Yeni eğitim-öğretim yılı başlarken okullarımız güvenli bir okul yaşamına nasıl hazırlanmalı?

“Güvenli okul, sadece kapısında polis olan okul demek değildir. Güvenli okul demek; öğrencinin, öğretmenin, velinin kendini huzur içinde hissettiği, fiziksel, psikolojik ve dijital olarak korunmuş bir öğrenme ortamı demektir.”

Emekli emniyet müdürü Osman Öztürk ile okul güvenliğini konuştuk.

Siz yıllarca Emniyet teşkilatında görev yapmış, yüzlerce okulla temas etmiş bir isimsiniz. Türkiye’de ‘Güvenli Okul’ kavramı tam olarak ne anlama geliyor ve neden artık vazgeçilmez bir ihtiyaç?

Güvenli okul, eğitimin korku, şiddet ve kaygıdan uzak, güvenli bir ortamda gerçekleştirildiği okuldur. Öğrencilerin okulda karşılaşabilecekleri güvenlik risklerine karşı güvenli bir çevrede yaşatılmaları hedeflenir.

Güvenli okul, sadece kapısında polis olan okul demek değildir. Güvenli okul demek; öğrencinin, öğretmenin, velinin kendini huzur içinde hissettiği, fiziksel, psikolojik ve dijital olarak korunmuş bir öğrenme ortamı demektir. Bugün çocuklarımız sadece okul dışındaki risklerle değil, okulun içindeki görünmeyen tehditlerle de karşı karşıya. Zorbalık, şiddet, siber saldırılar, madde bağımlılığı gibi çok yönlü tehditler, okulları güvenlik açısından riskli hale getiriyor. Bu nedenle ‘güvenli okul’ artık bir lüks değil, eğitim sisteminin temel bileşeni olması gereken bir unsurdur.

xywj2oyp-400x400.jpg

Görev süreniz boyunca hayata geçirdiğiniz örnek uygulamalardan biraz bahsedebilir misiniz? Hangi model çalışmalar, çocukların ve öğretmenlerin güvenliğini doğrudan artırdı?

Emniyet teşkilatında görev yaparken, özellikle İstanbul ve büyükşehirlerde ‘Okul Polisi’ sistemini yaygınlaştırdık. Okulun içinden değil, çevresinden gelen tehditleri tespit edip önlemeye odaklandık. Ayrıca, ‘Güvenli Okul Eylem Planları’ hazırladık; her okulun özel ihtiyaçlarına göre risk analizleri yaptık. Öğretmen ve idarecilere seminerler vererek ‘şüpheli davranışların erken fark edilmesi’ konusunda kapasite geliştirdik. En başarılı sonuçları ise, okul-aile-emniyet iş birliğini sistematik hale getirdiğimiz pilot projelerde aldık. Sorunları değil, çözüm modellerini konuştuk.

Bugün, sokaktan gelen şiddet, siber zorbalık ve madde kullanımı gibi riskler okullara da sirayet etmiş durumda. Size göre okullarda güvenliği tehdit eden en güncel 3 risk nedir?

Akranlar arası şiddet fiziksel, sözel, sosyal ve siber olmak üzere farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Bugünün en büyük 3 riski net: birincisi, akran zorbalığı. 2024 yılında yapılan son araştırmaya göre her beş öğrenciden biri (%19,2) zorbalığa uğradığını bildiriyor. Özellikle ortaokul öğrencilerinin %26,1’i, lise öğrencilerinin %14,6’sı zorbalık mağduru. Zorbalığın en yaygın formları arasında söylenti yayma (%13) ve alay/isim takma (%11,9) yer alıyor.

Kız öğrenciler, erkeklere kıyasla daha yüksek oranda sosyal zorbalığa maruz kalıyor; %16,6’sı söylenti, %4,9’u dışlama yaşarken; erkeklerde fiziksel zorbalık oranı %6. Ayrıca, öğrencilerin %41,3’ü, zorbalığın tekrar yaşanacağını düşünüyor.

Zorbalığın yaşandığı alanlar sınıf (%39), koridor (%37,5), kafeterya (%25,1) ve okul dışı çevre (%24,4) olarak sıralanıyor.

Kişisel özelliklere dayalı zorbalıkta en yüksek oran dış görünüş (%32,7) nedeniyle görülürken; ırk (%13), engellilik (%9,7), etnik köken (%9,4), cinsiyet (%9,2), cinsel yönelim (%8,9) ve din (%5,8) gibi faktörler de etkili.

Günümüzde Türkiye’de örgün eğitimde 18,7 milyonun üzerinde öğrenci bulunuyor. Zorbalığa uğrama oranları %30’lara ulaştığında, bu yaklaşık 5,5–6 milyon çocuğumuzun doğrudan mağduriyet yaşadığı anlamına geliyor.

İkinci risk siber zorbalık. Oldukça yüksek seviyelerde seyreden oranlarla çocuklarımız dijital şiddetin tam ortasında.

Bir diğer yandan, UNESCO’nun en güncel verilerine göre, özellikle siber zorbalığın yükselişte olduğunu ve çocukların %10’unun bu tür dijital şiddetten etkilendiğini görebiliyoruz. Rapora göre, zorbalığa uğrayan öğrencilerde şiddetli yalnızlık, uykusuzluk ve intihar düşüncelerine iki kat daha fazla rastlanıyor.

UNESCO’nun vurguladığı bir diğer önemli sorun, ülkelerin bu konuda yasal altyapılarının yetersizliği: Sadece 32 ülke (yani %16), okullarda şiddeti önlemeye yönelik kapsamlı bir yasal çerçeveye sahip. Kurum, tüm dünya ülkelerini okulları “güvenli ve kapsayıcı öğrenme alanlarına dönüştürmeye çağırıyor. Sonuç olarak UNESCO, siber zorbalık dahil tüm okul içi şiddet türlerinin yalnızca bireysel değil, sistemsel olarak ele alınması gerektiğini vurguluyor.

Türkiyede : En güncel verilere göre, Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2025 Şubat ayında 26 ilde 7.511 lise öğrencisiyle yaptığı “Şiddet Algısı Araştırması”, siber zorbalığın özellikle okul çağındaki gençler arasında ne kadar yaygınlaştığını net şekilde ortaya koyuyor. Öğrencilerin %37,1’i şiddetin en çok dijital ortamlarda yaşandığını söylüyor. Özel bilgi ve fotoğraflarla tehdit edilme (%92,3), ekran görüntüsü alınıp yayılması (%73,5), popüler görüşlere karşı çıkanların aşağılanması (%72,8) ve geçmiş paylaşımların gündeme getirilmesi (%61,3) en sık karşılaşılan dijital şiddet türleri arasında.

Dahası, öğrencilerin %53’ü en az bir kez sosyal medyada hakarete uğradığını belirtirken, %40,8’i hayatında en az bir kez hakaret ettiğini kabul ediyor. Bu tablo bize şunu söylüyor: Dijital şiddet artık yalnızca mağduriyet değil, aynı zamanda uygulayıcılık ve tanıklık boyutlarıyla çift yönlü bir hale gelmiş durumda.

Dünya genelinde 13-18 yaş arası gençlerin %25’i, yaşamlarında en az bir kez cinsel şiddete maruz kaldığını bildiriyor. Bu vakaların %40’ı doğrudan okul ortamında gerçekleşiyor. Özellikle kız çocukları, zorla cinsel ilişkiye zorlama gibi durumlarda daha fazla risk altında.

Üçüncü tehdit ise madde bağımlılığı. Bu, okul çevresindeki denetimsiz alanlardan başlıyor, içeriye kadar sirayet edebiliyor. Tüm bu veriler, okulların sadece akademik değil, aynı zamanda fiziksel ve psikolojik güvenlik alanı olması gerektiğini güçlü şekilde ortaya koyuyor.

‘Güvenli okul’ sadece fiziki önlemlerle mi sağlanır, yoksa öğretmen eğitimi, öğrenci-veli rehberliği gibi sosyal yönleri de var mı? Hangi aktörlere ne gibi roller düşüyor?

Fiziki güvenlik olmazsa olmaz ama tek başına asla yeterli değil. Okulda bir polis olur, kamera olur, çit olur ama en güçlü güvenlik, farkındalıkla başlar. Öğretmenlerimiz ilk savunma hattıdır, veli rehberliği destek hattıdır. Rehber öğretmenlerimiz kritik rolde. Müdürlerimize kriz yönetimi ve erken uyarı sistemleri konusunda eğitimler verilmeli. Aynı şekilde, öğrencilerin kendi haklarını ve sınırlarını bilmesi gerekir. Okul bir güvenlik sistemi değil, bir topluluk modelidir. Herkesin sorumluluğu var.


Yeni eğitim-öğretim yılı başlarken okullarımız güvenli bir okul yaşamına nasıl hazırlanmalı? Öncelikli atılması gereken adımlar nelerdir?

Okullar Açılırken Okul Güvenliğine Genel Bir Bakış

Ağustos ayı okulların yeni eğitim-öğretim yılına hazırlık dönemi sayılır. Okul yöneticileri ve öğretmenlerin öğretim süreçlerine olduğu kadar iyi ve huzurlu bir okul ortamı sağlamak amacıyla da yeni döneme hazırlanmaları gerekir. İyi ve huzurlu bir okul ortamında ise kaygı ve korkunun yeri yoktur. Bunun için öğrenci ve öğretmenlerin iyi ve güvende hissettiği mutlu bir okul iklimine sahip olmak gerekir. İşte bu noktada okullarda güvenlik ihtiyacı öne çıkar.

Okul Güvenliği Neden Önemli?

Okul güvenliğini sağlayamayan bir okul, temel işlevi olan eğitim ve öğretimde istenen düzeye ulaşamaz. Türkiye’ye baktığımızda ise okulların eğitim ve öğretim kadar güvenlik süreçlerine önem vermemesi hepimizin üzerinde önemle durması gereken bir gerçek. Bu tartışmayı ise soğukkanlı bir şekilde yapmamız gerekiyor. Peki tartışmamız gereken sorunlar neler?

CSG&BAU 2013 araştırmasına göre velilerin %73'ü çocuklarının okulda bulunduğu saatlerde güvenliğinden endişe duyuyor. Velilerin %62'sine göre ise öğrenciler okulda sözlü ve fiziksel şiddete maruz kalıyor. Velilerin %52'si okulları güvenli bulmuyor, okul yolunu güvenli bulmayanların oranı ise %64. Yaya ya da toplu ulaşımla gidenlerde bu oran yüzde 80'e ulaşıyor. Araştırmanın gözler önüne serdiği bir diğer gerçek ise öğrencilerin %74'ünün okullarda sözlü ve fiziksel şiddet olaylarının yaşandığını belirtmesi (Alver, Adıgüzel ve Öztürk, 2013).

MEB verileri ise bize bir başka gerçeği sunuyor. O da okulların %61'inde güvenlik görevlisi dahi bulunmaması. Güvenlik konusunda okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin bilgisi yok, yalnızca %7'si güvenlik başlıklı bir etkinliğine katılmış (Erol, 2009). Okullarımız araştırmaların da ortaya koyduğu üzere öğrencilerin iyi ve mutlu hissettiği güvenli bir okul iklimini sağlamaktan oldukça uzak. Güvenlik Görevlisinin Olması Bir Okulu Güvenli Okul Yapmaz Türkiye’de okul güvenliği denildiğinde güvenlik tek bir boyuttan ibaret görülüyor. O da güvenlik görevlileri. Halbuki okulların güvenli bir okul iklimi ve yaşamı oluşturabilmeleri yani “Güvenli Okul” konseptini hayata geçirebilmeleri için 5 temel standart yerine getirilmeli.

1.⁠ ⁠Okulların Fiziki ve Mimari Güvenliği: Güvenli okullarda okulun tasarımı ve mimarisi önemli bir yer tutar. Okul mimarisi konsept olarak proje aşamasında güvenlik standartları öngörülerek planlanmalıdır. Fiziki yapıların ve kullanılan malzeme ve donanımların güvenli ve sağlam olması, kazaların önlenebilmesi açısından önemlidir. Örneğin dar koridorlar, kör noktalar, lavabolar, merdiven aralıkları, aydınlatılmayan bölümler, düzensiz giriş-çıkışlar kampüslerin güvenliği için temel önemde. Özellikle ilköğretimde yetişkin bir birey için tehlike yaratmayan pek çok fiziki yetersizlik çocuklar düşünüldüğünde telafisi olmayan sonuçlar yaratabilir.

2.⁠ Okul İklimi ve Kültürü

Okullar öğrenci, öğretmen ve çalışanların kendilerini fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan özgür, barışçıl ve iyi hissettiği bir okul iklimine sahip olmalıdır. Öğrenci ve öğretmenlerin huzurla okullarına geldiği, kaygı ve endişenin olmadığı ve özgürce eğitimlerini gerçekleştirdikleri bir okul yaşamı oluşturulmalıdır. Okul ikliminin mutluluk ve güven verdiği, yönetici, öğretmen ve öğrenci iletişim ve motivasyonunun yüksek olduğu okullar öğrencileri başarılı bir geleceğe taşır.

3.⁠ Okul Sağlık Güvenliği

Okul, ortamının ve paydaşlarının sağlıklı, temiz ve hijyenik olmasına odaklanır. Okullarda hijyenik ortamın sağlanması zorunludur. Okul kantinleri, yemekhaneler ve kullanılan gıdalar sağlık normlarına uygun olmalı ve denetlenmelidir.

4.⁠ Acil Durum ve Kriz Yönetimi

Deprem, sel, su baskını gibi doğal afetlerin yanında yangın, şiddet ve terör gibi güvenlik risk ve tehlikelerine karşı okul toplumunun bilinçlendirilmesi bir okul yaşamı için olmazsa olmazlardandır. Bu amaçla okullarda güvenlik yönetiminin ve yapılarının oluşturulması, okul güvenlik planlarının hazırlanması ve sürekli uygulamalarla pratiğe dönüştürülmesi olası can ve mal kayıplarını önleyecektir.

5.⁠ Öğrencilerin Okul Yolundaki Güvenlikleri Tüm paydaşların okul yolunda trafik kurallarına uyması, güvenli yolları kullanmaları, servis içerisinde servis kurallarına göre hareket etmesi, servis sürücülerinin duyarlı olmaları olası kazaları önleyecektir. Servisler kadar sürücü ve rehberlerde sık sık denetlenerek okul ve servis güvenliği konusunda bilinçlendirilmelidir.

Okullarımız güvenli bir okul yaşamı için yeni eğitim-öğretim dönemine nasıl hazırlanmalı ve neler yapmalı?

1.⁠ ⁠Okullarda, güvenli okul standartlarına göre risk analizleri yapılarak "Okul risk haritaları" çıkartılmalıdır.

Risk haritası, okul güvenliğini olumsuz etkileyen iç ve dış tüm faktörlerin detaylı bir şekilde analiziyle elde edilir. Okul binası ve kampüslerinin mimari tasarımları, fiziki yapıları, kullanılan malzeme ve donanımların güvenli ve sağlam olması olası yaralanma ve kazaların minimize edilebilmesi için önemli.

2.⁠ Okullarda yasal yetkileri olan sertifikalı güvenlik görevlileri bulunmalı Çocuklarımızın güvenliği okul girişlerinde durabilmekten başka vasfı olmayan kişilerle değil özel güvenlik sistemlerine hakim yetkin personeller ile sağlanabilir. Ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı verileri, ülkemizdeki okulların %61'inde hiçbir güvenlik görevlisi bulunmadığını gösteriyor.

3.⁠ Okul servisleri denetlenmeli Okul servislerinde sürücü ve rehberlerin olumsuz davranışlarından kaynaklanan sorunlar eğitim ve denetimlerle giderilmeli. Araçların mevzuata uygunluğu yanında sürücülerin trafik kurallarına uyması sağlanmalı. Şu anki şartlarda, okul servisleri başıboş bir görüntü sergiliyor. Servislerde denetim mekanizmasının işleyebilmesi için okul, aile ve devlet kurumları birlikte çalışmalı.

Trafik güvenliği açısından servis kazalarının incelenmesi ve önlemler alınması gerekiyor. Türkiye’de 2025 yılında 1 milyon 444 bin trafik kazası meydana geldi. Bu kazaların 266 bini ölümlü ve yaralanmalı. Trafik kazalarındaki can kaybı 6 bin 351, yaralı sayısı ise 385 bin 117. Bu kazaların bir bölümünün okul önleri ve çevresinde meydana geldiği tahmin ediliyor. İstatistiklere bakıldığında trafik kazalarının ekonomik açıdan meydana getirdiği zararların yanında sosyal ve psikolojik açıdan da topluma büyük zararlar verdiği biliniyor. Servis kazalarının bu kaza istatistikleri içerisinde önemli bir yere sahip olduğu düşünülüyor.

Millî Eğitim Bakanlığı, 2025 yılı itibarıyla öğrenci taşıma hizmetlerinde dijital takip ve yönetim sistemini devreye aldı. Bu sistemle birlikte servis araçlarının konumu, hızı, rota bilgisi, kapı hareketleri ve şoför kimliği gibi veriler anlık olarak izlenebiliyor. Veliler, çocuklarının servise binip inmediğini, okula giriş çıkış saatlerini mesaj ve sesli uyarılarla takip edebiliyor. Ayrıca, servis şoförleriyle doğrudan numara paylaşılmadan güvenli iletişim kurulabiliyor. Yeni sistem sayesinde yanlış araca binme, kaybolma, olumsuz hava koşullarında dışarda bekleme gibi riskler azaltılıyor. Öğrencilerin okul yolculuğu daha güvenli, şeffaf ve denetlenebilir hale geliyor.

4.⁠ Öğretmenler şiddet ve özellikle akran zorbalığına karşı bilinçlendirilmeli Güvenlik denilince sadece okula dışarıdan yönelen tehdit ve tehlikeleri algılıyoruz. Ancak en çok dikkat çeken şiddet olaylarının başında akran zorbalığı geliyor. Zorbalığın çoğu itme, saç-kulak çekme ve bedene yönelik kaba şakalar şeklinde gerçekleşiyor. Öğretmenlerin ve yöneticilerin bu konuda daha bilinçli olarak okul politikaları ve disiplin kuralları yanında önleyici ve müdahale edici farkındalıklar oluşturmaları gerekiyor.

5.⁠ Okulların bulunduğu toplumsal ve çevresel koşullar güvenliği etkiliyor. İstanbul'da 11 ayrı okul çeşidinde yaptığımız Okul Güvenliği Araştırması sonuçlarına göre; okulların bulunduğu bölgelerin sosyo-kültürel ve ekonomik yapıları ile bölgesel şartlarından kaynaklanan sosyal faaliyetlerin yetersizliği, okul iklimini olumsuz yönde etkiliyor (Alver, Adıgüzel ve Öztürk, 2016). Bu da okullarda güvenlik zafiyetine yol açıyor.

6.⁠ ⁠Öğrenci, Öğretmen ve Veliler Uyuşturucu Maddelerin Zararlarına Karşı Bilinçlendirilmeli

Madde bağımlılığı ve uyuşturucu madde kullanımı her zaman yarattığı korku, suç riski ve sağlık sorunları nedeniyle her ülkenin ve her ailenin kabusu. Okul odaklı önleme kapsamında, okullarda gerçekleştirilen önleme faaliyetleriyle, gençlerin uyuşturucu maddelerden korunması sağlanmalıdır. Bununla birlikte çocuk ve gençleri zararlı alışkanlıklardan korumak için en önemli görev hiç şüphesiz ailelere düşmektedir. Bu açıdan iyi bir anne baba olmanın ölçütlerinden birisi de ebeveynlerin çocuklarını, özellikle uyuşturucu maddeler ve genel olarak bütün zararlı alışkanlıklardan ne ölçüde koruduklarıyla ilgilidir.

Sonuç olarak Türkiye’nin koşulları özel güvenlik sistemlerini bizim için zorunlu kılıyor. Unutmayalım ki bu gerçeği görerek hareket ettiğimiz sürece, çocuklarımızın güvenliğini sağlayabiliriz. Riskleri, sorunları konuşmak karamsarlık üretmek değil, çocuklarımız için riskleri asgariye indirme çabasının bir parçasıdır. Birbirimizi dinleyerek, bilgi ile tartışarak, çözüm için bilgi üreterek sorunları halletmek mümkün.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şahin Aybek Arşivi