Galatasaray güçsüz olduğu maçlarda tuhaf bir alışkanlık geliştirdi:
Rakipten önce hakemle mücadele etmek.
Dünkü maçta sahadaki en sinirli, en tepkili, en gergin isim kimdi derseniz...
Ne rakip golcüsü, ne Galatasaray’ın stoperi, ne de orta sahada dayak yemiş gibi dolaşan bir oyuncular.
Okan Buruk.
Her pozisyonda hakeme dönüyor, el kol hareketleri, “hocam kart!” işaretleri, itirazlar, serzenişler...
Bir ara kendimi maçı değil, teknik direktörün hakemle 90 dakikalık münakaşasını izliyormuş gibi hissettim.
"Osimhen derbiye yetişecek mi" sorusuna flaş yanıt
Galatasaray yönetimi bence çok basit bir şey yapabilir.
Her maç Okan Buruk’a özel bir kamera.
Evet, sadece onu çeken bir kamera.
Sonra o görüntüyü oturtup kendisine izletirsin.
Çünkü bazen aynayı insanın yüzüne değil, davranışına tutmak gerekir.
Ve eminim o görüntüler, “bu kadarını ben bile yapmamışımdır” dedirtecek cinsten olur.
Hadi diyelim hakem hatalıydı,
Kırmızı kartı vermedi, faulü kaçırdı...
Peki hocam, sen ne yaptın?
Neydi o Sane'nin Icardi'nin halleri.
Takımın ilk yarıda bir tane organize atağı yok.
Orta saha dirençsiz, hücum bağlantıları kopuk, oyuncuların siniri dağılmış…
Sen kulübede hakeme odaklanınca takım da doğal olarak sana odaklanıyor.
Sürekli hakeme çemkiren bir teknik direktörün takımı da sahaya hakemle kavga etmeye çıkar.
Okan Buruk bu davranışlarıyla hem tribünleri, hem futbolcularını geriyor.
Maçtan sonra hakemlerin elini sıkmamak, basın toplantısında "Golü atan David kırmızı kart görmeliydi" demek, bu yenilgiyi unutturacak sanıyorsa yanılıyor.
Galatasaray’ın sorunu dünün hakemi değil.
Galatasaray’ın sorunu,
hakemle savaşırken oyunu unutması.
Bazen teknik direktör rakibi yenemez, en azından kendini yener.
Galatasaray dün sahada iki rakiple oynadı.
Biri Saint - Gilloise,
Diğeri kendi kulübesi.
Ve maalesef ikincisini yenemedi.
Felsefeciler der ki:
“İnsan dikkatini neye verirse, gerçeğini orada kaybeder.”
Okan Buruk’un yaşadığı tam olarak bu:
Hakeme bakarken oyunu kaybetmek.
Dışarıdaki adaleti ararken kendi içindeki dengeyi kaçırmak.
Marcus Aurelius’un cümlesi bu durumda cuk oturuyor.
“Seni öfkelendiren seni yönetir.”
Hakeme duyulan öfke, takımı değil, sadece bilinci yönetiyor.
Oyunu değil, zihni dağıtıyor.
Bu yüzden Galatasaray’ın en büyük problemi fiziksel değil, metafizik.
Yanlış yerde duran bir dikkat.
Felsefenin basit bir gerçeği var.
“Başkasının hatası seni kurtarmaz; kendi hatanı görmezsen hiç kurtarmaz.”
Dün gece olan da buydu.
Okan Buruk hakeme bakarken Galatasaray da ona baktı.
Ve sahadaki en temel gerçek, gözlerinin önünden kayıp gitti.
Okan hocanın biraz felsefe okumasında yarar var.