İktidarın Tercihi

7 Ekim saldırılarından sonra tırmanan İsrail-Hamas krizinde Türkiye sağduyulu bir tutum almıştı.

Görece tarafsız bir duruşla garantörlük önerisinde bulunmuştu.

Ankara’nın bu tutumu içeride ve dışarıda takdir de görmüştü.

Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son açıklamasıyla Türkiye’nin bu konumunu değiştirdi.

Erdoğan “Ey İsrail” diye başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Sen bir örgüt olabilirsin. Bu batının sana borcu çok. Ama Türkiye'nin sana borcu yok. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş, mücahitler grubudur."

Bu açıklama, Türkiye’nin arabulucu veya garantör olarak barışa katkı sağlamasını engelleyecektir.

İsrail’i terör örgütü, Hamas’ı mücahit grubu olarak tanımladıktan sonra Türkiye tercihini yapmış demektir.

7 Ekim’den bu yana Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın gösterdiği çaba ve yaptığı temaslar da artık sonuç vermeyecektir.

Erdoğan’ın böyle bir açıklama yapması doğal olarak tartışmalara neden oldu.

Böyle bir çıkışa şaşıran kesimler de var.

Ancak çıkış şaşırtıcı değil çünkü Erdoğan bu sözleri ilk kez söylemiyor.

Erdoğan 2011’de de Bloomberg televizyonuna verdiği söyleşide şöyle konuşmuştu:

"Size çok açık bir mesaj vereyim; Hamas'ı bir terör örgütü olarak görmüyorum. Hamas bir defa siyasi parti olarak ortaya çıkmış bir örgüttür, işgal altındaki ülkesini korumak için çaba sarfeden bir örgüt, bir direniş hareketidir. Onunla terör örgütlerini birbirine karıştırmamalıyız. Seçimlere girdiler ve kazandılar, bakanları var. Demokratik olarak seçime giriyor, seçimi kazanıyor ve seçimden sonra başlarına bu geliyor, yani onları terörist olarak adlandırmak Filistin halkının isteklerine saygısızlık olacaktır."

Erdoğan başından beri Hamas’ terör örgütü olarak görmüyor. Aynı söyleşi de Hamas’la El Fetih’i birleştirmek için de çok çaba sarfettiğini söylüyor.

Elbette İsrail’in sivil, çocuk, kadın, yaşlı denemeden yıllardır Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlara karşı Türkiye’nin Filistin halkının yanında olması gerekir.

Ancak bu Hamas’ın aynı yöntemle İsrailli sivillere saldırmasını terör eylemi olmaktan çıkarmaz, haklı kılmaz. Terör kim yaparsa yapsın, hangi amaçla yapılırsa yapsın insanlık suçudur.

Mahmut Abbas, Hamas konusunda Erdoğan gibi düşünmüyor. Hamas’ın Filistinlileri temsil etmediğini söylüyor.

İktidarın Hamas’tan yana açık tutum almasının temel nedenini siyasal İslam yaklaşımı oluşturuyor.

Hamas siyasal İslamcı Müslüman Kardeşler’in bir kolu olarak kuruldu. Şimdi de Şii İslamcı İran’ın koruması altında.

İktidarın Hamas’ı ne kadar çok desteklediğinin bir göstergesi de Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yaşını kutlayacağı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ndan bir gün önce İstanbul’da dev bir Filistin miting düzenleyecek olması.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu mitingi çok önemsediğini duyurdu. Aynı açıklamasında Cumhuriyet’in 100 yıldönümü için ne yapacaklarını kapsamlı şekilde o gün değerlendireceklerini söyledi.

Ayrıca 100. Yıl nedeniyle Cumhurbaşkanlığı’nda İsrail’in Gazze saldırıları nedeniyle resepsiyon yapılmayacağı da duyuruldu.

Elbette İsrail’in saldırıları altındaki Filistin halkıyla dayanışma gösterilmelidir.

Bunu göstermek için miting yapılması da doğaldır.

Ancak bu mitingin Cumhuriyet’in 100. yıldönümü olan 29 Ekim’den bir gün önce, 28 Ekim’de yapılacak olması düşündürücüdür.

Filistin mitingi başka bir gün de yapılabilirdi. 28 Ekim’den daha önce veya 29 Ekim’den daha sonra.

Devletler 100 yıllarını en görkemli şekilde kutlarlar.

Türkiye de böyle kutlamalıydı.

100 yıl kutlamaları Filistin’le dayanışmaya da engel oluşturmazdı.

Ancak iktidar bu konuda da bir tercih yaptı.

Bu da şaşırtıcı değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi