri dibe vursa, partileri çökse, seçmen onları terk etse bana ne diyeceğim.
Kendi düşen ağlamaz.
Ama Türkiye’yi de dibe vurduruyor. Hepimizi fakirleştiriyor. Bir lokma ekmeye muhtaç ediyor.
İşin daha da kötüsü yaptıklarını İslam dininin emriymiş gibi sunarak insanları dinden soğutuyor.
‘Bir Müslüman olarak yapmak zorundayım’ diyerek Müslüman olmayı tartışır hale getiriyor. Yoksullukla Müslümanlık arasında bağlantıyı sorgulatıyor.
Bilmiyorum bunun farkın da mı?
Danışmanları Türkiye’nin içler acısı halini aktarıyor mu?
Maliye Bakanı’nın ‘alay konusu olduğunu’ söylüyorlar mı?
İş insanlarının içlerinden güldüğünü, ama korkutan dışarıya renk vermediğini görüyorlar mı?
Nebati Bakan kıkır kıkır gülerek altı ay sonra ‘Türkiye altı ay sonra çok farklı olacak’ demişti…
Reisi süreyi on aya çıkardı.
Sıkın dişinizi on ay sonra işler yoluna girecek dedi. Ben de diyorum ki dişinizi sıkmışken on ayın üzerine iki ay daha ekleyin… İki ay daha idare edin en geç on iki ay sonra seçim var.
Yeter ki bu kışı çıkaralım. Sağlığımızı kaybetmeden, soğuktan titremeden, açlıktan midemiz yapışmadan, akıl sağlığımızı yitirmeden. Yeter ki 2023 haziran ayını görelim…
Gerisi kolay…