Yoksulluğa mahkûm etmek

İktidar ve işverenlerin birlikte belirledikleri asgari ücret emekçileri bu yıl da yoksulluğa mahkûm eden bir düzeyde belirlendi.

TÜİK’in “resmi” enflasyon beklentisi yüzde 31, TÜRK-İŞ’in belirlediği açlık sınırı 29 bin 868 lira olmasına karşın 2026 yılı için asgari ücret 28 bin 75 lira olarak belirlendi.

Açlık sınırının altında kalan bu asgari ücretle emekçiler nasıl geçinecek?

Asgari ücretli bir emekçinin, özellikle kirada oturuyorsa, bu ücretle kirasını ödeyip insanca yaşaması mümkün değil.

Dört kişilik bir ailenin sadece aylık gıda harcaması asgari ücretin yüzde 70’ini buluyor.

Bu durumda kirasını ödeyebilmek için gıda harcamalarını kısmak zorunda.

Bu da asgari ücretlinin ailesiyle birlikte yoksulluğa mahkûm edilmesi anlamına geliyor.

Nitekim istatistik verileri yoksulluğun boyutlarını gözler önüne seriyor.

TÜİK-Eurostat araştırmasına göre Türkiye’de çocukların maddi yoksulluk oranları şöyle:

“Çocukların yüzde 77’si taze meyve–sebze yiyemiyor.

Yüzde 72’sinin ikinci ayakkabısı yok.

Yüzde 71’i yeni kıyafet alamıyor.

Yüzde 63’ü et, tavuk ya da balık yiyemiyor.”

Çocuklar yeterli beslenemezken, iklime göre gerekli kıyafetleri, ayakkabıyı bulamazken nasıl sağlıklı büyüyecekler?

Nasıl iyi bir eğitim alacaklar?

İşte bu yoksulluk düzeyi çocukların okuldan alınıp çırak olarak çalıştırılmaları sonucunu doğuruyor.

Meslektaşımız Alaattin Aktaş’ın DİSK’AR’ın araştırmasına göre yaptığı saptamalar şöyle:

“Asgari ücretin yüzde 5, yüzde 10 ve yüzde 20 fazlasına kadar olan ücretler asgari ücret komşusu ücretler olarak tanımlanıyor. Detaylı veriler tabloda var. Bu verilerin açıklaması da tablonun dipnotunda yer alıyor. Bu tabloyu DİSK-AR’ın asgari ücretle ilgili detaylı çalışmasından yararlanarak hazırladığımı da belirtmeliyim.

Asgari ücretin yüzde 5 fazlasına kadar ve altında ücret alanların oranı yüzde 50. Asgari ücretin yüzde 5 fazlası 2026 için 29.400 lira. Yani özel sektör işçilerinin yarısı 2026 yılında 29.400 lira ve altında ücret alacak.”

Kayıt dışı çalıştırılan emekçilerin sorunları daha ağır.

DİSK-AR’ın asgari ücret araştırmasında Türkiye’de kayıt dışı çalışma durumu da şöyle saptanıyor:

“Kayıt dışı çalışanlarda asgari ücretin yaklaşık yarısı ve altında ücret alanların oranı 2024 itibarıyla yüzde 40’tır. Kayıt dışı çalışanlarda asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında ücret alanların oranı yüzde 85, asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücret alanların oranı yüzde 92’dir.”

Kadın işçilerin durumu ise daha da vahim.

Aktaş’ın yazısında vurguladığı DİSK-AR’ın kadın işçilerle ilgili verileri şöyle:

“Kadınların asgari ücretle çalıştırılmaları çok yaygın. Asgari ücret ve altında ücret alanların oranı genelde yüzde 47 iken kadınlarda bu oran yüzde 60’ı buluyor.

Kayıt dışı çalışan kadınların yüzde 90’ı asgari ücret ve altında bir ücrete çalışıyor.”

Bu ağır tablo iktidarın işveren kuruluşlarıyla birlikte izledikleri ücret politikasının sonucu.

Sendikaların bu tabloyu değiştirmeleri de çok zor, çünkü iktidar ve işverenlerin izledikleri bir diğer ortak politika da sendikasızlaştırma politikası.

Emek sömürüsü her geçen yıl katlanarak artıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi

Bütçenin dili

24 Aralık 2025 Çarşamba 05:10

Dört Rapor

22 Aralık 2025 Pazartesi 05:15

Suriye'nin Bölünmesi

19 Aralık 2025 Cuma 05:15

Ucuz otellerde emekli yaşamı

15 Aralık 2025 Pazartesi 05:15

İnsanca yaşam ücreti

12 Aralık 2025 Cuma 05:25

Hayırsever Monarşi

10 Aralık 2025 Çarşamba 05:20

Suriye Modeli

08 Aralık 2025 Pazartesi 05:15

Ücret uçurumu

05 Aralık 2025 Cuma 05:20

Sürecin koşulları

03 Aralık 2025 Çarşamba 05:15

CHP’nin güçlü programı

01 Aralık 2025 Pazartesi 05:10