Mehmet Tezkan
‘Erdoğan, Bahçeli’nin restini gördü, o ihtimalin önüne geçmek için noktayı koydu’
Direndi, suçladı, rest çekti sonunda kazandı…
Ne yumuşaması dedi…
Normalleşme safsata dedi…
Ülkede anormal bir şey yok ne normalleşmesi diye haykırdı…
31 Mart sonrası AKP’ye yakın medya tarafından dillendirilen siyasette yeni dönem sözlerine karşı çıktı…
Erdoğan, “Siyasette oluşan yumuşama ikliminin milletimizin tekrar kucaklaşmasına katkı sağladığını memnuniyetle müşahede ediyoruz” sözleriyle gidişattan memnun olduğunu açıklarken…
Bahçeli ‘Türk siyasetinde normalleşme ve yumuşama iddiasıyla MHP’ye düzenlenen siyasi operasyonlar’ başlıklı sert bir bildiri yayınladı.
Üstü kapalı ortağına mesaj verdi.
Bu yakınlaşmayı sonlandırmasını istedi.
Çünkü…
Sinan ateş suikastı nedeniyle MHP ve ülkü ocaklarının üzerine gidilmesi, Erdoğan’ın sessiz kalması, CHP/AKP arasında diyalog kapısının açılması, bakanların CHP’li gölge bakanlarla görüş alışverişi Bahçeli’yi çıldırttı.
Baltasının uçuna CHP’yi koymuştu ama üstü kapalı göndermeler AKP’yeydi… AKP’li yazarlaraydı…
Her ne kadar Erdoğan da Bahçeli de Cumhur İttifakı’nın yoluna devam edeceğini kendilerinin tek yürek, tek ruh ve tek vücut olduklarını söyleseler de…
Her ne kadar kameraların karşısına çıkıp birlik beraberlik pozu verseler de…
Her ne kadar birbirlerini sık sık ziyaret etseler de…
Her ne kadar aynı masada otursalar da…
Masanın altında itiş kakış olduğu muhakkaktı.
Bahçeli AKP/CHP yakınlaşmasıyla siyasette yeni bir yapı oluşacağından, MHP’nin dışlanarak yeni bir yol haritası çizileceğinden endişeliydi.
Bu endişesini de açık açık söyledi…
Dedi ki ; “31 Mart yerel seçimlerinin ardından, siyasi partiler arasında normalleşme ve yumuşama arayışlarını temel alınarak çok bilinmeyenli yeni bir denklem kurulmak istendiği gözlemlenmektedir"
Bir adım daha ileri gitti; normalleşme önünde bariyersek gereğini yaparız dedi… Her türlü fedakarlığı yapacaklarını söyledi…
Bu sözler her koşulda Cumhur İttifakı’na bağlı kalacağı şeklinde yorumlandı…
Aslında öyle değildi.
Fedakarlık kenara çekiliriz, iktidarı bırakırız anlamındaydı…
Erdoğan tepki vermeyince, AKP cephesi anlamamazlıktan gelince taşı gediğine oturttu…
Birgün ansızın ‘AKP/CHP ittifak yapsın 6’lı Masa’nın diğer unsurları da destek versin memnun oluruz’ deyiverdi…
Saray’a gözdağıydı…
Saray’a iktidarına son veririm tehdidiydi…
Çünkü; CHP’nin AKP’ye destek vererek tek adam rejimini sürdürmesi mümkün değildi. Eşyanın tabiatına siyasetin doğasına aykırıydı…
Erdoğan tecrübeli siyasetçi. Bahçeli’yi iyi tanıyor. Kendisini de ateşe atarak intikam alabilir mi?
Yapar mı yapar!...
Çünkü daha önce yaptı… 2002 yılında iktidarda DSP/MHP/ANAP koalisyonu vardı. Üçlü koalisyon. Kemal Derviş formülleriyle ekonomik krizi atlatmış düzlüğe çıkmak üzeriydi…
Bir taraftan da Avrupa Birliği uyum yasaları diye bastırıyor, idamın kaldırılmasını istiyordu. MHP karşıydı. Bahçeli MHP’nin dışlanacağı muhalefetteki DYP’nin koalisyona alınacağı endişesine kapıldı.
Haksız da değildi. Milletvekilleri arasında gizli gizli bu tür temaslar vardı. DYP ise dünden hazırdı…
Bahçeli’nin tepesi attı, hiç kimsenin beklemediği bir anda 2 Kasım’da erken seçim yapalım dedi… Sonunu biliyorsunuz…
MHP’de baraj altında kaldı ama DSP, DYP, ANAP siyaset sahnesinden silindi…
Bahçeli AKP/CHP temasından sonra aynı duygularla, yine bir anda haydi seçime diyebilir miydi?
Der mi derdi!..
İşte Erdoğan bu ihtimalin önünü kesmek için yumuşama, normalleşme, yeni siyaset anlayışına dün grup toplantısında yaptığı konuşmayla noktayı koydu…
Bugüne kadar izlediği politikayı muhalefeti normalleştirme çabası olarak sundu. Normalleşmesi gereken muhalefettir diyerek noktayı koydu…
Kısaca Bahçeli’nin restine rest diyemedi…
Kısaca Bahçeli’nin çizgisine geldi. Gelmek zorunda kaldı. Bir anlamda boyun eğdi…
Bahçeli 1-0 önde demem bundan. Golü attı, topu filelere taktı….