Sedat Kaya
Bu kartlar sorgulanmalı Trabzonspor'da inat! Beşiktaş'ta teslimiyet!
Nefes kesen derbide sözü önce Beşiktaş aldı, cümleyi Trabzonspor tamamladı.
Tam 6 gollü bir maç.
Gelin bu müthiş maçın hikâyesini birlikte okuyalım.
Derbiler sadece bir skor meselesi değildir. Bu maçlar birer hesaplaşma anıdır.
Kim olduğunla değil, kim olamadığınla yüzleştiğin kırılma anları… Bir topun çizgiyi geçip geçmemesi bazen bir sezonun değil, bir anlatının yönünü değiştirir. Ama bazı geceler vardır ki hikâyeye kimsenin tek başına hükmetmesine izin vermez. Bu gece Trabzon’da yazılan metin de tam olarak buydu: yarım kalan, tamamlanamayan ama unutulmayacak bir hikâye.
SABIR SOYUNMA ODASINDA KALMIŞ!
Maç öyle bir tempoyla başladı ki sanki iki takım da sabrı ilk düdükle birlikte soyunma odasında bırakmıştı. İlk 30 dakikaya sığan dört gol, oyunun değil niyetlerin açık ilanıydı.
Beşiktaş, Abraham’ın bitiriciliği ve Cerny’nin soğukkanlılığıyla erken üstünlüğü ele geçirdi. Trabzonspor, Muçi’nin golüyle yeniden nefes aldı; tribünler bir anlığına ayağa kalktı. Ama o umut kısa sürdü. Cerny bir kez daha sahneye çıktı ve Karadeniz gecesinin ritmini yeniden siyah-beyaza çevirdi.
Trabzonspor topa daha fazla sahipti ama futbol her zaman topun kimde olduğuyla değil, onu kaybettiğinde ne yaptığınla ölçülür. Orta sahadaki basit hatalar, savunmada genişleyen aralıklar Beşiktaş’ın yetenekli ayaklarına davetiye çıkardı.
Rashica, Toure, Cerny ve Abraham, sahada kusursuz işleyen bir hücum dili oluşturdu. Siyah-beyazlılar bu daveti geri çevirmedi; fırsatları soğukkanlılıkla cezaya dönüştürdü.
Ne var ki 38. dakikada, o ana kadar oyunun en diri isimlerinden biri olan ve iki asistle maçı yönlendiren Toure’nin gördüğü kırmızı kart, oyunun skorunu değil ama kaderini değiştirdi. Kartal’ın kanatları kırılmadı belki ama uçuşu ağırlaştı. Beşiktaş artık sadece rakibiyle değil, zamanla ve eksilen bir bedenle oynamak zorundaydı. Soyunma odasına 3-1 önde gitti ama o üstünlüğün ne kadar kırılgan olduğunu herkes hissediyordu.
DİRENÇ TESTİNE DÖNÜŞEN DAKİKALAR
İkinci yarıda Trabzonspor, sayısal üstünlüğün verdiği cesaretle Beşiktaş kalesini adeta ablukaya aldı. Sağlı sollu fırtınalarla siyah-beyazlı savunmayı salladı. Dakikalar ilerledikçe oyun bir denge mücadelesinden çıkıp bir direnç testine dönüştü. 63’te Oulai’nin golüyle fark bire indiğinde, maç yeniden başladı aslında.
Beşiktaş direndi, Trabzonspor yüklendi. Bir taraf skoru tutmaya, diğer taraf hikâyeyi eşitlemeye çalıştı.
Ouali’nin şutu direkten dönmese, bu hikâye belki de çok daha erken eşitlenecekti. Ama futbolda son sözü her zaman acele edenler değil, ısrar edenler söyler. O son satırı Zubkov yazdı: 3-3… Bu gol, bir eşitlikten çok, maçın ruhuna konulan nihai noktaydı.
BU KADAR SİLİK OYUN NASIL KABULLENİLİR?
Üç kez geriye düşüp yeniden ayağa kalkmak, Trabzonspor adına sadece bir skor başarısı değil; karakterin ilanıydı. Bu geri dönüş, tabeladan önce zihniyeti anlatıyordu. Beşiktaş cephesinde ise cevap bekleyen sorular vardı. Bir takım 10 kişi kalsa bile bu kadar silik, bu kadar etkisiz, bu denli kendi sahasına hapsolmuş bir oyunu nasıl kabullenir? Eksik kalmak bir mazeret olabilir ama teslimiyet asla.
Artı, derbilerde eksik kalmak Beşiktaş'ta bir gelenek haline mi geldi? Fenerbahçe maçında Orkun, şimdi de Toure.
Bu sorgulanmalı.
Evet, nefes kesen bu derbide kazanan olmadı. Ama sahadan iki takım da ağır bir gerçekle ayrıldı. Beşiktaş, eksildiğinde ayakta kalmakta zorlandığını gördü. Trabzonspor ise vazgeçmediğinde, kaybolan bir hikâyeyi nasıl geri yazabildiğini.
Bazı derbiler kazanılmaz.
Bazıları paylaşılır.
Bu maç da onlardan biriydi.