Otokrat rejimin simgesi: Valiye fırça!..

Erdoğan’ın Bilecik Valisi’ne yüzlerce kişinin önünde, attığı fırçayı gördünüz mü?
Söğüt’te açılış yaparken Vali’ye bozuk yol ne kadar dedi…
Vali, "Söğüt/ Bozüyük yolu 26 kilometre efendim" dedi.
Kudret sahibi haykırdı: "Mikrofonu eline al ben sana kaç kilometresi bozuk diye soruyorum."
Vali’nin nutku tutuldu. İlgili Bakan ayağı fırladı 3 kilometresi bozuk seslendi.
Kudret sahibi; "yarın demiyorum, hemen şimdi onarılacak" diye hükmetti. Vali de bürokrat Bakan da ayakta hazır ol pozisyonunda sesleri ve ayakları titreyerek "emredersiniz" diyebildi.

Erdoğan bunu niye yapıyor?

Kendi atadığı Vali'yi, kendi atadığı Bakan'ı neden küçük düşürüyor?

Nedeni belli değil mi?

Bu topraklarda kadiri mutlak olduğunu göstermek için!

Birilerinin hoşuna gidebilir. Devlet-i Aliyye işte budur diyebilir. Ama değil! Bu tek adam yönetimi, bu tek adam buyruğu…

Valiye fırça; savcıya, hakime, bilim adamına, aydına, sanatçıya, yazara, çizere, gazeteciye fırçanın da mübah olduğu anlamına gelir.

Osmanlı bu yüzden batmadı mı? Osmanlı bu yüzden parçalanmadı mı?

14 Mayıs’taki seçim de bunu oylamayacak mıyız? Otokrasiye mi, kendini bu toprakların "kadiri mutlak" kişisi ilan edene mi, yoksa demokrasi vaat eden kişiye mi oy vereceğiz?

Çok ilginç… Erdoğan tek adam rejiminin hala doğru olduğunu, kalıcı olması gerektiğini söyleyerek oy istiyor. Ama aynı kişi rejimden aldığı güçle doları 8 liradan 18 liraya çıkardı.

İhracat artacak diye, enflasyonu indireceğim diye…

Olmadı, tutmadı…

Hepimizin hayatı karardı. Çoluk çocuk et yemeye muhtaç kaldı. Ama kendini kadiri mutlak gören siyasetçi aldırmıyor. Yardımcısını yanına almış (Bahçeli) daha fazla güç elde etmek için çırpınıyor…

Abartmıyorum… 1215 yılında ilan edilen kralın yetkilerini sınırlayan Magna Carta anlaşmasından bile geri durumdayız…

1215 yılının İngiltere’si bile bizden ilerideydi!

Magna Carta, kralın hukuka uygun davranmasını karara bağlayan sözleşmeydi. 2023 Türkiye’sinde hukuk kalmadı ki ülkenin başındaki kişiyi hukuka uygun davranmaya davet edelim.

YSK’nın son aldığı iki karara bakalım.

2017 referandumunda sandıklar kapanmadan mühürsüz oyların da geçerli sayılması gerektiği kararını mı söyleyeyim?

İstanbul seçimlerinin neden iptal edildiğini mi anlatayım?

Osman Kavala’nın gibi yüzlerce kişinin hukuksuz yere hapiste tutulmasından mı söz edeyim, yoksa Ülkü Ocakları eski Başkanı Sinan Ateş’e suikast tertip eden kişilerin mahkum oldukları halde yıllardır ellerini kollarını sallayarak dolaşmasından mı?

14 Mayıs‘ta sadece…
Otokrasi mi, demokrasi mi değil…

Bu ülkeye hukuk mu yoksa guguk mu hakim olsun tercihini yapacağız…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi