Kemal Okuyan: Erdoğan, 'S-400'leri geri yolluyoruz' diyebilir

Kemal Okuyan: Erdoğan, 'S-400'leri geri yolluyoruz' diyebilir
Türkiye ve Suriye ordusu arasındaki gerginlik devam ederken, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan ile bölgedeki gidişatı, Rusya-Türkiye ilişkilerini, Suriye'deki savaşın siyasete yansımalarını konuştuk.

Haber: Neslişah Bozkurt

Suriye'nin kuzeybatısında, gerilimin arttığı İdlib'de son iki hafta içerisinde 12'si asker toplam 13 Türk vatandaşı, Suriye ordusunun topçu ateşinde şehit oldu.

Türkiye, bu saldırılara karşılık olarak onlarca Suriye askerinin öldürüldüğünü açıkladı.

Türkiye ve Rusya hattında diplomatik görüşmeler yoğunlaştı ancak olumlu bir sonuç alınamadı.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün, "Rejim Şubat ayı içerisinde geri çekilmezse, Türkiye bu işi bizzat yapmak durumunda kalacaktır" açıklamasını yaptı.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan halktv.com.tr'ye yaşananlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İdlib'de yaşananlar sonrası Rusya ve Türkiye ilişkileri nereye gidiyor?

İki taraf da bir yandan sert açıklamalar yapıyor bir yandan da daha önceki anlaşmalara bağlı kalınması gerektiğini söylüyor. Sorun şu ki Rusya ile Türkiye Astana mutabakatından aynı şeyleri anlamıyor. Bu sorun kendisini başından beri hissettirdi ve iki taraf da bile bile lades dedi. Gerçekte dikkatli bir gözlemci sürecin buraya geleceğini rahatlıkla öngörebilirdi. Her iki taraf da zamanın kendi lehine işleyeceğini düşündü. Ancak süreç Suriye'nin kendi topraklarındaki hakimiyetini artırması şeklinde gelişince Türkiye risk almaya karar verdi ve son gelişmeler yaşandı. Artık bir mutabakat yok. Rusya'nın Türkiye'nin taleplerini karşılaması, son birkaç yıllık bütün çabalarının boşa gitmesi anlamına gelir. Türkiye ise ABD ve diğer NATO üyelerinin tavrına göre sahada bir inatlaşmayı bir savaşa dönüştürmeyecek şekilde yönetmeyi deneyecektir. Ne var ki gerilim yönetilemeyebilir ve öngörülemeyecek gelişmelerin önü açılabilir.

"Türkiye'de siyaset kültürü yalanın, iki yüzlülüğün, demagojinin, goygoyculuğun denetiminde"

Bu iktidar için de muhalefet için de. Bir ülkenin egemenliği ihlal ediliyor. Bu ihlallerin sonucunda çatışma çıkıyor, askerlerimiz ölüyor ve muhalefet "gereği yapılsın" deyiveriyor. Bu kadar basit! Böyle bir muhalefet varken Erdoğan neden özenli davransın? Gariptir medyası ve partileri dahil. Bütün muhalefet cephesinin en dikkatli ve sağduyulu diyelim tepkisi Saadet Partisi'nden geldi. Düşünün gelinen noktayı. E toplum da bu çürümenin etkisi altında. Kimse sormuyor "yahu siz dün ABD'ye neredeyse savaş ilan edecektiniz, bir anda nasıl u dönüşü yaptınız" diye...

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'nin şehidimiz var, başınız sağ olsun sözleri ne ifade ediyor?

ABD yönetiminin geleneksel yöntemleri bunlar, cıvıklık! Ancak dediğim gibi ortam zaten riyakarlık üzerine kurulu. Erdoğan ABD'yi Suriye'ye daha fazla çekmeye çalışıyor, ABD ise Türkiye'yi Suriye'ye daha fazla ittirme derdinde. ABD'nin İdlib'de yapabileceği pek bir şey yok ama Suriye'de Esad ve Rusya'nın başını ağrıtacak her gelişmeyi destekliyorlar.

"Erdoğan bağımsızlık sembolü olarak pazarladığı füzeleri "geri yolluyoruz" diyebilir"

Bir yandan Türkiye'nin Rusya'dan uzaklaşması için bir fırsat. Hatta önümüzdeki dönemde S-400 meselesinde gelişmeler olabilir ve Erdoğan bağımsızlık sembolü olarak pazarladığı füzeleri "geri yolluyoruz" diyerek yeni bir manevraya imza atabilir. Özetle NATO Türkiye'nin Rusya ile başının derde girmesini elbette ister. Erdoğan'ın NATO'yu işin içine çekme planları da bu açıdan NATO'nun işini kolaylaştıracaktır.

Türkiye dış politikasını hangi eksende tutmaya çalışıyor, bu politika sürdürülebilir mi?

Türkiye'nin dış politikası sadece Erdoğan'ın kişisel manevralarından ibaret görülemez. Sermaye sınıfının arayışları baş sıraya yazılmalı. Bu arayışlar Türkiye'nin daha geniş bir hareket serbestliğini kullanması, ortaya çıkan olanakları değerlendirmesini de kapsıyor. Öte yandan Türkiye'nin NATO'dan uzaklaşmasının ve Rusya'ya yakınlaşmasının sınırları var. Zaten dikkatle bakıldığında Erdoğan'ın Rusya ile en "sıcak" ilişki kurduğu anlarda dahi bazı başlıklarda ABD'ye "merak etme" anlamına gelecek mesajlar verdiği unutulmamalı. Örneğin Karadeniz'deki NATO varlığını güçlendirmek gerektiği açıklaması, Ankara-Moskova hattında bahar havası varken yapılmıştı. Şimdi Rusya ile belli bağları koruyarak ABD ile anlaşmanın yollarını arıyor Erdoğan. Bu Türkiye kapitalizminin yapısına uygun bir yönelim. Ayrıca Erdoğan'ın bu hareketi iç politikada Amerikancı muhalefetin elinden bir kozun alınması, belki de AKP'nin gerilediği bir Türkiye'de Erdoğan'ın kişisel konumunu garantiye alması için de bir araç olarak görülebilir.

"Komünistler ABD'nin bu bölgeden defolması gerektiği düşüncesinde"

Komünistler ABD'nin bu bölgeden defolması gerektiği düşüncesinde. ABD halkıyla bir alıp veremediğimiz yok, tersine onlarla dayanışma içindeyiz ama ABD emperyalizmi yenilmelidir. Suriye'de ABD'nin başarısızlığı çok ama çok iyi bir şeydir. Bu Rusya'nın Suriye'de Suriyeliler için mücadele ettiği anlamına gelmiyor elbette. Rusya da kendi çıkarlarını savunuyor. Ancak arada birden fazla fark var. Bir kere Rusya Suriye'nin onayıyla orada. Ayrıca Suriye ve bölgedeki işgal ve savaşların ABD emperyalizminin hamleleri ile geliştiğini unutmamak gerek. Yine de Suriye'nin geleceğini bu ülkedeki emekçi halkın iradesinin belirlemesi gerektiğini söylemek zorundayız. Kapitalist ülkelerin rekabetinden iyi bir sonuç çıkmaz. Rusya'nın Suriyelilere büyük bir zaman kazandırdığı gerçeğine rağmen bu böyle.

Erdoğan'ın yeni bir göç dalgasına tahammül edemeyiz sözlerine ne diyorsunuz?

Göç istemiyorlarsa, Suriye devletiyle işbirliği yapsınlar. Kendi yarattıkları bir sorundan ne hakla şikayet ediyorlar?

Emperyalist savaş tehlikesi artıyor mu?

Emperyalist dünyada bir hegemonya krizi var. İnanılmaz bir rekabetten söz ediyoruz ve bunun sonucu her tarafta gerilim yükseliyor. Savaşa karşı durmak gerek. Savaşa karşı dururken, bugünkü düzenin savaşsız yapamayacağını bilerek insanlığı sömürü düzeninden kurtarma hedefi ile mücadele etmeliyiz. Her şey o kadar açık ki! Silah, enerji, inşaat, gıda, yazılım ve diğer sektörlerdeki tekeller tepişiyor; Mehmetler, Muhammedler, Aliler, ölüyor. Bu düzen yıkılmalıdır.

"Emperyalizmin demokrasi ve özgürlük vaadi de, dinci çetelerin karanlığı da Suriye'den uzak dursun! "

Suriye'de bizim muhatabımız Suriye halkıdır. Arabı, Kürdü, Süryanisi, Ermenisi, Türkmeni... Milyonlarca yoksul Suriyeliye büyük acılar çektiren kalleş bir tezgah kuruldu. Her şeyden önce emperyalizmin ve bölge gericiliğinin bu operasyonu sonlanmalı. Bir an önce. Bunun için elimizden geleni yapıyoruz. Komünistler başkaları gibi "diktatör Esad" edebiyatının parçası olmadı. Suriye'ye dönük her tür operasyonun karşısında durduk. Bu ülkede eşitlikçi bir düzenin kurulması emekçilerin eseri olacaktır. Emperyalizmin demokrasi ve özgürlük vaadi de, dinci çetelerin karanlığı da Suriye'den uzak dursun!