Pervin Buldan'dan Erdoğan'a 'kader planı' çıkışı

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Meclis Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmasında Bartın'da yaşanan maden faciasıyla ilgili Erdoğan'ın 'kader planı' ifadelerine tepki göstererek "İktidarın bu konudaki sicilini Soma'dan çok iyi biliyoruz. Tam 8 yıl oldu. Sorumlular iktidar tarafından korundu. Üstelik işçilerin kafasına tekme atanı da ateşe yaparak ödüllendirdiğinizi de biliyoruz, unutmadık" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu. Buldan, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen ve 41 işçinin yaşamını yitirdiği maden faciası sonrası, basın mensuplarına yaptığı konuşmasında 'bizler kader planına inanmış insanlarız' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tepki gösterdi.

"AKP-MHP iktidarının yönetim zihniyetinin bu ülkeyi nasıl işçi mezarlığına çevirdiğine hepimiz tanığız" diyen Buldan, Soma'da yaşananları anımsatarak "Tam 8 yıl oldu. Sorumlular iktidar tarafından korundu. Üstelik işçilerin kafasına tekme atanı da ateşe yaparak ödüllendirdiğinizi de biliyoruz, unutmadık" dedi.

Buldan'ın konuşmalarından satır başları şöyle:

Amasra kesinlikle bir kaza değildir, cinayettir. Hayatların yok olup gitmelerinin nedeni elbette denetimsizliktir, kâr hırsıdır. AKP-MHP iktidarının yönetim zihniyetinin bu ülkeyi nasıl işçi mezarlığına çevirdiğine hepimiz tanığız.

Kesinlikle kader planı olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum. Emekçinin canı üzerine kurulan zenginler sofrasıdır asıl sebep. İktidarın bu konudaki sicilini Soma'dan çok iyi biliyoruz. Tam 8 yıl oldu. Sorumlular iktidar tarafından korundu. Üstelik işçilerin kafasına tekme atanı da ateşe yaparak ödüllendirdiğinizi de biliyoruz, unutmadık.

Erdoğan'ın 'Bartın' açıklamaları

Aileler gözyaşı dökerken, AKP Genel Başkanı hafızalardan silinmeyecek bir söz sarfetti 'Hamdolsun 24 saat geçmeden 41 şehidimize ulaştık' dedi. Konuştukça batıyorlar, battıkça da yerin dibine giriyorlar. Yahu Allahtan korkun, bari konuşmayın, bari susun, saygı duyun ama nafile... Türkiye sanki çağ atlamış, 24 saat geçmeden bu canlara ulaşılmasını marifet olarak göze sermekte beis görmüyor. Bu ülkede işçilere verilen kıymeti bir kez daha gözler önüne serdiler, yazıklar olsun...

Giden canlar bunların umurunda değil, varsa yoksa iktidarlarının itibarı, algı yönetimi. İnsan yaşamını öncelikli görmeyen bu zihniyeti herkes iyi görmeli. Bizler bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağız. Amasra'yı unutmayacağız, unutturmayacağız.

Maden faciasındaki ihmaller

Rant düzenleri her yerinden patlamaktadır, kirlilik halının altına sığmayacak boyutlardadır. Sayıştay raporları çürümenin boyutlarını çok net olarak ortaya koymaktadır. Bartın'da iş sağlığı ve güvenliğine gelince kaynak yok, başka yerlere gelince kaynak çok. Örneğin; Merkez Bankası bürokratları için hukuka aykırı 45 milyon liralık özel sağlık sigortası harcamasına bolca para var. TMSF bürokratlarının 18 milyon liralık özel sağlık giderine para var, işçinin can güvenliği için bu ülkede kaynak yok.

'Türkiye'nin en büyük işletmesi saray ve AKP'dir'

Bartın'da ve diğer maden işletmelerinde gerekli teçhizata kaynak yok, günlük 5 milyon lira harcayan saray için sınırsız bir kaynak var. Yandaş enerji dağıtım şirketler, AR-GE faaliyeti adı altında yaptıkları 117 milyon 484 bin liralık usulsüz bir biçimde halkın elektrik faturasına yansıtmıştır, yemişler içmişler faturayı da halka ödetiyorlar.

2010 yılından bu yana orman sınırları dışına çıkarılan alan toplam 6 milyon 194 bin hektardır. İki büyük ölçekte şehir kadar orman arazisini rant düzenine kurban etmiş olduklarını halkımızın bilmesi gerekiyor. Bu saray yutan saraydır. Halkın geçim kaynaklarını yutan bir sarayla karşı karşıyayız.

Türkiye'nin en büyük işletmesi AKP'dir. Saray ve AKP... Türkiye'yi resmen işletiyorlar. Dün 2023 yılı bütçe teklifini açıkladılar. Savunma adı altında savaş politikalarına ayrılan pay 468.7 milyar TL. 2022 bütçesinin tam iki katı. Bütçelerinde faiz lobisi var, savaş lobisi var ama halk yok, işçi yok, kadın yok, yoksullar yok, emekliler yok... Bunun adı yokluk bütçesidir, bir adı daha var 'yolcu abbas'ın gidiş bütçesi'dir...

Dezenformasyon yasası

Türkiye'de dezenformasyonun tek bir adresi var. O da AKP-MHP iktidarıdır. Gerçekler gün yüzüne çıktıkça korkuyorlar, kaybedeceklerini biliyorlar, bu korku onları bu yasaların çıkmasına teşvik ediyor. Seçimler öncesi iktidarlarının yolsuzluk ve rüşvet ifşaatları ortaya serilmesin diye kendilerince önlem aldıklarını biliyoruz. Kendi çöküşlerini durduramayacaklar.

İktidara diyorum ki, siz Goebbels'in yolunda gitmeye devam edin, hakikatler ve sosyal medyanın gücü karşısında yenileceksiniz. 7/24 yürüttüğünüz yalan propagandanız, Twitter'ın 280 karakteri karşısında tuz buz olmaya devam edecektir.

Deniz Poyraz davası

Bunların haksızlıklarını anlatmaya devam edeceğiz. Geçen hafta Deniz Poyraz'ın duruşmasında yaşananlar, bu ülke gerçeğini ortaya koydu. İzmir'de adaletin giremediği duruşma salonuna biber gazı girdi. Kolluk güçleri katılımcılara, aileye gaz sıktı. Kardeşine şiddet uygulandı. Davayı Şakran'a taşıdılar. Şakran'da da insanların yüzüne, gözüne gaz sıkıldığına tanıklık ettik. Bütün bunları katilin ve arkasındakilerin güçlü olduğunu göstermek için yapıyorlar. Katil, ifadesinde 'kapatma iddianamesinde benim bu cinayeti neden işlediğim yazıyor' diyerek kimlerden güç aldığını itiraf etmiş durumda. Katil kesinlikle yalnız değil, arkasında Ankara vardır. Belli odaklar vardır. Onun Ankara'da sahipleri ve ortakları vardır. Bu elin bir parmağı İzmir'de Deniz'i katlederken ortaya çıktı, diğer parmağı ise kapatma davasını organize etti.

Deniz Poyraz'ı ve Nagihan'ı katleden mekanizmayla Soma'da Bartın'da maden ocakların işçileri ölüme gönderenlerin güç ortaklığı olduğunu biliyoruz. Roboski katliamı ile, Soma ve Bartın katliamı arasında doğrudan bir bağ vardır. Bu ortaklığın adı emek ve emekçi düşmanlığıdır, aynı zamanda Kürt düşmanlığıdır, kadın düşmanlığıdır.

İşte bu mekanizma Kürtlerin karşısına engizisyon mahkemesi, Deniz Poyraz davasında olduğu gibi 'ağabeyciğim' mahkemeleri olarak çıkmaktadır. Bu kötülük düzeni maden katliamlarında ise emekçilerin karşısına 'patronları koruyan sermaye yargısı' olarak çıkmaktadır. İş cinayetlerinde, maden cinayetlerinde, sorumluları koruyanlarla, demokratik siyasete komplo tertipleyen zihniyetin suç ortaklığı var.

Leyla Güven'e hapis cezası

Leyla Güven'e 11 yıl 7 ay intikam cezası yaptılar. Gerekçe, propaganda yapmak. Onun tek yaptığı barış ve demokratik hakkını savunmaktır. Hukuğu çiğneyerek faşizm propagandası yapıyorlar. Bu ülkede barış ve özgürlük talepleri kelepçeliyse, Kürt sorununa çözüm arayışları tecrit altındaysa, cezaevleri işkencehaneye dönüştürülmüşse; savaş ve talan siyasetinin beslendiği yer bu zihniyettir. Karşımızdaki bu ortaklığa karşı, adalet, hakikat, demokrasi, barış ve emek mücadelesinde birleşmemiz gerek. Ayrı ayrı değil, birlikte mücadele diyoruz. Bu birleşmeyi başardığımızda tüm rüzgar bizlerden, emekçilerimizden yana olacak. Adalet, barış ve emeğin hakkı bizim olacak, o günler yakındır. HDP bunun için var. Mücadele ortaklığı bizim varlık gerekçemizdir. Bundan geri adım atmayacağız.

'Seçeneksiz değilsiniz'

Biz Türkiye'nin tüm sorunlarının çözümünde kilit bir noktadayız ve aynı zamanda buna talibiz. 3. yoldan başlattığımız yürüyüşle, halkımızın ve ittifaklarımızın gücüyle değiştirmeye, çözmeye geliyoruz. Gelecek seçimlerde ülkeyi büyük değişime ve güçlü demokrasiye ulaştıracak ana yol, HDP'nin 3. yoludur. Israrla tali yollardan gitmek isteyenler unutmasın, tali yollardan demokrasiye varılmaz. Ülkeyi yıkımdan kurtararak, eşit ve ortak geleceğe taşıyacak temel anahtar güç, HDP'dir. 'Artık yeter' diyen herkese seslenmek istiyorum; seçeneksiz değilsiniz. Gelin, emeğin hakkı için, eşitlik için, özgür yaşam için en büyük demokratik birliği sağlayalım. Güç birliğini büyütelim, ülkenin ortak gücüne dönüştürelim. Birlikte kazanalım, birlikte başaralım."