CHP’de Yeni Yönetimin İki Hedefi

CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel ve yönetiminin belediye başkan adaylarını belirlerken iki hedef güttüğü anlaşılıyor.

Birincisi yerel seçimlerde CHP’nin elindeki belediyeleri kaybetmemek, ikincisi yeni yönetimi güçlendirmek ve kalıcı kılmak.

Bu iki hedefi güderek aday belirleyen yeni yönetim, CHP’nin seçimleri kazanmasının garanti olmadığı yerlerde kurultayda bir önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemiş olsalar da mevcut belediye başkanlarını aday gösterdi. Örneğin Adana’da Zeydan Karalar’ı, Mersin’de Vahap Seçer’i
gösterdiği gibi. Başka örnekleri de var.

Özel ve yönetimi, CHP’nin kazanmasının garanti görüldüğü yerlerde ise mevcut belediye başkanları yerine yeni yönetime yakın isimleri aday gösteriyor.

Örneğin İzmir’de karar verirken kurultayda Kılıçdaroğlu’nu destekleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i yeniden aday göstermedi. Yerine Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ı aday yaptı.

Bu tercihte en önemli faktör CHP yönetiminin İzmir’i garanti görmesi. Yoksa Soyer’in çalışmaları değil. Soyer sosyal demokrat belediyeciliği özellikle İzmir kırsalında hayata geçiren bir başkandı. Kırsal kesimde kadınlar arasında kurduğu kooperatiflerle onları üretim sürecine soktu.

İzmir’in temel gıda ürünlerine daha kolay ve ucuz ulaşmasını sağladığı gibi kadınları tarımsal ekonomide söz sahibi yaptı. Kentte dolmuş ve özel belediye otobüs sektörünü mafyatik ilişkilerden kurtarıp kooperatifleştirdi. Bunlar sosyal demokrat belediyecilik anlayışında “ekonomik demokrasi” olarak kavramlaştırılan uygulamalardır.

Bir sonraki parti Meclis’in yine bu ölçülerle aday belirleyeceğini tahmin etmek zor değil. Bu kez CHP’nin kalesi sayılan Çankaya ve benzeri ilçelerde de yeni yönetim aynı yaklaşımla aday gösterebilir.

CHP’nin yönetim değişikliğinden sonra aday belirlerken dikkate alması gereken en önemli ölçüt “en çok oyu alabilecek aday” olmalıydı. Elbette yönetim “biz de bu ölçüyle aday belirledik” diye kendini savunacaktır. Nitekim “kurultaya göre aday belirlemiyoruz” açıklamaları yapıldı.

Ancak bu yöndeki açıklamalar aday belirleme sürecine kurultayın gölgesinin düşüğü gerçeğini ortadan kaldırmaz.

CHP yönetiminde bir de şöyle bir değerlendirme var:

“Bir önceki yönetim döneminde Kılıçdaroğlu ve yakın çevresi de adayları böyle belirliyordu. Kılıçdaroğlu ve yönetiminin kullandığı yöntemi ve yetkileri şimdi Özel ve yönetiminin kullanıyor olması doğal karşılanmalı.”

Elbette bu görüş öne sürülebilir.

Ancak kurultayda Özel’in en önemli vaatleri arasında daha demokratik bir tüzük ve adayların önseçimle belirlenmesi vaadi en ön sıradaydı. Kurultay bittikten ve yönetim değiştikten sonra ise tüzük kurultayı ertelendi ve belediye başkan adayları belirlenirken yaygın şekilde önseçim yapılmadı. Birkaç seçim bölgesi hariç.

CHP’nin önseçim yaptığı yerlerde belirlenen adaylara doğal olarak bir tepki gelmedi. CHP’liler önseçimle belirlenen adayın arkasında birleştiler. Örneğin Zonguldak’ta böyle oldu. Önseçimi kazanan Tahsin Erdem belediye başkan adayı oldu. Önseçim sonrasında en küçük bir tartışma yaşanmadı. Önseçim
yapılan diğer seçim bölgelerinde de gerginlik olmadı.

Tabii Kılıçdaroğlu döneminde de adaylar önseçimle belirlenseydi daha isabetli olurdu. Kılıçdaroğlu döneminde de önseçim yapılmamasıyla ilgili eleştiriler, tartışmalar yaşanıyordu.

CHP’nin en başarılı olduğu seçimler adayların önseçimle belirlendiği seçimlerdir. Genel Başkan’a, birlikte çalışmak istediği, mesleğinde uzman isimler için çok az sayıda kontenjan olanağı tanınan ancak genel olarak önseçimle adayların belirlendiği seçimlerde partililerin çabaları ve heyecanı çok daha yüksek oluyor. Bunun en çarpıcı örneği, Bülent Ecevit’in liderliğinde, adayların büyük çoğunluğunun önseçimle belirlendiği ve CHP’nin tarihinin en büyük oyunu aldığı 1977 genel seçimleridir.

CHP’de parti içi demokrasinin daha geliştirilmesinin en iyi yöntemi adayları aktif parti üyelerinin önseçimle belirlemesidir.

CHP bu yolla kendini yenileyebilir ve değiştirebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi