HPV’NİN CİNSELLİĞİ

Ülkemiz adına kabul edilebilir(!) gündem yoğunluğunda bir haftayı daha geride bırakıp bu köşede buluşabildiysek ne ala. Söz verdiğim yerden hemen konuya giriyorum. Aşılardan ve aşı karşıtlığından uzunca bahsettikten sonra bu hafta için cinsel yolla bulaşan ve insanları hasta eden HPV (Human-insan- Papilloma Virüs) ile ilgili konuşma sözü vermiştim.

‘‘Cinsel’’ sözcüğüyle başlayan şeyler daha meraklı okunur umuduyla önce virüsü size tanıtmak istiyorum. HPV 200’den fazla tipi olan, çok geniş bir virüs grubudur. İnsanı hasta eden bu virüsün aile adı; Papillomaviridae’dir. Ve HPV, cinsel yolla bulaşan en yaygın enfeksiyonlardan biridir. Hasta ederken cinsiyet ayırmaz. Yani tehlikenin en büyüğü kadınlarda rahim ağzı kanseri yapma potansiyeli olsa da her cinsel kimliğin başına bela olabilir. Yeter ki aktif cinsel hayatınız olsun.

Bu kalabalık ailedeki üyeler sayılarla isimlendirilmişlerdir. Genital siğiller gibi iyi huylu lezyonlara neden olanlar kanser riski taşımazlar. En yaygınları 6 ve 11 numaralı olanlardır. Can sıkıcı olabilen genital siğillerin neredeyse %90’nından bu iki tip sorumludur. Kanser riski taşıyan yüksek riskli türlerin en yaygınları ise 16 ve 18’dir. Bu iki tür, rahim ağzı kanserlerinin yaklaşık %70’inden sorumludur.

Tehlikeyi sadece kadınlar üzerinden okumak hatalı olur. HPV enfeksiyonu kadınlarda özellikle rahim ağzı kanseri için en önemli risk faktörüyken, vulva, vajina ve ağız-boğaz kanserleri gibi diğer kanser türleriyle de ilişkilidir. Heteroseksüel erkeklerde daha az oranda olmakla birlikte homoseksüel ve biseksüel erkeklerde de penis, anüs ve ağız-boğaz kanserlerine neden olabilirler.

HPV enfeksiyonları çoğu zaman belirti vermeden geçebilir ve bu da virüsün farkında olunmadan yayılmasına yol açar. Enfekte olan kişiyle cinsel ilişki veya cilt teması hastalığın bulaşmasındaki ana yoldur. Bu nedenle bağışıklık sağlanarak yani aşılama ile korunmada HPV aşısı hem kız hem de erkek çocuklara erken yaşta önerilir.

Aşı meselesi uzun, belli ki haftaya devam edeceğiz. Önce virüs ve hastalıklar konusunda bilinçlendirme kampanyama devam etmek istiyorum. Çünkü halk sağlığı açısından bu virüsten, cinsellikten vazgeçmeden nasıl korunulabileceğini anlatmayı çok değerli buluyorum. Hastalarıma HPV ve ona bağlı hastalıklarla ilgili ilk tanıyı koyduktan sonra açıklama yapmak, uzun yıllarımı alan hekimlik pratiğimde en sıkıntılı anlardan olmuştur; ‘‘Partnerim/eşim başka biriyle mi birlikte? Bu hastalık bana nereden ve nasıl bulaştı? Şimdi ne yapmalıyım?’’ sorularının yanıtlarını birlikte arayalım.

Hastalığın bulaşmasında en yaygın yolu anladık sanırım; cinsel ilişki. Ancak cilt teması da bir bulaşma yolu olduğundan enfekte kişinin cildindeki açık yaralar veya siğiller ile doğrudan temasta hastalığın bulaşmasına sebep olabilir. Başka önemli bir konu da hamile anneler. Eğer vajinal doğum yapan bir kadında aktif olarak HPV enfeksiyonu varsa yeni doğanda solunum yolu papillomatozisi gibi nadir hastalıklar görülebilir. Yani kimi zaman doğal doğum savunucuları kadın doğum doktorlarını karşı takımda sanıp ‘‘doktorunuz bir bahane bulup sizi sezaryen ikna edebilir, bana gel!’’ der ve bu sorunu yaşayan bir kadını normal doğuma teşvik ederse, yeni doğan bebeğin vebali onlardadır. Enfekte havlu, tıraş bıçağı, iç çamaşırı gibi nesnelerle temas sonrası hastalık oluşması ise çok nadirdir.

Nasıl bulaştığını bildiğimiz bir virüsten korunmak da daha kolay olacaktır. Madde madde virüsten korunma yollarına bakalım derim:

1. HPV Aşısı: HPV enfeksiyonuna karşı en etkili korunma yöntemidir. Günümüzde mevcut olan HPV aşıları, belli sayıdaki yüksek riskli HPV tiplerine karşı koruma sağlar ve bu da HPV ile ilişkili kanserlerin önlenmesine yardımcı olur. Aşı, genellikle 11-12 yaşındaki kız ve erkek çocuklara önerilir. Aşının detayları haftaya.

2. Cinsel Aktivite Öncesi Eğitim ve Bilinçlendirme: Erken yaşta cinsel eğitim, HPV ve diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların yayılmasını önlemeye yardımcı olabilir. Güvenli cinsel alışkanlıklar geliştirilmesi, enfeksiyon riskini azaltmada önemli bir rol oynar. Ancak muhafazakâr aile yapısı, kültürel kodlar bu eğitimlerin ne ailede ne okullarda ne de kamusal alanda yapılabilir olmasına olanak vermiyor. Oysa biliyoruz ki dünyanın büyük bir çoğunluğunun cinsel hayatı var.

3. Prezervatif Kullanımı: Prezervatif kullanımı sadece HPV enfeksiyonunu değil diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara karşı da etkili bir koruma yoludur.

4. Cinsel Partner Sayısının Sınırlandırılması: Tek eşlilik veya cinsel partnerlerin sınırlandırılması, enfeksiyon riskini azaltan önemli faktördür.

5. Düzenli Tarama ve Kontroller: Kadınlar için düzenli Pap smear testleri ve HPV testleri, rahim ağzı kanseri riskini azaltmak için önemlidir. Bu testler, anormal hücre değişikliklerini erken evrede tespit eder ve erken müdahale ile kanser gelişimi önlenebilir.

6. Hijyen Kurallarına Uygun Davranmak: Kişisel hijyen ve enfekte olmuş cilt veya mukozayla temastan kaçınmak da korunma açısından önemlidir.

Buraya kadar her şeye dikkat ettiniz, arada kaçaklar oldu ya da bunları bilmiyordunuz ve bir şekilde HPV enfeksiyonuyla tanışmak zorunda kaldınız. Tedavisi var mı? Kötü haber virüsün kendisi için spesifik bir tedavi yok. Ancak neyse ki sebep olduğu sorunları çözebiliyoruz.

Genital siğilleri bazı topikal (yüzeye sürülerek kullanılan) ilaçlarla küçültmeyi, yaygınlığını azaltmak mümkün. Ya da dondurma, yakma, lezyonu cerrahi olarak çıkartma gibi tedavileri uygulanabilir.

Kadınlarda rahim ağzında değişiklilere yol açmış bir HPV enfeksiyonu varsa burada işler biraz çetrefilleşir. Hasta kanser değildir ancak bunların bir kısmına müdahale edilmez ise ya da hasta kontrollerine önerilen sıklıklarda gelmez ise sorun kansere kadar ilerleyebilir. Bu haberi ilk alan hasta kendini kanser sanarak çok ağır bir travma yaşar ve doktoruna ulaşamadığında Dr. Google’a sorar ve öleceğine ikna olur. Aman ha, lütfen doktorunuzdan tatmin edici cevaplar alana kadar sakin kalınız.

Kanser öncesi lezyonlar denilen değişiklikler varsa genellikle rahim ağzı özel bir boya ile boyanarak, konuda eğitimli hekimlerce, özel bir mikroskop altında sorunlu alanlar değerlendirilip, hastalık şüphesi yüksek alanlardan hem örnekler alınır hem de hasta bölgeler cerrahi olarak çıkartılır. Böylece virüsün hasta ettiği dokular vücuttan uzaklaştırılır. Düzenli kontrollere giden kadınlar için rahim ağzı kanseri (serviks kanseri) aşamasıyla karşılaşmak neredeyse imkansızdır.

Rahim ağzı kanseri, dünyada kadınlarda meme kanseri, kalın bağırsak ve akciğer kanserlerinden sonra dördüncü sırada görülürken, ülkemizde onuncu sırada yer almaktadır. En son yayımlanan resmi verilere göre; ülkemizde Serviks kanserinin görülme sıklığı yüz binde 4,2’dir. Bir yıl içerisinde yaklaşık 2.125 kadın serviks kanseri tanısı almıştır. Ülkemizde Aile Sağlığı Merkezleri, Toplum Sağlığı Merkezleri, Sağlıklı Hayat Merkezleri ve Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerinde (KETEM); Kırsal ve dezavantajlı gruplara da mobil tarama araçları ile söz konusu tarama hizmetleri ücretsiz olarak yapılmakta. Ayrıca kadınların kamu ve üniversite hastaneleri ya da özel hastanelerde de smear ve HPV taramalarını yaptırmaları mümkün. Önlenebilir ve erken teşhis ile tedavi edilebilir bir kanser olan rahim ağzı kanseri için yıllık kontrollerinizi ne zaman yaptırdığınızı bir hatırlayın bakalım.

HPV enfeksiyonunun tedavisi ve virüsün vücuttan temizlenmesi konuları oldukça karmaşıktır. Sanılanın aksine HPV enfeksiyonlarının çoğu, bağışıklık sistemi tarafından doğal olarak temizlenir. Çoğu insan enfekte olduktan sonraki 1-2 yıl içinde virüsten kurtulur. Ancak, bazı insanlar için virüs vücutta kalıcı olabilir ve bu durum, kronik enfeksiyon ve potansiyel olarak kanser gelişme riskini artırır. Bağışıklığı güçlendirecek ilaçların ise bir piyasa ekonomisinin sonucu olarak ortaya çıktığını söylemek isterim. Düzenli uyku, doğru beslenme, stresi kontrol altına alma, kronik hastalıkları doğru yönetmek, sigara içmemek bağışıklığı kuvvetlendirir. Aşılama ise bağışıklamada en önemli yoldur. Geldik mi HPV aşısına? Bu hafta bu bilgileri doğru değerlendirip, kendiniz, partneriniz ya da çocuklarınız için faydalı kısımları hayatınıza katın derim. Aşı konusuna haftaya devam edelim.

Polat ailesinin takipçilerine takipçi katan haberciliğin yanında 1955 yılında, İstanbul’da birlikte yaşadığımız Rum vatandaşlara karşı gerçekleşen, 6-7 Eylül Olayları’na ilişkin tek bir haber, hatırlama görmemek çok üzücüydü. Yok saydığımızda yok olmayacak koca bir tarihimiz var. Geçtiğimiz hafta payıma düşen utançla, eski Rum evlerinin olduğu mahallelerde, onların hayaletleriyle yürüdüm. İyi pazarlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytun Aktan Arşivi