Galatasaray nasıl kazandı: Osimhen bunu neden yaptı?

Monaco yenilgisinin bıraktığı ağır moral çöküntüsü henüz dağılmamışken; Singo, Lemina, Kaan Ayhan ve Uğurcan’ın yokluğu, Antalya deplasmanı öncesi Galatasaray’ın üzerine çöken karabulutları daha da koyulaştırıyordu. Sarı-kırmızılılar, sadece bir rakiple değil, eksiklerin ve zihinsel yorgunluğun gölgesiyle de mücadele etmek zorundaydı.
Ama Galatasaray öyle bir kazanma iradesi koydu ki sahaya; ne karabulut kaldı, ne yorgunluk, ne de o gölge… Sahada kalan tek şey, galibiyete inanan bir takımın kararlılığıydı.
Maçın başlamasıyla birlikte oyuna ve topa hâkim olan Galatasaray, orta sahadaki enerjisi ve ön alan baskısıyla zayıf rakibi karşısında daha ilk dakikalarda ezici bir üstünlük kurdu. Antalyaspor, ilk 10 dakika boyunca ne top tutabildi ne pas yapabildi ne de savunma; adeta sahada yoktu. Bu bölümde Galatasaray, Sane ve Sallai’nin golleriyle kısa sürede 2-0’ı buldu. Özellikle Osimhen ve Barış Alper'in yakaladığı fırsatlar biraz daha beceriyle sonuçlansa, ilk yarı çok daha farklı bir skorla kapanabilirdi.

2024/11/07/hbgs.jpg

İlk yarıda yakaladığı üç net fırsatı değerlendiremeyen Osimhen, 56. dakikada bu kez affetmedi ve skoru 3-0’a taşıdı. Gol, yalnızca tabelayı değil, maçın fişini de çekti. Antalyaspor 69. dakikada Van de Streek ile bir gol bulsa da atı alan Üsküdar'ı geçmişti.
Icardi 4. golün sahibi olarak maça noktayı koydu.

Sane son haftaların en formda ismi olduğunu bir kez daha gösterdi; attığı golün, Icardi'ye yaptığı asistin yanı sıra futbol zekâsı, doğru zamanda doğru pası seçmesi ve oyunun ritmini belirleyen hamleleriyle kalitesini konuşturdu.

Yunus, sakatlıktan sağlam döndüğünü çalışkanlığıyla kanıtladı; sahada kaldığı 65 dakikaya iki asist sığdırarak takım oyununa doğrudan katkı verdi.
Torreira ve İlkay ise abartıya kaçmadan, sessiz ama kusursuz görev adamları olarak orta sahada düzenin ve dengenin sigortasıydı.
Antalyaspor kâğıt üzerinde denk bir rakip olmasa da, Monaco yenilgisinin moral bozukluğu sonrasında bu deplasman Galatasaray için kritik bir virajdı. Sarı-kırmızılılar, sahaya koydukları oyunla bu virajı sarsılmadan geçti; hem dört golü hem de üç puanı hanesine yazdırarak yeniden güven tazeledi.

Ancak Osimhen’in 85. dakikada yaptığı faul, maçın genel akışından ve skor rahatlığından bağımsız olarak ister istemez düşündürücü. Ceza sınırında olan bir futbolcunun, üstelik hiçbir zorunluluk yokken rakibinin arkadan formasından çekmesi, sahadaki oyundan çok akıllardaki soruları artırdı. Bu bir anlık konsantrasyon kaybı mıydı, yoksa sezonun ve takvimin yorgunluğu mu ağır bastı? Yanıtı sahada değil, belki de takvime bakarak aramak gerekiyor.
Malum yılbaşı tatili yaklaştı ya.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sedat Kaya Arşivi

İmamoğlu davası Türkiye için bir fırsat

03 Aralık 2025 Çarşamba 15:49

Faşizmin başkenti: Google

02 Aralık 2025 Salı 09:38

Okan Buruk: Hakemi bırak felsefeye bak

26 Kasım 2025 Çarşamba 10:39