Mehmet Tezkan
Tek beyinle yönetilirseniz
sonu böyle olur!..
Türkiye iki gündür Erdoğan’ın Mısır Devlet Başkanı Sisi ile el sıkışmasını, Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşebileceği açıklamasını konuşuyor.
Erdoğan ikisiyle de kanlı bıçaklıydı. Şöyle demişti, böyle demişti meselesine girmeyeceğim.
Arkadaşlar ayrıntılarıyla ortaya koydu…
Ben farklı yerden bakmayı deneyeceğim…
Esat’ın devrilmesini yerine Müslüman Kardeşler’ in geçmesini isteyen kim?
Şam’da Emevi Camii’nde Cuma namazı kılmak isteyen kişi…
Esad’a karşı kurulan ÖSO’yu destekleyen, her türlü yardımı yapan, kucak açan kişi kim?
Esad’a Esed demeye başlayan kişi…
Mısır’da Mursi’yi destekleyen, 2 milyar dolar bağış yapan kim?
Partisinin kongresine davet edip kürsüye çıkarıp konuşma yaptıran kişi?
Aldığı kararlarının bedelini ödeyen kim?
Hepimiz!...
Şimdi diyeceksiniz ki o tarihte tek adam rejimi yoktu. Parlamenter demokrasi vardı. Kararlar o yapı içinde alındı…
Hayır, o tarihte de adı konulmamış tek adam rejimi vardı.
Cumhurbaşkanı’nı kim belirledi?
Milletvekilleri listesini kim yaptı?
Partisinin il ve ilçe başkanlarını kim atadı? (Tek adaylı göstermelik seçimle)
Sivil toplum kuruluşlarının belini kim kırdı?
Medyaya çeşitli yollardan baskı kurarak muhalefetin sesini kim kesti?
Asıl soru şu; aldığı kararların bedelini kim ödedi?
Bizler…
Yüzlerce şehit verdik. Ekonominin iki yakası bir araya gelmedi. 100 milyar dolardan fazla para harcadık. Enflasyon yüzde yüzü aştı. 4 milyon Suriyeli göçmeni Türkiyeli yaptık. Suriyeli gettoların oluşmasına izin verdik. Yetmedi, önüne gelini aldık, 8 milyon kayıtlı/kayıtsız göçmenle iç içe yaşar hale geldik. Sınırımızın bir adım ötesi terör yuvasına döndü. Esad’ı devirme niyetimiz yokken o topraklar sakindi. Ankara’nın teşvik ettiği büyük göç dalgasından sonra her türlü terör örgütünün deneme sahası haline geldi. Daha dün Karkamış’ta 3 can verdik.
Daha sayayım mı?
Aldığı yanlış kararlarla başımıza bu dertleri açan kişi şimdi tam tersini yapacağını, barışacağını açıkladı.
Hayret ettiğim şu…
11/12 yıl önce verdiği direktifleri, söylediklerini alkışlayanlar, bugün tam tersini söylüyor yine alkışlıyor. Milletvekillerinden, gazetecilerden, yazarlardan, çizerlerden, akademisyenlerden söz ediyorum.
Aslında sesini çıkarmayana, itiraz etmeyene, soru soramayana Reis ne derse doğrusunu der diye kafasını kuma gömenlere sözde vekil, sözde akademisyen, sözde gazeteci, sözde yazar demek lazım…
Neyse…
Yaşadıklarımız bize şunu gösterdi. Güçlü liderlik önemli ama yasama organı sırtını lidere değil seçmene dayamalı.
Denetim ve fren mekanizmaları çalışmalı. Parlamenter sisteme döndüğümüzü düşünün. Vekil listelerini yine parti genel başkanları belirleyecekse ne anlamı kalacak ki!..
Ne değişecek ki!...
Adı parlamenter sistem olacak ama bir parti meclis çoğunluğunu alırsa yine fiili tek adam rejimine dönüşecek.
2007 yılından beri fiilen tek adam rejimiyle yönetilmiyor muyuz?
6’lı masa bunları da düşünüyordur herhalde…
Demem şu; Türkiye tek akılla değil, ortak akılla yönetilmeli.