Sedat Kaya
Beşiktaş'taki asıl meseleyi açıkladı: Bu sorunu istifalar çözemez
Beşiktaş Dolmabahçe'de galibiyete hasret kaldı.
Haftalardır kazanamıyor. Bu gece de Gaziantep FK karşısında beraberlikle yetinmek zorunda kaldı.
Üstelik iki kez yenik duruma düşüp bir puanı zor kazandı.
Bu maç iki takımın da eksiklerini ortaya çıkaran bir sahne gibiydi.
İlk yarıda futbol değil, hatalar ön plandaydı. Beşiktaş’ta Gökhan’ın yaptığı büyük hatayı Bayo affetmedi. Gaziantep’te ise kaleci Zafer’in hatasını Toure aynı soğukkanlılıkla cezalandırdı.
Beşiktaş oyunda üstün gibi görünse de hücum hattı bir türlü "yaratıcılık üretim merkezi"ne dönüşemedi. Set oyunu kurmakta zorlandılar, üçüncü bölgede paslar ya ağır kaldı ya da rakibe teslim oldu.
Her iki takım da orta sahada o kadar zayıf kaldı ki, hatalar zincirine bir halka daha eklemekten öteye gidemediler. Kontrolün değil, top kaybının yön verdiği bir devre oldu. Bu zafiyet, takımlara sık sık hızlı geçiş imkânı tanıdı ama final pasları ve son vuruş eksikliği bu fırsatların çoğunu heba etti.
İkinci yarıya Beşiktaş çok daha istekli, çok daha baskılı başladı. Siyah-beyazlılar oyunu rakip ceza sahasına yıkmaya çalışırken, doğal olarak risk almaya da başladılar. Hücumların sayısı arttıkça, Gaziantep kalecisi Zafer de adeta ilk yarıdaki hatasını silmek istercesine devleşti. Çok önemli kurtarışlar yaptı.
Futbolda her baskının bir bedeli vardır. Beşiktaş hücumda çoğaldıkça savunmada boşluklar vermeye başladı. İşte o anlardan birinde, ilk golün sahibi Bayo bir kez daha ceza sahasında belirdi ve soğukkanlı bir vuruşla gecenin ikinci golünü attı.
Bu gol Beşiktaş’ı sarsar gibi oldu ama çabuk toparlandılar. Yalnızca dört dakika sonra Abraham’ın golü siyah-beyazlıları yeniden hayata döndürdü. Böylece hem maçın tansiyonu hem tribünlerin nabzı hızla yükseldi; oyun, hataların değil reaksiyonların konuştuğu bir hale büründü.
Ama kalan dakikalarda iki takım da birbirine üstünlük sağlayamadı.
Acaba Beşiktaş'ta Rafa Silva, Gaziantep'te Melih oynasaydı, bu maç böyle biter miydi?
Beşiktaş'ta Cerny'nin, Toure'nin ve diğerlerinin kaçırdığı golleri görünce Muçi geliyor insanın aklına.
Siyah Beyazlıların Trabzonspor'a verdiği Muçi dün Göztepe'ye iki gol atarak takımının kahramanı oldu.
Muçi Beşiktaş'ta 61 maçta sadece 11 gol atmıştı. 500 dakikada bir gol.
Trabzonspor'da ise 12 maçta 5 gol attı. 210 dakikada bir gol.
Bu da gösteriyor ki, Beşiktaş'ta sorun oyuncu kalitesinde değil.
Peki sorun nerede?
Beşiktaş son yıllarda öyle bir başkan ve teknik direktör sirkülasyonuna sahne oldu ki, her gelen kendi doğrularıyla transfer yaparken futbolda “kadro mühendisliği” denen o görünmez iskelet adeta gölgede kaldı. Siyah-beyazlıların bu sezonki tablosu ne Sergen Yalçın’ın tercihlerine, ne de oyuncuların bireysel kalitesine indirgenebilir. Asıl mesele, takım olmanın mayasının tutmaması; futbolcular arasındaki bağın örülememesi.
Kadro mühendisliği, sadece kağıt üzerinde mevki dağıtmak değil, bir düşünce mimarisidir, bir yapının kolonlarını birbirine kilitleyen akıldır. Son yıllarda bu mimari her değişimde biraz daha çatladı.
Ligde bir türlü istikrarlı bir ritim yakalayamayan Beşiktaş, yeniden doğrulmak istiyorsa önce şunu kabul etmek zorunda.
Ayağa kalkmak, bir transfer furyasıyla değil; doğru inşa edilmiş bir mimariyle mümkün.
Yönetimin ya da teknik direktörün istifasıyla değil.