Fikret Bila
Demokratikleşme sorunu
Türkiye’nin temel sorunlarından biri demokratik hukuk devleti niteliğinden giderek uzaklaşmasıdır.
Bu uzaklaşmanın yarattığı sorunların başında da seçmen iradesinin yok sayılması ve hukuk önünde herkesin eşitliği ilkesinin yara alması geliyor.
İktidar, seçilmiş belediye başkanlarını kesinleşmiş yargı kararı olmadan bir yıla yakın süredir cezaevinde tutuyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu dahil 16 CHP’li belediye başkanı tutuklu yargılanıyor. İzmir’in bir önceki Belediye Başkanı Tunç Soyer başta olmak üzere çok sayıda isim hapiste.
Oysa demokrasinin esası seçmen iradesidir.
Kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan, seçilmiş kişilerin tutuklu yargılanması hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Demokratik ülkelerde yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı esastır, Türkiye’nin anayasasında da belirtildiği gibi herkes hukuk önünde eşittir.
Ancak seçilmiş insanların tutuklanmaları, görevden uzaklaştırılmaları Türkiye’de demokrasi sorunu yaratıyor.
Türkiye’nin bu sorunu çözmesi için CHP’nin Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na sunduğu rapordaki taleplerin yerine getirilmesi gerekir.
CHP’nin raporunda; Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyulması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve kayyum uygulamasına son verilmesi isteniyor.
Bu taleplerin yerine getirilmesi demokratikleşme yönünde atılmış önemli bir adım olur.
İktidar bu talepleri yerine getirmelidir.
Yargı kararları iktidarın siyasi beklentilerine uygun değilse bu kararların uygulanmaması anayasaya aykırılık oluşturur.
Üst yargı organlarının verdiği kararlar alt yargı organlarını bağlar. Üst yargı organlarının yok sayılması hukuk devletiyle bağdaşmaz.
Milletvekili seçilmiş olan Can Atalay’ın hâlâ cezaevinde tutuluyor olması örneklerden sadece biridir.
Keza AİHM’in verdiği kararların uygulanmaması da aynı soruna işaret ediyor.
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkında verilen kararlar da uygulanmadı.
Yine sağlık sorunları raporlarla belgelenmiş olduğu bilinen Tayfun Kahraman ve Mehmet Murat Çalık da serbest bırakılmadı.
Buna karşılık yargı paketinin yasalaşmasıyla 50 bine yakın adi suçlu serbest bırakıldı.
Dolandırıcılar, hırsızlar, yaralama suçu işlemiş olanlar serbest bırakılırken, seçilmiş belediye başkanlarının yanı sıra gazeteciler Fatih Altaylı, Merdan Yanardağ, Enver Aysever cezaevindeler.
Adi suçluları topluma salarken, siyasi ve düşünce tutuklularının serbest bırakılmaması hukuk devleti ilkesinin kişilere göre farklı uygulandığını gösteriyor.
Bu sorunları çözmeyen iktidarın ana muhalefet partisi CHP’den destek beklemesi gerçekçi değil.
CHP’li belediye başkanları, haklarında kesinleşmiş yargı kararıyla mahkûmiyet kararı olmadan ceza çekiyorlar.
Bu durum tutuklu gazeteciler için de geçerli.
Bu uygulamalar 21. yüzyıl Türkiye’sine yakışmıyor.
Bu nedenle iktidar CHP’nin demokratikleşme ve hukukun üstünlüğüne ilişkin önerilerini ciddiye almalı ve bir an önce uygulamadır.
Türkiye’nin çağdaş ülkeler liginde yerini alması için demokratikleşme adımlarını atması gereklidir.