‘Cani anne’ başlıkları atılırken kimsenin sormadığı soru: Bu çocuğun babası nerede?
Haberlerde ve sosyal medyada ''cani anne'' başlığı atmanın toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını belirten Nurşen İnal, ''Çocuk bakımı ve sorumluluğunun sadece annenin görevi olduğu algısı var. Terk eden babalar konuşulmaz. Baba terk edip gittiğinde ve umurunda olmadığında hiç sorgulanmaz. Ama anne sorgulanır. Bu durum tamamen eşitsizlikten kaynaklı. Çocuk bakımında tek sorumluluk annenin gibi düşünülüyor. Temelinde bu var'' dedi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Nurşen İnal
'Magazinleştirildi'
Bebeği emziren ambulans görevlisi üzerinden de bir algı yaratıldığını söyleyen İnal, bebeğe sahip çıkmanın devletin görevi olduğuna dikkat çekti.
İnal, ''Kadına şiddet ve çocuğun geleceği özel olarak şahısların yapmış olduğu merhamet, müdahalenin eline bırakılmaz. Zaten devletin görevidir bu durum. Yine orada da saptırılıyor. Anne eleştirilirken, emziren anne yüceltiliyor. O görevli orda kişisel ve güzel bir şey göstermiş evet. Ama bu kadar ön plana çıkarılıp magazinleştirilmesi yanlış olan. Zaten o çocuk ve anneye sahip çıkması gereken devlet. Bu olması gereke. Bir sürü şey olmamış her şey eksik ama başka şeyler ön plana çıkartılıyor. Bu magazinleştirilecek bir durum değildir. Ve bu bazı istatistikleri de ortaya çıkartıyor'' ifadelerinde bulundu.
'Gebe bir kadına neden sahip çıkılmadı?'
Kadınları her açıdan güçlendirecek ekonomik, sosyal, psikolojik destek sağlayacak yeterli mekanizma ve sığınma evi olmadığını vurgulayan İnal, ''Kadınla, çocukla ilgili herhangi bir çalışma yok ve gebe bir kadına 'süren doldu' deniliyor. Çocuğa çok kıymet veriliyormuş gibi davranılıyor peki neden toplum ve devlet olarak gebe bir kadına ve çocuğa sahip çıkılmadı. Şiddet öncesi korumuyorsun sonrasında korumuyorsun ve kadının yaşadığı tehdit, psikolojik şiddet hiç konuşulmadan hemen kadın suçlanıyor ve gözaltına alınıyor'' ifadesinde bulundu.
'Süren doldu'
İnal, toplumun, 21 yaşındaki genç anne Ebru S. için ''İyi bir anne olmalıydı'' demesini ve ailesi tarafından kabul edilmeyen gebe bir kadını 'süren doldu' denilip sığınma evinden çıkaran yetkilileri eleştirdi.
Nisa bebeğin toplumun ve devletin çocuğu olduğunu vurgulayan İnal, ''Arka planlar konuşulmuyor ve sadece kadın suçlanıyor. Kadın şiddete uğradığında sahip çıkılmıyor ve kadın sığınma evlerinde herhangi bir destekte bulunulmuyor. Örneğin Nisa bebeğin annesi sığınağa gittiğinde 6 ay dolduğunda 'süren doldu' deniliyor. Sığınma evinden çıkma süresi her kadının kendi durumuna özel değerlendirilmeli. Kadını sığınma anlamında korurken aynı zamanda onu hayata hazırlayacak çalışmalarda yapılması gerekiyor. Hem yeterince sığınak yok hem de işleyiş sorunu var'' dedi.
'İstanbul Sözleşmesi bunun için önemliydi'
İnal, bu gibi durumlarda hep annenin gündeme geldiğini ve babanın asla konuşulmadığına değinerek sözlerine şöyle devam etti:
''Kadınlara aile vurgusu, annelik vurgusu yapılarak yönlendirilmeye çalışıldığını ama en çokta o aile olduğu evlerde, en yakınındaki erkekler tarafından şiddete uğruyor. Çocuklarına sahip çıkmadığı için yerden yere vurulan bir baba haberi gördünüz mü? Ya da böyle bir gündem duydunuz mu? Tesadüf mü bu durum. Bunların hepsinin kadının üzerine yüklenmesinin bir nedeni var. Kadınlar üzerinden hep bu politika yapılıyor. İstanbul Sözleşmesi'nin önemi buradan kaynaklanıyordu. İstanbul Sözleşmesi 'Önce bu şiddeti önle, koru ve sonrasında kadını güçlendirecek bir politikan olsun' diyordu''
'Ne çocuk ne de anneyle ilgili hiçbir şey yapılmamış'
''Nisa bebeğin annesi genç yaşta şiddete uğramış, hamile kalmış, sığınma evine yerleştirilmiş ve süreci dolunca hamile bir şekilde sığınma evinden çıkarılmış bir kadın. Nisa bebek, kadına şiddeti, sonrasında sığınma evlerinin yetersizliğini ve işlevsizliğini ortaya çıkaran bir olay oldu. Çocuk ve anne bu sığınma evlerinde hayata hazırlanmalı. 'Süren doldu' denilip iş bulmadan, dışarı çıktığında hayatını sürdürebileceği hiç bir destek verilmeden sığınma evinden çıkartılmamalı''
Sığınma evleri birçok anlamda yetersiz
Sığınma evlerindeki yetersizlikleri anlatan İnal, öncelikle sığınma evine 'konuk evi' denilmesini reddettiklerini açıklayarak eksiklikleri şöyle anlattı:
''Kadınlar oraya konuk olmaya değil, sığınmaya gidiyorlar. Valiliklere 2022 de en az 10 tane sığınma evi yapılması gerekir diye genelgeler yollandı. Nüfus bakımından bu sorumluluğu olan belediye sayısı 215. Mevcut sığınma evi ise 32 adet. Bir de işlevsiz sığınma evleri var. 32 sığınma evinden 5 adeti ise işlevsiz, çalışmıyor. Kadınlar ve çocuklar için bir sığınma evi açılmak zorundadır. Nitelik olarak güçlendirilmeli. Kadınların sığınma evlerinde sadece barınma ihtiyacı değil aynı zamanda hayata hazırlanması gerekiyor.''
2 yıla kadar hapis istemi
Pendik'te Nisa Mihriban olarak tanınan Ebrar Nil bebeğin annesi Ebru S. hakkında "Terk" suçundan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.
Ne olmuştu?
Pendik'te 29 Mart Salı günü saat 14.00 sıralarında boş bir arazide terk edilmiş bebek ihbarı üzerine olay yerine polis ve sağlık ekibi sevk edilmişti.
Olay yerine giden sağlık ekibinin içinde yer alan tıp teknikeri Büşra Durmaz'ın sütannelik yaparak "Nisa Mihriban" ismini verdiği bebek, ambulansla Marmara Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Acil Servisi'ne kaldırılmıştı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın Twitter hesabından, Durmaz'ın "süt kızım" olarak tanıttığı bebek ile beraber çektiği videoyu paylaşması, sosyal medyada büyük ilgi görmüştü.
Olayın ardından çalışma başlatan polis, çevre ve güzergahlarındaki çok sayıda kamera kayıtlarının incelenmesi sonucu bebeğin annesi Ebru S. (20) olduğunu belirlemiş ve zanlıyı Pendik'teki evinde gözaltına almıştı.
İfadesinde yaşadıklarını anlattı
2021 yılında imam nikahıyla birlikte yaşadığı O.T'den ayrılarak çocuğuyla birlikte baba evine döndüğünü anlatan anne Ebru S. ifadesinde, "Babam çocuğu istemeyince O.T. gelip kızımı aldı. Ailem tekrar istemediğim biri ile evlendirmeye çalıştı. Bu sırada ben Instagram üzerinden tanıştığım M.Ç. ile görüşüyordum" dedi.
2021 yılında eşi O.T.’den ayrılarak çocuğuyla birlikte baba evine döndüğünü söyleyen Ebru S. "Babam çocuğu istemeyince O.T. gelip kızımı aldı. Ev içerisinde sürekli üzerimde baskı kuruluyordu. Ailem tekrar istemediğim biri ile evlendirmeye çalıştı. Bu sırada ben Instagram üzerinden tanıştığım M.Ç. ile görüşüyordum" şeklinde konuştuğu öğrenildi. M.Ç’den hamile kaldığını ve durumu M.Ç.’ye bildirince çocuğu aldırmasını istediğini belirten anne Ebru S. şöyle devam etti: "Elime de bir tane kurşun sıkıştırdı. Bana ‘Buna bakıp beni hatırlarsın’ dedi. Sonrasında numarasını değiştirdi. Kendisine ulaşamadım. Yaklaşık bir ay daha ailemin evinde yaşamaya devam ettim. Karnım büyümeye başlayıp, evlilik konusunda baskı görmeye başlayınca 2021 yılı temmuz ayında evden kaçtım. Kaçıp İstanbul'a geldim. Bir süre sokaklarda gezinip Taksim'de bulunan karakoldan yardım istedim. Beni Bahçelievler'deki kadın sığınma evine yerleştirdiler. İki ay burada kaldım. Sonra beni Maltepe Kadın Sığınma Evine naklettiler. Bebek kontrollerimi Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaptırdım. Çocuğu da yine aynı hastanede 5 Ocak 2022 tarihinde doğurdum"
Doğumdan ailesinin haberinin olmadığını, bebeğin erken doğduğu için bir süre yoğun bakımda kaldığını kaydeden Ebru S., kadın sığınma evine geri döndüğünü belirtti.
Ebru S. ifadesinde 6 aylık süresinin dolunca kadın sığınma evinin kendisinden ayrılmasını istediğini söyledi. Kadın sığınma evinde tanıştığı bir kadının tavsiyesi üzerine B.M. isimli kadının yanına gittiğini ifade eden Ebru S. "B.M.nin çocuk kabul etmediğini söylediler. Bu yüzden de söz konusu eve yakın bir yerde tam adresini bilmediğim 4 katlı bir binanın önüne gittim. Bebeğimi orada emzirdim. Mamasını verdim. Battaniyeye sardım ve uyuttum. Puset içerisinde yere bıraktım. Sonra da apartman girişindeki zillere basıp saat 11.00-12.00 sıralarında oradan uzaklaştım. Bebeği bıraktığımda herhangi bir sağlık sorunu yoktu. Ben bebeği en son bir ay önce Maltepe'de bulunan bir sağlık ocağına aşı için götürmüştüm. Orada da herhangi bir rahatsızlığı yoktu" dediği öğrenildi.
Hacer Foggo'dan Nisa bebek ve annesi için çağrı: Çok boyutlu yoksulluğun göstergesi