CHP'li Şener: Türk tarihinin en faizci hükümeti bu hükümettir
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bütçe maratonu başladı. Komisyon’da bugün, 2023 Yılı Bütçe Kanun Teklifi, 2021 Yılı Kesin Hesap Kanun Teklifi ve 2021 yılına ilişkin Sayıştay raporları görüşülüyor.
CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener, Komisyon’da CHP grubu adına yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bütçeleri farklı açılardan değerlendirebiliriz. Bir açıdan baktığınız zaman bütçeler, yasama organının yürütme organına kamu harcamalarını yapma ve kamu gelirlerini toplama yetkisi vermesi anlamını ifade eder. Hukuki niteliği vardır. Bu bütçe kanununa dayanarak idare de bir yıllık süre içinde devletin gelir ve giderlerini idare eder.
Bütçeler, aynı zamanda ekonomi politika aracıdır. Yani önümüzdeki yılın ekonomisini nasıl görmek istiyorsunuz. Bugün ve yarın arasındaki ekonomik gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz. Önümüzdeki bir yıl içinde büyüme, işsizlik, enflasyon, dış denge ne olmalıdır? Ülkenin geleceği açısından ekonomik büyüklükleri nasıl şekillendirmek, neye bağlamak lazım? Bunu hedeflerken bu bütçenin bu ekonomik göstergelere etkisi ne olabilir? Bunu ayarlamak.
“5 yıldır süren ekonomik kriz buhrana dönüşmüş”
Bence içinde bulunduğumuz süreç itibariyle bütçenin ikinci boyutu, birincisine göre çok daha önemlidir. Gerçekten 5 yıldır süren bir ekonomik kriz var ve ekonomik buhrana dönüşmüş. 2021, 2022 çok zor geçmiş. Böyle bir ortamda 2023 bütçesini hazırlıyoruz. 2023’te ekonominin ne olacağı ile ilgili bütçenin etkilerini gözden geçirmek lazım. Bundan da öte, hükümet bütçeyi hazırlarken bu mantığa göre hazırlamış olmalı.
Tüm gelir kalemleri itibariyle, tüm giderler itibariyle bu bütçe ekonomiyi nasıl etkileyecek, temel ekonomik göstergeleri nasıl etkileyecek? Bunların ekonometrik modellerle çalışılmış olması lazım. Böyle bir çalışmanın olduğunu zannetmiyorum.
Konuşuyoruz, tartışıyoruz, sonunda gelen bütçe deliniyor. Geçen bütçe 5 ayda delindi. İkinci bir bütçe yaptık. Şimdi bir bütçe yapıyoruz, bakalım ne olacak?
Bir taraftan vatandaştan para topluyorsun, sonra bunu harcıyorsun. Toplarken gelir dağılımını nasıl etkileyeceğin bellidir, harcarken gelir dağılımını nasıl etkileyeceğin bellidir. Bu bütçenin 4,5 trilyon liralık gideri var. 3,8 trilyon liralık geliri, 659 milyar açığı var. 565 milyar liralık da faiz ödemesi var. Gelir-gider dengesi, gelir dağılımını nasıl etkileyecek. 3,8 trilyon liralık bir geliri var. Bu gelirin 1,1 trilyonu kurumlar vergisi, geriye kalan 2,7 trilyon hep ağırlıklı olarak tüketim vergileri.
“Düşük ve orta gelir grubundan alınıyor”
Tüketim vergileri, ana mantık itibariyle harcamalardan alınır ve düşük gelir gruplarından alınır. Yani bir kere bu bütçe, ağırlıklı olarak düşük gelir grupları ile orta gelir sınıfları ile bağlantılı olarak gelir tahsilini sağlayan bir bütçe. Dar ve orta sınıftan aldığı vergileri harcıyor. Bir kere toplarken gelir dağılımını bozuyor. Özelikle son iki yıl içinde Türkiye’de, gelir dağılımının fevkalade bozulduğu, düşük gelir gruplarının daha da yoksullaştığı, orta sınıfın eridiği bir dönemi yaşadık. Orta sınıfın temel özelliği; ev, araba alabilir, yurt dışı seyahati yapabilir. Ama bu son iki sene ekonominin içerisine girdiği durum, orta sınıfı yansıtacak bu temel harcamaların, artık ‘orta sınıf’ diyeceğimiz kesimler tarafından yapılamayacağını göstermektedir. Krizin düşük ve orta gelirlere vurduğu dönemde 2023 bütçesinin düşük gelir grubu ve orta sınıfı daha da mağdur eden bir nitelikte hazırlanmış olması, temel mantık olarak yanlıştır. Bu yanlışın özünde, hükümetin aşağı yukarı bir yıldır uyguladığı ekonomik model var. Bu ekonomik modelin özeti; kuru, buna bağlı olarak enflasyonu ve bu enflasyon artışına bağlı olarak da vergileri düşük gelir gruplarından toplayacaksınız. Bu modelin sembolik görüntüsü de kur korumalı mevduattır. Düşük gelir gruplarından topladığınız vergilerle bankalara para yatırabilecek mevduat sahiplerini finanse ediyorsunuz. İzlenen ekonomik politika o kadar problemlidir ki bütün tasarruf araçları enflasyon karşısında eriyor. Herkes kaybediyor. Sadece tüketicilerin kaybettiği ekonomik model yok, maliyet nedeniyle üreticilerin kaybettiği ve aynı zamanda tasarruf sahiplerinin kaybettiği bir model var.
“Dünyanın en yüksek enflasyonlarından biri”
Bu ekonomik modelin ortaya çıkardığı en net tablolardan biri enflasyondur. Eylül ayı itibariyle yüzde 84 enflasyondan bahsediyoruz. 2001 krizinde o ‘patladı’ dediğiniz enflasyon, 2002 enflasyonu yüzde 29. Yüzde 29 ile aldığı enflasyonu yüzde 84’e çıkaran bir iktidardan bahsediyoruz, bu uyguladığı ekonomik model ile. Bilinçli bir tercihtir. Üretici enflasyonu yüzde 151, 5. Bu, Cumhuriyet tarihinin rekorudur. Hiçbir dönemde bu kadar üretici fiyatları artışı yaşanmamıştır. Dünyanın da en yüksek enflasyonlarından biri.
“Türk tarihinin en faizci hükümeti bu hükümettir”
Maalesef Türkiye’de, gıda enflasyonu nedeniyle -resmi rakamlar 92, yüzde 140 sendikaların rakamıdır- korkunç bir çocuk yeterli beslenememe sorunu vardır. Yapılan bir araştırmada, her dört çocuktan birinin okula aç gittiği hesaplanmıştır. Bu da bir temel sorun. Şimdi değerli arkadaşlar biz ne yaptık diyorlar; ‘Bu ekonomik model ile faizi düşürdük’ diyorlar. Bu ekonomik model ile faizi filan düşürmüş değiller. Çünkü binlerce yıllık Türk tarihinin en faizci hükümeti bu hükümettir. Sadece Cumhuriyet dönemi faizinden de bahsetmiyorum, Osmanlıyı da içine katıyorum. Hiçbir dönemde faiz ödemeleri ana parayı geçmemiştir. İlk defa bu hükümet döneminde devletin iç borçlanmalarındaki faiz, ana parayı geçmiştir. Neden geçmiştir; bu, ‘Faizi düşürüyoruz’ diye uyguladıkları ekonomik model yüzünden çıkmıştır.”
Bütçe görüşmelerinde konuşan CHP'li Girgin: 2023 bütçesi zenginin bütçesidir
TBMM'de bu hafta: Cemevleri, maske cezaları, KYK borçları...