Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Yeni yıla sınır ötesinde mi gireceğiz?

Pandemi öncesinde anlattıkları neredeyse birebir gerçekleşince ülke çapında meşhur olan astroloji ekibi ve özellikle Öner Döşer, yıl biterken yeniden karşımızda..

Son yazısındaki öngörülerle de kehanet turunda.

Astrolojiye, fala, gaipten haber vermeye inanmadığım için şöyle bir göz atıp geçecektim ki.. Karşıma Pentagon raporu gibi bir yazı çıktı:

Uğursuzlar ya da kötücüller olarak tanımlanan Satürn ve Mars arasındaki zorlu açılar gözü kara rekabet, kavga, şiddet, terör, savaş göstergesidir. Kare açıda karşılıklı restleşmeler, tehditler artar. Otoriteye karşı duruş, isyan, ayaklanmalar vardır. Darbeler görülür. Askeri ve polisiye olaylar artar. uluslararası tartışmalar alevlenecektir. denizlerde dalaşma, savaş atmosferi yaratacak gelişmeler olasıdır. Geçtiğimiz hafta olduğu gibi, denizden saldırılar, gemilere saldırılar devam edebilir. Rusya-Ukrayna savaşını daha da tetikleyecek gelişmeler yaşanabilir.

Mars ve Satürn arasındaki dik açının kesinleşme anı haritasını dünya atlası üzerine yansıttığımızda, Güney Amerika civarına iz düştüğünü görüyoruz. Dolayısıyla hemen aklımıza topun ağzında olan Venezuela ve ABD'nin kara veya hava saldırısı olasılığı geliyor.”

Gerçi bu anlatılanların çoğunu uzmanlar haftalardır dile getiriyordu. Ben de gelişmeleri akıl ve meslek süzgecinden geçirip sizlere aktarıyordum.

“O halde ne diye inanmam dediğin astrolojiden söz ediyorsun” diyecekseniz.. Sizi yazıya çekmek için efendim!

Zira son araştırmalara göre Amerikalıların yüzde 30’u astrolojiye inanıyor. Türkiye’deki oranı bilmiyorum ama gençlerin birbirlerine sorduğu ilk sorunun “burcun ne” olduğunu görüyorum.

*. *. *

Yazıya girdiysek, sadede de gelebiliriz.!

ABD, birkaç gün önce yeni ulusal güvenlik stratejisini açıkladı. Buna göre ABD’nin yeni rotası Güney Amerika. Bölgede, Orta Doğu’nun ağırlığının artık eskisi gibi olmadığı vurgulanıyor. Yani Trump buralardan gidiyormuş.

Çünkü; enerji meselesinde yeni kaynaklar söz konusuymuş.. Ayrıca Trump bölgede Arap ülkeleri ile kurduğu diyaloğa ve elbette İsrail’e güveniyormuş. Kaldı ki, Orta Doğu’daki çatışmalar manşetlerin inandırmaya çalıştığı kadar büyük değilmiş!!

(Ya Türkiye diye sormayın. Azıcık sabırlı olun. Birazdan o meseleye de geleceğiz..)

Yeni strateji raporunda NATO ve Avrupa hakkında hiç olumlu bir projeksiyon yok. Hatta Trump sonrası için şimdiden adı geçen yardımcısı Vance’in parmak izi var!

Malum Vance, Avrupa’da aşırı sağı destekliyor. Ukrayna yerine Rusya’ya daha sıcak bakıyor.

Dünyayı ( yeniden) fethetmeyi amaçlayan Trump, özellikle NATO ile ilgili başlıkta “oyunun ne kadar sert geçeceğine” dair sinyal veriyor:

* “ Mevcut eğilimler devam ederse Avrupa kıtası 20 yıl veya daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelecektir."

* "Uzun vadede bazı NATO üyelerinin Avrupa dışından oluşması olasıdır."

*. *. *

Türkiye’yi konuşmaya başlamadan, strateji belgesinde bir başlığa daha dikkat çekmek isterim: “ULUS DEVLET paradigmasına dair suçlama tadındaki eleştiriye”..

Belge, eski kıtadaki eski dostları, Avrupa Birliği, yani AB ile ulus devlet özelliğinden vazgeçmekle eleştiriyor.

Ama tam da bu sırada..

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Tom Barrack çıkıp ulus devletten söz etmedi mi! Hem de doğrudan Atatürk Cumhuriyetini hedef almadı mı!

“1919'dan beri ulus-devletler tarafından engellenmiş durumdayız. Her (ulus) devletin farklı bir hükümet türü tarafından yönetilmesi fikri pek iyi işlemedi.”

Peki yerine ne öneriyor sayın koloni valisi?

İşte orası biraz karışık. Anlaşıldığı kadarıyla kendi kafası ve Beyaz Saray’ın yeni Orta Doğu politikası da çok karışık.

Diyor ki koloni valisi:

“Irak'ta kuzeydeki gruplar yeni devlet yapılanmasına dahil olmak istemedikleri için federal sistem getirildi. Aynı şeyi Suriye'de de yaptık. Yani SDG, YPG ya da PKK, bırakalım birbirleriyle baş etsinler. Neden? Çünkü daha kolay ve iyi görünüyor. Özerk olabilirler. Kendi kültürleri var, kendi dilleri olabilir, kendi okulları olabilir, hatta kendi yerel orduları bile olabilir. Sorun şu ki bu durum, Yugoslavya'da olduğu gibi Balkanlaşıyor. Orada da aynı şeyi yaptık. 'Yani tek bir federal model üzerinde anlaşamıyoruz, o halde yediye bölelim.' Bu da yaklaşık bir nanosaniye sürüyor ve birbirleriyle savaşmaya başlıyorlar. Irak’ta olan buydu.”

Neyi önerdiğini anladınız mı?

Federal sistem mi daha iyi, yoksa üçe beşe bölerek yaratılacak ulus devletler mi?

Dediğim gibi kafa karışık.. Ancak beyefendinin ve temsil ettiği Trump’ın Atatürk Cumhuriyeti yerine “ümmeti esas alan bir yapı” istediği açık!

Peki bunu en iyi kim yapar?

Elbette Başkan Erdoğan!

*. *. *

Gerçi strateji belgesinde (doğal olarak Mısır’ı da kapsayan) Arap ülkeleri, Suriye, Mısır ve Türkiye’den söz ediliyor.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Beyaz Saray’da nasıl sevildiğini.. Hele ABD silah sattıkça yüzlerde nasıl güller açtığını biliyoruz.

Kısa süre önce Trump’ın kabul ettiği takım elbiseli Şara’nın nasıl göze girdiğini bildiğimiz gibi.

Nitekim, Tom Barrack, Birleşik Arap Emirliklerinde bir konferansta aynen şu cümleyi kurdu:

“Onları (Suriye’i) İsrail'e doğru itmemiz dahil onlardan yapmalarını istediğimiz her şeyi yerine getiriyorlar"

Ya bizden? Strateji belgesinde Arap dünyası + Suriye + Türkiye geçiyor ya!

Uzun cümlelerden hoşlanmayan Saray Medyası, bunu “Türkiye kilit ülke” diye tercüme ediyor ya!

Halimiz Şara’dan hallice, o kadar..

Her ne istendiyse ve karşılığında ne yapmamız bekleniyorsa, Barrack Bey, sonucu şimdiden ilan ediyor: “Türkiye’nin F 35 engeli 4-6 ay arasında aşılabilir..”

Erdoğan bu sürenin dolmasını bekler mi? Yoksa zaten niyeti yok da hem süreci bitirmek hem de giden oyları geri çağırmak için mi kulaklara fısıldanıyor, bilmiyorum. Ama dün medya şu haberimsi notla hop oturdu hop kalktı.

SDG’ye yılbaşına kadar mühlet vermiştik!!

“Türkiye, Suriye'de terör örgütünün uzantısı olarak gördüğü SDG'nin geleceğine ilişkin gelişmeleri yakından izliyor. Güvenlik kaynakları, SDG'nin yıl sonuna kadar Suriye ordusuna entegre olacağını ifade ederek Türkiye'nin bu konuda net bir tutum ortaya koyduğunu bildirdi. Yeni Şafak gazetesine konuşan kaynaklar, "Biz Türkiye olarak 'örgüt olarak kendinizi lağvedecek, bireysel olarak orduya entegre olacaksınız. Artık tek bir organizasyon gibi hareket etmeyeceksiniz' diyoruz. Şartımız bu. SDG'nin üst yönetiminin Şam hükümetinde yer almasını ise kesinlikle kabul etmeyiz" değerlendirmesinde bulundu.”

YOKSA!!!

Yoksa süreç, Öcalan falan dinlemeyip kuzeyden Türk askeri, güneyden de Şara yönetimi, SDG, yani Rojava’yı halledecekmiş…

Dahası, bazı Saray kalemşörlerine göre Öcalan da zaten SDG’yi sürece dahil etmemiş.. O da, YPG-SDG’lilerin “bireysel olarak” Şam ordusuna katılmasını istermiş..

İmralı heyetinin DEM’li milletvekili Gülistan Koçyiğit, Öcalan’ın SDG’ye ilişkin değerlendirmeleri aktarırken, “SDG’nin iki güce ayrılabileceğini; bir bölümünün merkezi orduya entegre olabileceğini, diğerinin ise yerel asayişi sağlamaya devam edebileceğini düşündüğünü söyledi. “YPG koşulsuz şartsız tüm silahlarını bırakıp kendini PKK gibi lağvedecek dememiş. Doğru mu?” sorusuna da “EVET” yanıtı verdi.”

Belli ki sınır ötesine dair ciddi bir pazarlık var.

Genelkurmay Başkanı Bayraktaroğlu’nun böyle bir kavşakta Şam’a gidip hem mevkidaşı hem de Şara ile görüşmesi herhalde tesadüf değil.

Bakalım ne olacak?

Gerçi Barrack Bey, ABD patentli bu son planın da işleyeceğinden pek emin değil.

Zaten umurunda da değil.

Gayet rahat itiraf ediyor:

“1946 sonrasına bakarsanız, ABD’nin müdahil olduğu her durumda yaklaşık 93 darbe veya rejim değişikliği yaşandı. Hepsi başarısız oldu. Bu yüzden (ABD Dışişleri Bakanı Marco) Rubio ve Trump, rejim değişikliğinden yana değiller, bölgenin kendisine bırakılan bölgesel çözümlerden yanalar. Yani bu sorun İsrail’in, Amerika’nın değil. Trump’ın (İran’a yönelik) 12 günlük savaşı durdurmak için devreye girmesi tarihi bir durumdu ve harikaydı. İran’da zaten 2 rejim değişikliği gördük, ikisi de işe yaramadı. Peki neden İsrail işi bitirmek istemedi? Bence hikâye daha sona ermedi. Şu an 5’inci bölümdesiniz, önümüzde daha 5 bölüm var.”

Ay çok heyecanlı! 5. sezonda acaba neler olacak!!

Nobel’i kaçıran.. Neyse ki dünya kupasına katkısı nedeniyle (ilk kez verilen) “FIFA BARIŞ ÖDÜLÜNÜ” alan Trump ve bizim buradakiler acaba 5. Sezonu görebilecek mi?

Yeni Şafak öğrenip de yazıverse bari..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi

Çakar çakmaz çakan medya

06 Aralık 2025 Cumartesi 08:40

Medyanın kirleri Saray'ın hesapları

05 Aralık 2025 Cuma 09:18

Sözcü "nereye"?

04 Aralık 2025 Perşembe 11:12

Medyada fırtına: Sözcü'ye ne oldu?

03 Aralık 2025 Çarşamba 09:18

Erdoğan PKK’nın restini görecek mi?

02 Aralık 2025 Salı 10:29

Kirpiyi kucaklayabilir misiniz?

29 Kasım 2025 Cumartesi 09:19

Trump: Pis domuz

28 Kasım 2025 Cuma 09:59

Islak mendil devrimi

27 Kasım 2025 Perşembe 09:23

Saray'da hesaplar değişiyor mu?

26 Kasım 2025 Çarşamba 09:04