Okan Buruk yakışıyor mu sana

İstanbul’un bu soğuk ve yağışlı kış akşamında, Fatih Terim Stadı yalnızca bir futbol müsabakasının değil, aynı zamanda azmin ve direncin tiyatral bir sahnesiydi adeta.
Başakşehir ile Galatasaray arasında oynanan bu mücadele, futbol estetiğinden çok, zorlu hava koşullarına ve iki takımın fiziksel sınırlarına karşı verilen bir meydan okuma gibiydi.
Rüzgar zaman zaman yalnızca topu değil, korner bayrağını dahi savururken; yağmur da zaman zaman ince buz kristalleri gibi yüzlere vuruyor, her hamleyi daha da zorlaştırıyordu.
Böyle bir atmosferde galip çıkmak, yalnızca teknik beceriyle değil, dayanıklılıkla da mümkün olabilirdi.
Her iki takım hafta içi Türkiye Kupası’nda verdikleri kora kor mücadelede eşitliği bozamamışlar, üstelik bugüne dek Başakşehir evinde, Galatasaray ise deplasmanda yenilmezlik serilerini koruyarak adeta bir denge tablosu çizmişlerdi.
Kağıt üzerindeki bu eşitlik, maçın başlama düdüğünden itibaren sahaya da yansıdı.
İlk dakikalarda her iki taraf da kontrollü bir oyun sergileyerek, ikili mücadeleleri artırdı ve hücum organizasyonlarını zayıflattı.
Gol pozisyonu üretme becerisi ise bu sert denge oyununda fazlasıyla törpülendi.
BUZ TUTAN SAHA BİR ANDA ISINDI
Ne var ki, dakikalar 35’i gösterdiğinde Galatasaray, dengeleri bozmaya kararlı bir şekilde sahneye çıktı.
Orta sahada Crespo ve Berat’ın eksikliğini iyi değerlendiren Sarı-Kırmızılılar, bildik ön alan baskılarıyla oyunun temposunu artırmaya, adeta buz tutmuş sahayı ısıtmaya başladılar.
Rüzgarı da arkasına alan Galatasaray artık tüm hatlarıyla gol arayışına yönelerek, rakibine nefes alma şansı tanımıyordu.
38. dakikada Abdülkerim’in muhteşem bir kafa vuruşu, kaleci Muhammed’in akrobatik bir kurtarışıyla önlendi.
Ancak bu, Galatasaray’ın baskısını azaltmadı.
42. dakikada Osimhen ile yaptığı zarif bir duvar pasıyla ceza sahasına sokulan Barış Alper’in şutuna kaleci Muhammed’in yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Bu derslik gol, ilk yarının da skorunu belirledi.
İlk yarıdaki Galatasaray üstünlüğü yalnızca tabelada değil, istatistiklerde de net bir şekilde hissediliyordu.
Topa daha çok sahip olan Sarı-Kırmızılılar, rakip kaleye 2’si isabetli olmak üzere tam 8 şut göndermişti.
Öte yandan kaleci Muslera’nın ilk 45 dakikada tek bir kurtarış yapmamış olması, Galatasaray savunmasının ne denli sağlam bir performans sergilediğinin bir göstergesiydi.
MUSLERA AVLANDI!
İkinci yarıda rüzgar hızını azaltınca iki takımın da temposu arttı. Başakşehir ilk yarıdaki o tutukluğunu üstünden atarak 3. bölgede etkili olmaya başladı.
53. dakikada bu tür soğuk havaları seven Başakşehir'in Polonyalı skoreri kendisinin ve takımının ilk isabetli şutunda Muslera'yı avlayarak eşitliği sağladı.
Artık saha da, tribünler de ısınmıştı.
Maç adeta ateşlenmişti.
İki takım da bu kıvılcıma körükle gidercesine daha istekli oynuyordu.
Derken, 59. dakikada gecenin parlayan yıldızlarından Barış Alper, Yunus’un zarif bir dokunuşla gönderdiği pası aynı incelikte bir sol ayak vuruşuyla ağlarla buluşturdu.
Bu gol, hem onun hem de takımının 2.golüydü. Bu gol ayrıca, hem onun hem de takımının hanesine yazılan yeni bir zafer işareti oldu.
Galatasaray, bu zorlu deplasmandan zaferle dönerken sadece deplasmanda yenilmezlik ünvanını sürdürmedi, üç puanı cebine koyarak liderlik koltuğunda farkı 11'e çıkardı.
Tebrikler...
OKAN! BAK MONTAIGNE NE DİYOR?
Ancak böyle bir zafer gecesinde Galatasaray teknik direktörü Okan Buruk'a Fransız düşünür Montaigne'in bir sözünü hatırlatmak isterim:
İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça, olgunlaştıkça eğilirler.
Sevgili Okan
, sen futbol bilginle, zaferlerinle dopdolu bir insansın.
Artık biraz olgunlaş lütfen.
Her maç, her pozisyonda saha kenarında hakemlere bağırmak yakışıyor mu sana?
Lig kızıştıkça stres daha da artacak.
Bu gidişle kırmızı kart gördüğünde bile ağlama hakkın bile olmayacak.
Bizden söylemesi

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sedat Kaya Arşivi