Türkiye kanser oldu!

Psikologların verdiği bilgiye göre kanser olduğunu ögrenen kişi dört aşamadan geçermiş.

Birincisi inkâr; yok sayma, olmamış gibi davranma…

İkincisi isyan; neden ben!..

Üçüncüsü beterin beteri varmış diye yaşadığı hayata gönderme yapma…

Dördüncüsü kabullenme…

Kanser denen illet sadece insanları tahrip etmiyor. Sadece insanları elden ayaktan kesmiyor. Sadece insanları güçsüz bırakmıyor.

Ülkeler de kansere yakalanabiliyor. Liyakatsiz kişilerin aldığı yanlış kararlar nedeniyle ekonomileri felç alabiliyor.

Örnek diyeceksiniz?

Uzağa gitmeye gerek yok içinde yaşıyoruz. Türk ekonomisi kanser oldu…

Daha açık ifadeyle Türkiye kanser oldu.

2018 yılında resmen geçtiğimiz tek adam rejimiyle vücudumuza kanseri davet ettik.

Nasıl ki kontrolsüz şekilde çoğalan kanser hücreler bir araya gelip tümörleri oluşturuyorsa ekonomide de ülkeyi yatağa sürükleyen tümörler oluştu.

Başa çıkılamayan, baş belası en büyük tümör cari acık…

Artık yüksek enflasyon, TL’nin aşırı değer kaybetmesi, işsizlik, üretimsizlik gibi birçok tümörümüz mevcut.

Kanser olduğumuzu Merkez Bankası rezervlerindeki 128 milyar dolar uçup gidince anladık. İktidarın faizi indirerek enflasyonu düşürme sevdası uğruna, inadı da diyebiliriz; dolarlar uçup gitti. Kasadaki dolarlar bitince kur patladı!

Hastanelik olduk, doktor teşhisi koydu; kanser…

Neydi birinci aşama?

İnkâr!... Hükümet 128 milyar doların çatır çatır harcandığını inkâr etti. Önce para yerinde duruyor dediler. Sonra Hazinenin kasanına geçtiğini söylediler. O da inandırıcı gelmeyince el değiştirdiğini iddia ettiler. Vatandaşın cebinde olduğunu söylediler.

İkinci aşama neydi?

İsyan!... İnkâr işe yaramayınca 128 milyar doların hesabını soranların üzerine çullandılar. Neredeyse vatan haini ilan edeceklerdi. Dış güçlerin oyunu olduğunu söylediler. Düşman arayıp durdular. Kuru gürültü yaptılar. Bağırıp çağırdılar…

Ama akılları başlarına gelmemiş olacak ki aynı yöntemi bir kez daha deneyip farklı sonuç almaya çalıştılar. Yine faizi indirerek enflasyonu düşürmeyi hedeflediler.

Enflasyon patladı… Kur patladı… İthalat patladı… Dış ticaret açığı patladı… Cari açık patladı… Yoksulluk patladı…

Çünkü kanserli hasta liyakatsiz kişiler tarafından yine yanlış tedavi edilerek kurtarılmaya çalışılıyordu.

Geçelim mi üçüncü aşamaya…

Neydi o?

Beterin beter var!... Yalan haberlerle dünyanın enflasyon altında ezildiğini söylediler. Avrupa’da rafların boş olduğunu, gıda sıkıntısı yaşandığını, insanların günlerini tek öğünle geçirdiğini iddia ettiler.

Şükredin beterin beteri var dediler.

Bu da işe yaramadı…

Geldik son aşamaya: Kabullenme…

Erdoğan’ın Balkan gezisi dönüşünde söyledikleri kabullenmenin ilk işareti.

Şöyle demişti: “Merkez Bankamızda dikkat ederseniz bir defa rezerv yükselmeye başladı. Bu tabii döviz rezervi noktasında bizim rahat hareket etmemizi sağlamış oluyor. Bu konuyla ilgili de şu anda birçok dost ülke gerekli desteklerini sağ olsun veriyorlar. Onlardan borçlanmamız Merkez Bankası olarak güçlenmemize neden oluyor. İnşallah bunu başarmak suretiyle de dövizdeki bu sıkıntıyı aşmış olacağız.”

Merkez Bankası’nda dolar kalmadığının, bu sebeple rahat hareket edemediğimizin, borç alarak açığı kapatmaya çalıştığımızın itirafı değil mi?

Kanser hastası olduğumuzun. Kemoterapiye muhtaç olduğumuzun itirafı değil mi?

Dost ülkeler borç verirse kasamızda dolar olacakmış! Hükümetimiz borç almayı başarırsa döviz sıkıntısını atlatacakmışız.

Vay halimize!..

Borç almayı büyük başarı diye pazarlarlar mı?

Bunu bile yaparlar valla!...

İşin kötüsü ne biliyor musunuz?

Kanser metastaz yaptı. Yargıya, yasamaya, sağlığa, eğitime, üniversitelere, bilime, sanata de sıçradı.

Vücudumuzu sardı…

Türkiye kanser oldu!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi