İsmail Saymaz
AK Parti’den CHP’yi dilenmek
CHP İstanbul İl Başkanlığı önünde, koruma çemberi içerisinde gazetecilere açıklama yapan Gürsel Tekin’i dinlerken, hem üzüldüm hem de düşünmeden edemedim.
Tekin’i binlerce polisin eşliğinde, “Yoldaşım” dediği partililerin yüzüne hakaretler savurmasını, üzerine su şişeleri yağdırmasını göze alacak kadar kapıya getiren motivasyon nedir?
İktidarla mücadeleyle geçen ömrüne “AK Parti’nin kayyumu” lekesini ne uğruna konduruyor?
Hangi öfke Tekin’e babaevinin kapısını polisle birlikte çaldırıyor?
Mahkeme tarafından geçici süreyle verilen il başkanlığı yetkisi için mi yapıyor bunları?
Tekin için bu, çoktan mazide kalmış, hafif bir makam sayılır…
Çoğu CHP’linin nefret etmesi ve hain bellemesi pahasına gündemde kalma ve adından söz ettirme kaygısı mı?
Sanmıyorum.
Tekin’in kirli bir şöhrete ihtiyacı da yok.
O halde neden “Bir cenaze var, kaldırmayalım mı” diye geldiği parti binasının önünde kendi siyasi cenaze namazını kıldırıyor?
Kurultay yarası
AK Partililer günlerdir şöyle yazıyor:
“Kurultayda şaibe var” diyen, CHP’li.
Şikayet eden CHP’li.
Tanıklar CHP’li.
Göreve getirilen, CHP’li.”
Haksızlar mı?
Hayır, bu eleştirilerinde sonuna kadar haklılar.
Çünkü CHP’de, parti içi iktidar mücadelesi siyasi iktidara karşı verilmesi gereken mücadelenin önüne geçiyor.
Ve ilk kez olmuyor.
Kronikleşmiş bir siyasi rahatsızlık bu, zaman zaman nükseden.
CHP’nin 3-4 Kasım 2023’te gerçekleştirdiği, Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderlik koltuğunu kaybetmesiyle sonuçlanan 38. Olağan Kurultay, kapanmayan, kanayan ve cerahatli bir yaraya dönüştü.
Biraz kabuk bağlamaya dursa…
İktidar tırnaklarını geçirip kanatıyor.
Yara hep açık kalıyor.
Hançer
Kılıçdaroğlu ve onunla birlikte mevkilerini kaybeden parti eliti arkadan hançerlendiklerine inanıyor. CHP’nin iradesi satın alınmış delege oylarıyla İmamoğlu tarafından ele geçirildiğini savunuyorlar.
Kurultay iddianamesine baktığımızda, evet, Erzurum ve Bitlis’teki iddiaların aydınlatılması gerek.
Ancak 1200 delegeye 50 milyon dolar, telefon ve KİPTAŞ’tan ev dağıtma iddiaları dedikodudan öteye geçmiyor.
Şaibe iddiaları kurultaydan hemen sonra Kılıçdaroğlu yanlıları tarafından sosyal medyada dile getirilmişti. İktidarın o günlerde ‘CHP magazini’ diye gördüğü bu iddiaları kıymetlendirmesi için 31 Mart’ı yaşayıp görmesi gerekecekti.
31 Mart muhalefeti
Parti içi muhalifler içerisinde kurultaydaki tutumları nedeniyle yerel seçimde aday gösterilmediklerini, dışlandıklarını ve ayrımcılığa uğradıklarını düşünenler var.
Haklı da olabilirler.
Kazananın bütün koltukları aldığı, kaybedenin bütün koltukları kaybettiği seçime demokratik diyebilir miyiz?
‘Değişim’ tırpanı, başta İstanbul ve İzmir olmak üzere belediye başkan adayları belirlenirken çok keskin işledi.
Adana, Mersin ve Aydın hariç, Kılıçdaroğlu’nu destekleyenler tasfiye edildi.
Tekin de bu isimlerden biri.
Eğer 31 Mart’ta Kadıköy ya da Esenyurt’da aday gösterilseydi, bugün il başkanlığı önünde kayyıma direnenler arasında olurdu.
O ve diğerleri seçim kampanyasında İmamoğlu’na ve değişimcilere muhalefet ettiler. Tekin, hem İmamoğlu’na oy vermeyeceğini söyledi hem de CHP’den istifa ettiğini açıkladı.
İstanbul’u kaybetmiş İmamoğlu’ndan CHP’yi geri almak mümkün olacaktı çünkü. Ancak umduklarının aksine Kılıçdaroğlusuz girdiği seçimde birinci oldu CHP.
Seçimden sonra ‘normalleşme’ çabasını, Erdoğan’ı TBMM’de ayakta karşılamayı, CHP’nin genel merkezine Cumhurbaşkanlığı forsu asmayı gerekçe göstererek, olağanüstü kurultay çağrısı yaptılar.
Özel, “Kimse benden kurultay dilenmesin” diyerek, bu çağrıya kulak tıkadı.
31 Mart başarısı ve 19 Mart Operasyonu, parti içi muhalefetin demokratik yöntemlerle geri dönebilmesinin önünü kesti.
Özel, kayyum atanmasın diye 6 Nisan’da olağanüstü kurultay gerçekleştirdi.
Kılıçdaroğlu aday olmadı.
Muhalifler Parti Meclisi’ni delemedi.
CHP, 39. Olağan Kurultay’a giderken de hiçbir ilçede de başarı gösteremediler. Öyle ki, çok adayın çıktığı ilçelerde rakipler birbirini “Kılıçdaroğlucu” diye suçluyor.
Gönüllü işbirliği
Özel’in kamuoyu ve parti içi muhalefet tarafından yıpratılması, Cumhur İttifakı cephesinde Bahçeli’nin yüzük göstermesi üzerine Ağustos 2024’te normalleşme terk edildi.
Beştepe, 31 Mart’ta beliren tehlikeyi gündemine aldı.
İmamoğlu, görünen o ki, yapılacak ilk cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacak potansiyele kavuşmuştu.
Kürtlerin de oyunu alarak 31 Mart’tan birinci çıkan CHP, Özel liderliğinde iktidara yürüyordu.
Bu sürece ‘yargısal vasıta ve imkanlarla’ müdahale etmek için Kılıçdaroğlu yanlılarının kurultay sonrası iddiaları işleme kondu.
Ankara ve İstanbul’da açılan davalarda yöneltilen iddia ve suçlamaları dillendirenler bugün adliyelerde baş köşede oturtuluyorlar.
Beştepe ile onlar arasında gönüllü bir işbirliği var.
İhbarda bulunuyor…
Gizli ve açık tanık oluyor…
Belge ve bilgi temin ediyorlar.
Her operasyonu alkışlıyor, ‘düşmanları’ tutuklandıkça zevkten dört köşe oluyorlar.
CHP’yi alıp Türkiye’yi vermek
Dedim ya…
CHP’de, parti içi iktidar mücadelesi siyasi iktidara karşı verilmesi gereken mücadelenin önüne geçiyor.
Ancak CHP tarihinde ilk kez, parti içi mücadele verenlerden bazıları genel merkezi ele geçirmek için siyasi iktidarla işbirliği yapıyor.
AK Parti’den CHP’yi dileniyorlar.
İmamoğlu’ndan AK Partililerden daha çok nefret ediyorlar.
CHP İstanbul İl Başkanlığı’nı geri almak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden vazgeçebilirler. CHP Genel Merkezi'ni elinde tutmak böyleleri için Türkiye’de iktidar olmaktan daha değerli ve cazip olabiliyor. CHP’yi kazanmak için Türkiye’yi kaybedebilirler.
O siyah minibüs beklerken müzakere sürüyormuş
Gürsel Tekin’i ve arkadaşlarını taşıyan siyah minibüs dün CHP İl Başkanlığı önünde dakikalarca bekledi.
Tekin, uzun süre araçtan çıkmadı.
Herkes merak etti.
Acaba polis müdahalesi mi bekleniyordu?
O anlarda CHP Genel Merkezi ile Tekin arasında telefon trafiği sürüyordu. CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ile Tekin, hararetle olan biteni konuşuyordu.
Fakat son anda ipler koptu.
Aslında mahkeme kararının açıklandığı 2 Eylül’den beri CHP İstanbul milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Engin Altay ile Tekin arasında müzakere sürüyordu.
Özel, bu isimler üzerinden Tekin’le haberleşiyordu.
Tekin’in randevu talebine karşılık Özel’in teklifi şu oldu:
“Delegelerin olağanüstü kongre için verdiği imzaları işleme koyacağını söylerse kabul ederim.”
Tekin, şartlı randevuyu kabul etmeyeceğini söyledi.
Fakat diyalog kopmadı.
Tekin’den CHP’nin kuruluş töreninden sonra gelmesi istendi.
Özel, Tekin’e bir metin göndererek, sosyal medyada paylaşmasını istedi. Metinde “Yarın CHP İl Başkanlığı’na gitmiyorum” ifadesi yer alıyordu.
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de Tekin’in paylaşımını alıntılayarak, “Sizi çarşamba günü bekliyoruz” diye davette bulunacaktı.
Görüşmeler sabaha kadar sürdü.
Hatta Tekin, siyah minibüs içindeyken bile…
Gürsel Tekin: Görevimiz ne kadar kısa sürede biterse, bitirmeye çalışacağım.
Dün CHP il binasına girdikten sonra Gürsel Tekin’le konuştum.
Eleştirileri hatırlatıp sorularımı yönelttim.
CHP Genel Merkezi, il binasını değiştirdi. Ne düşünüyorsunuz?
Ayın 2’sinde tedbirli olarak mahkeme kararı var. Adresi burası.
Değişiklik mümkün değil. Bu vesileyle CHP Genel Merkezi tanımadığı bir kurulu tanımış oldu. Tebligat bize geliyor. Biz muhatabız.
Yeni binaya gidecek misiniz?
Elbette gitmeyeceğim. Ya bizim derdimiz bina filan değil. Bir bina derdimiz yok. Bu nasıl bir cehalettir!
Şu an binadasınız değil mi?
Evet, binadayım
Özgür Çelik ve diğerleri ayrıldı mı?
Arkadaşlarımız yukarıda oturuyor. Onlar da orada otursun, ne olmuş yani. Onlar beşinci katta. Hepimize yeter baba ya! (Gülüyor) Güzel odalar var, maşallah. Şu anki oda çok güzel. Daha önce ne olarak kullanılmış, bilmiyorum.
Bundan sonra ne yapacaksınız?
Yedi gündür uğraşlarımıza rağmen olmadı. En son hukuku iyi bilen iki arkadaşımıza sordum. Dedim ki, bir ayda nasıl yapabiliriz, yalvarıyorum. Hukuken ne kadar kısa sürede biterse, bitirmeye çalışacağım.
24 Eylül için alınmış olağanüstü kongre kararı var.
Onu hiç bilmiyorum, hukuksal geçerliliği var mı yok mu, varsa sıkıntı yok. Bilemediğim için, hukukçu değilim, boşa konuşmayayım.
5 bin polisle binaya gelmekle eleştiriliyorsunuz.
Yedi gün özel çaba sarf ettim, 40 kişiyle konuştum. En son diyorum ki, “El ele girelim, Özgür Çelik de yanımızda olsun, o da bir odada otursun, işimiz nasıl çözeceğiz, ona bakalım.” En az 10 kez uzlaşma oldu. Tamamını onlar bozdu.
Bu sabah da görüşme olmuş.
Bu sabah da dediler ki “Çık şöyle de.” Ben de çıktım söyledim. Yarım saat sonra il başkanı açıklama yapacaktı, “Çarşamba bekliyoruz” diye, yapamadı.
Uzlaşma teklifi geldiğini duydum.
Şöyle oldu: İçişleri Bakanı’nı aradım. Dedim ki “Polisleri çekin, biz kendi aramızda uzlaşacağız.” O dedi ki, “İstihbari bilgiler, şu bu. Kamuoyuna açıklama yapın.” Sonra arkadaşlarımızı (CHP Genel Merkezi’ni kastediyor) aradık. Dediler ki şöyle… Ben de dedim ki “Delegenin iradesine asla ipotek konamaz.” Minibüste bekliyorum ki 15 dakika sonra açıklama gelecek.
Bundan sonra ne olacak?
Görevimizin başındayız, en kısa süre içinde bu sorunu bitirmek istiyoruz.