Kader bu değil

Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı Bartın Amasra maden ocağında meydana gelen grizu patlaması sonucu 41 madencimiz yaşamını yitirdi.

Amasra’dan yansıyan görüntüler, çığlıklar, feryatlar, yakarışlar yürekleri dağladı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Amasra’da “belki birileri dalga geçecek ama biz kader planına inanmış insanlarız” diyerek faciayı kadere bağladı. Daha önce Soma faciasında da “olayın fıtratında var” demiş ve aynı yaklaşımı göstermişti. Bu kez bu tür olayların geçmişte olduğunu, bugün de yaşandığını ve yine olacağını belirterek aynı mesajları verdi.

Erdoğan’ın “kader” yaklaşımı konunun uzmanları ve sosyalist parti liderleri tarafından eleştirildi.

Eleştirilerin odak noktasını, bilim ve akılla öngörülebilecek ve önlenebilecek faciaların kaderle açıklanamayacağı oluşturuyordu.

“Eğer bu kaderse, kader niye Almanya’da, Belçika’da, Japonya’da yıllardır grizu patlaması planlamıyor da, Türkiye’de planlıyor” sorusu da dillendirildi.

İnsan hayatının değerli olduğu gelişmiş ülkelerde artık grizu patlaması yaşanmadığı; çünkü bilim, teknoloji, liyakat sahibi yönetim sayesinde bu riskin bertaraf edildiği vurgulandı.

Uzmanlar “öngörülebilir ve önlenebilir bir facia yaşanıyorsa bunun nedeni kader değil bir dizi ihmaldir” açıklamasını yaptılar ve neden böyle olduğunu da çok net biçimde açıkladılar.

Örneğin maden mühendisi ve iş güvenliği uzmanı Hasan Ünal ve Eski Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun Halktv ekranlarında ihmaller zincirini bilimsel olarak açıkladılar.

Bu değerli uzmanların ölümün madencinin kaderi olmadığını izah ederken verdikleri bilgiler Amasra maden ocağında grizu patlamasının önlenebileceğini ortaya koyuyor.

Uzmanların verdiği bilgilerden anlıyoruz ki metan kömürün yapısında bulunan, renksiz ve kokusuz bir gaz.

Grizu, metan gazının havaya karışmasıyla oluşuyor.

Havada metan oranı yüzde 1 ise bir risk yok.

Yüzde 2’ye yükselirse çalışma yapılan bölgenin boşaltılması gerekiyor.

Bu nedenle sensör sistemi metan oranı yüzde 1,5 olduğunda alarm veriyor ve elektrik devreleri otomatik olarak kesiliyor.

Yüzde 2’de ocak boşaltılıyor.

Havadaki metan gazı oranı yüzde 4,5’a geldiğinde patlama riski doğuyor. Metan gazı havada bu orana yükseldikten sonra bir ateş, kıvılcım veya ısı kaynağıyla temas ederse grizu patlaması oluyor.

Bu anlatım maden mühendisi olmayanların da rahatlıkla anlayabilecekleri net ve basit bir anlatım.

Amasra maden ocağında metan gazının havaya karıştığı ve yüzde 4,5 oranını aştığı, bir ısı kaynağıyla temas ederek grizu patlamasının yaşandığını anlıyoruz.

Bu durumda şu soruların yanıtının bulunması gerekiyor.

Yetkililer Amasra maden ocağının en yüksek teknolojiyle donatılmış ocaklardan biri olduğunu söylediklerine göre olay günü metan gazı düzeyini saptayan sistem neden alarm vermedi?

Yukarıda bulunduğu söylenen, gaz düzeyi kontrol merkezindeki görevliler metan gazı oranının yüzde 4,5’a ulaştığını ve aştığını görmediler mi?

O gün ocağı yöneten yetkililer metan gazı yüzde 2 düzeyine çıktığında ocağın boşaltılması talimatını neden vermediler?

Metan gazı düzeyini sürekli kontrol etmek ve işçilerin çıkarılmasını sağlamakla görevli ve sorumlu olanlar ne yapıyorlardı?

Acaba yöneticiler metan gazının tehlikeli düzeye geldiğini gördükleri halde riski göze alıp üretimin devam etmesini mi tercih ettiler?

Ani gaz degajını (boşalması) önlemek ve birikmiş gazı kontrollü olarak galeriye alıp tahliye etmek üzere kömür duvarının arkasına doğru delikler açıldı mı?

Yoksa bu sondaj yapılırken üretim yapılamadığı için deliklerin açılması ihmal mi edildi?

Bu soruların yanıtları ölümün madencinin kaderi olmadığını da ortaya koyacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi