D vitamini

D vitamini, karaciğerde, iskelet kasında ve yağ dokusunda depolanan, kemik oluşumunda büyük öneme sahip kalsiyum ile fosforun emilmesi ve vücutta tutulmasına yardımcı olan, yağda çözünen bir vitamin türüdür. Bitkisel kaynaklardan elde edilen D2 ile cildin güneşin UVB ışınlarına maruz kaldığında alınan D3 formu olarak iki çeşidi bulunur. Bağırsaklardan emilerek, bağlayıcı proteinler aracılığıyla karaciğere ulaşan bu vitaminler, D vitaminine dönüştürülür. Kemik mineralizasyonu, kas fonksiyonu ve bağışıklık sisteminin düzgün çalışması için hayati bir öneme sahiptir; ayrıca psikolojik sağlık üzerinde de etkisi vardır.

İlki cildin vitamini kendisinin üretmesi, ikincisi diyet ve sonuncusu da vitamin takviyesi olmak üzere, vücutta ihtiyaç duyulan D vitamini üç yolla alınır. Güneş ışınlarına maruz kalındıktan sonra D vitamini ciltte doğal bir şekilde sentezlenir. Ancak güneş ışınlarına çok fazla maruz kalınması sonucu cildin yaşlanması ve kanser gibi risklerden dolayı, genellikle diğer yollar tercih edilir.

Güneş ışınlarına yeterince maruz kalmamak, koyu cilt pigmentine sahip olmak, yağlı balık gibi besinlerin az ya da hiç tüketilmemesi, böbrek veya karaciğer yetmezliği, ilaç kullanımı, lenfoma gibi kanser türleri, aile öyküsünün bulunması veya çocuklukta raşitizm hastalığına yakalanmış olmak D vitamini eksikliğinin en yaygın nedenlerindendir.

Kas ve kemik ağrıları, bağışıklık sisteminin zayıflaması (daha sık hasta olma) halsizlik, kas güçsüzlüğü, yorgunluk, sürekli üşüme hali, saç dökülmesi, solgun cilt rengi, el ve ayaklarda karıncalanma, uykusuzluk, baş ağrısı ve depresyon gibi ruh hali değişiklikleri, acıya karşı artan hassasiyet ile iştah kaybı D vitamini eksikliğinin belirtilerindendir. Bununla beraber, bazen D vitamini eksikliği bulunmasına rağmen herhangi bir belirti görülmeyebilir. Uzun süreli ve aşırı D vitamini eksikliğinde, kemik yoğunluğu kaybı, kemik erimesi ve kırık oluşumu görülebilmektedir. Ayrıca, kanser, kronik yorgunluk, diyabet, hipertansiyon, depresyon, romatizma ve kalp hastalıklarını da tetikleyebilmektedir.

Yaşlandıkça cildin D vitamini üretme kapasitesi azaldığından, yaşlı kişilerde gençlere göre daha az D vitamini bulunabilir. Ciltteki melanin miktarı da (cilt, saç ve göz rengini belirleyen, cildi UV ışınlarına karşı koruyan pigment), D vitamini üretiminde etkilidir. Koyu ten rengine sahip bireylerde melanin daha fazladır, bu pigment UVB ışınlarını emer ve D vitamini üretimin azalmasına yol açar.

En önemli D vitamini kaynağı olan güneş ışınları haricinde, kırmızı et, karaciğer, somon, uskumru, ton ve sardalya gibi yağlı balıklar, süt ve süt ürünleri, maydanoz ve yumurta sarısı D vitamini açısından zengin besinlerdendir.

Yağda depolanan ve idrar ile atılamayan D vitamini mutlaka doktor kontrolünde alınmalıdır. Vücudun ihtiyacından fazla alınan D vitamini, böbrek ve kalp yetmezliğine, böbrek taşı oluşumuna, hipertansiyona, eklem kireçlenmelerine neden olabilmekte, kemik ağrıları, sersemlik, ağız kuruluğu, kabızlık, sürekli baş ağrısı, susuzluk, kas ağrısı, iştahsızlık, mide bulantısı, kusma ve düzensiz kalp atışı, cinsel isteksizlik, idrarda bulanıklık, gözlerin ışığa karşı hassas olması şeklinde görülebilmektedir.

Sağlıkla kalın !..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bengi Başer Arşivi

KOAH

05 Ekim 2024 Cumartesi 05:00