Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Pakistan’la tehlikeli gerginlik: Hindistan’ın su kavgası

Hindistan ile Pakistan arasında gerilime neden olacak o kadar çok anlaşmazlık var ki. Bu yüzden Cammu Keşmir'de en az 27 sivilin ölümüne neden olan saldırının ardından Hindistan’ın Pakistan ile arasındaki İndus Suları Anlaşması’nı (IWT) askıya almasına şaşıran olmamıştır. Hindistan’ın saldırıdan sorumlu tuttuğu Pakistan’a yönelik bu adımı anlaşmanın 65 yıllık tarihinde bir ilki oluşturuyor.

İngiliz sömürgeciliğinin 1947’de sona ermesinden sonra kanlı bir süreç sonunda Hindistan- Pakistan bölünmesi yaşandı bilindiği gibi. İki ülkenin ilk anlaşmazlık konusu suyla ilgiliydi. Bağımsızlıklarını kazanmalarından sadece bir yıl sonra Hindistan ile Pakistan aynı adı taşıyan nehir ile başlıca kollarından oluşan İndus Nehri sistemi üzerinde savaşın eşiğine bile gelmişti.

İngilizler bölgeden çekildiklerinde ilk olarak, Hindistan ile Pakistan arasında çizilen sınırlar, İndus havzasından geçerek İndus'un doğu kollarının su başlarının tamamını Hindistan'a kaydırdı. Bu durum Hindistan'ı yukarı kıyıdaş, Pakistan'ı da aşağı kıyıdaş devlet haline getirdi. Bölünmeden sonra, Hindistan başlıca su altyapısını elinde tutarken, Pakistan dünyanın en büyük sulama kanalı sistemine sahip oldu. Bu dağılım kısa süre sonra sömürge sonrası iki ülke arasında ortak su kaynakları konusunda çatışmalara yol açtı.

Yani Hindistan’ın bu son kararı yeni bir tutum değil. Geçmişte de yaptı benzerlerini. Hindistan 1948'de Ferozepur kanalını kapatarak Pakistan'ın Dipalpur ile Yukarı Bari Doab kanallarına su akışını kesti. Hindistan mülkiyet hakları olduğunu iddia ederken, Pakistan önceden tahsis haklarına dayanarak buna itiraz etti. Meselenin evveliyatı hayli eski anlayacağınız.

Dünya Bankası'nın gözetiminde on yıl süren müzakereler sonucu Hindistan Başbakanı Jawaharlal Nehru ile Pakistan Devlet Başkanı Eyip Han, 1960 yılında Karaçi'de İndus Suları Anlaşması'nı (IWT) imzaladı sonunda. İki ülke arasında, ortaya çıkan sorunları ele almak, anlaşmanın şartlarını korumak için ortak bir Daimi İndus Komisyonu da kuruldu. Anlaşma, keskin bir bölünmeyi somutlaştırmış oldu yani. İndus Nehri sistemini iki ülke arasında bölerek, nehrin sularını temel bir kaynaktan öte bir şey olarak ele almıştır.

Doğruyu söylemek gerekirse Hindistan toplam İndus Nehri sistemi suyunun yüzde 30'unu alıyor sadece. Pakistan ise yüzde 70'ini. Çok sayıda Hindistanlı bu durumu adaletsizlik olarak değerlendiriyor. Ama iki ülke arasındaki ilişkiler iyi gitsin diye Hindistan’ın buna itiraz etmediği biliniyor. Ancak 2016 yılında Başbakan Narendra Modi’nin anlaşmayla ilgilenmeye başladığı görüyoruz.

Merak edilen, Hindistan’ın gerilim yaratsa da her iki ülkenin uyduğu anlaşmayı şimdi askıya almasının nedeninin ne olduğu.

Uzmanlara göre Hindistan'ın anlaşmayı askıya alma kararı tamamen fesih olarak yorumlanmamalı, daha ziyade Pakistan'ı yeniden müzakerelere zorlamak için tasarlanmış hesaplı bir stratejik manevra olarak dğerlendirilmeli. Anlaşmanın 12. Maddesi, diğer imzacı tarafın olumlu yanıt vermesi koşuluyla bu tür görüşmelere izin veriyor zaten.

Hindistan'ın anlaşmanın değiştirilmesi konusundaki aciliyeti, ülkenin hidrolojik, demografik, ekonomik, güvenlik, siyasi dinamiklerindeki değişimler de dahil olmak üzere sayısız faktörden kaynaklanıyor. Hindistan ciddi bir su kriziyle karşı karşıya. Nüfus artışı, ekonomik kalkınma, iklim değişikliği gibi nedenlerden ötürü 2030 yılına kadar su talebinin iki katına çıkması bekleniyor. Çin, Nepal gibi yukarı kıyıdaş ülkelerdeki altyapı projeleri de Hindistan’ın durumunu daha da kötüleştirebilir.

Durum böyle olunca Hindistan’ın “terörü” bahane ederek anlaşmayı askıya aldığı iddiası aslında gerçeği yansıtmıyor.

Belki de yeni bir anlaşmayla sudan payını arttırma fırsatı peşinde koşuyor.

Umarım silaha başvurulmaz.

Yeterince çatışma var zaten.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi