Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

İlk süreci bitiren "infaz"

Günlerdir zihnimde bu yazıyı evirip çevirip duruyordum. Ama o kadar sıcak bir gündem vardı ki bir türlü sıra gelmiyordu. Oysa İkinci sürecin gelip dayandığı noktada, hatırlanması, bilinmesi, vahim sorulara yanıt aranması gereken.. Tam 10 yıl sonra Yargıtay aşamasında patlayan bir haber bombasıydı..

Yakın tarihin en şaibeli, Susurluk skandalına rahmet okutacak vakası, Ceylanpınar polis infazlarından söz ediyorum.

Hatırlamayan olabilir. Birinci çözüm süreci, bilerek ya da bilmeyerek yaşanan Habur krizi sonrası Erdoğan, AKP oylarının çakılmaya başladığını görünce (o günkü adıyla) HDP ile arasındaki köprüleri attı. Dolmabahçe mutabakatından söz edenlere “böyle bir mutabakat yok” karşılığını verdi.

5 NİSAN 2015: Süreç hem fiilen hem de resmen sona erdirildi.

7 HAZİRAN 2015: sürecin bitmesinden kaynaklanan gerilimle sandığa gidildi. Erdoğan’ın korktuğu başına gelmiş, AKP tek başına iktidar şansını kaybetmişti.ç

20 TEMMUZ 2015: Sonrası canlı bomba eylemi.. Gencecik 33 insanın hayatını kaybettiği Suruç katliamıydı.

22 TEMMUZ 2015: o günlerin kaosu içinde, bir gazeteci görevini yapmasa toz duman içinde yok olup gidecek bir haber geldi.. Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis memuru birlikte kaldıkları evde ölü bulunmuştu. Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar başlarına sıkılan kurşunla.. Yani infaz gibi bir yöntemle öldürülmüştü.

*. *. *

Dönemin Başbakanı Davutoğlu anında, emrin Kandil’den geldiğini ve jetlerle gereken cevabın verildiğini açıkladı.

“PKK YAPTI” açıklaması, zaten yüksek olan gerilimi daha da tırmandırdı. İşin tuhaf yanı, cinayetlerin PKK’nın yerel bir gençlik örgütü tarafından üstlenilmesi.. Ancak sonradan, bunu adlarını duyurmak için yaptıklarının anlaşılması vakayı daha da çetrefilli hale getirecekti.

Derken olayın faillerinin yakalandığı duyuruldu. Failler olağan şüpheli, yani PKK’lıydı.

13 kişi tespit edilmiş, 7’si tutuklanmıştı.

Ama ortada bir “sorun” vardı. Tutuklananlarla ilgili kamera kayıtları, cinayet sırasında Ceylanpınar’dan yüzlerce kilometre ötede olduklarını gösteriyordu.

Sorun dediğime bakmayın! İktidar, idare ve yargı buna takılmış görünmüyordu.

Soruşturma.. Tutukluluk hali.. Büyük harflerle başlayıp sessiz bakışmalarla devam eden duruşmalar..

Sonuç: İki buçuk yılın sonucunda tüm sanıklar delil yetersizliğinden beraat etti. Tutuklu yargılananlar tahliye oldu.

*. *. *

Cumhuriyet yazarı Ayşe Yıldırım, bütün bu süreçte gerçeğin peşinde koştu. Duyumlarını, ihtimalleri dile getirdi.

Araştırmalarının sonucunu da 2019’da şöyle kaleme aldı:

“Polislerin öldürüldüğü eve hiç gitmediğini söylemesine rağmen evdeki 10 farklı parmak izinden dördü kendisine ait çıkan polis Burak Kuru hakkında neden hiçbir işlem yapılmadı? (Burak Kuru, aynı zamanda öldürülen polislerin otopsi tanığıydı ve hâlâ görevde)

2015 yılında yapılan ekspertiz raporuyla Burak Kuru’ya ait parmak izi bulunmasına rağmen söz konusu rapor dosyaya neden iki yıl sonra konuldu? Raporun konulmasını kim ya da kimler geciktirdi?

Olay günü sanıkların nerede olduğunu gösteren HTS kayıtları hiçbir kopyası alınmadan neden savcılık tarafından imha edildi?”

Polisin, yargının yapması gerekenleri yapmış ama kimseyi harekete geçirememişti. Bu yıla kadar..

Öldürülen polislerin ailelerinin başvurusuyla tozu alınan dosyada, Ayşe Yıldırım’ın yıllar önce ortaya çıkardığı gerçek cisimleşmişti:

“Mezopotamya Ajansı'nın bir hafta öncesine, 8 Aralık tarihli haberine göre; Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi’nde yaklaşık altı yıldır bekleyen dosyaya, Emniyet Olay Yeri İnceleme birimi tarafından hazırlanan iki yeni evrak eklendi.

Yargıtay'a sunulan 2 Aralık 2025 tarihli uzmanlık raporu, olay yerinde “L38” numarayla kodlanan parmak izinin B.K.'nın sol serçe parmağıyla eşleştiğini tespit etti.

Aynı raporda, evden alınan toplam 10 farklı parmak izinden beşinin B.K.’ya ait olduğunun kesinleştiği bildirildi.

Öldürülen polislerin mesai arkadaşı olan ve otopsiye tanık olarak katılan B.K., olay sonrası verdiği ifadede eve gitmediğini belirtmişti.”

B.K. Yani Burak Kuru ifadeye çağırılacak mı?

Devlet, kendi polisinin kimler tarafından ve asıl olarak “NEDEN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ” ortaya çıkarabilecek mi?

Bu konuda en büyük görev AKP Genel Başkan Vekili ve Saray’ın en muteber isimlerinden Efkan Ala’ya düşüyor.

Zira çözüm sürecini berhava eden o cinayetlerin hemen ardından İçişleri Bakanı olmuştu. Bir gazetecinin ortaya çıkardığı bilgilere ulaşması çok da zor olmasa gerekti.

Diyelim ki o günlerin sıcağında bunu yapamadı. Şimdi önünde ciddi bir fırsat var.. Tetiği çekeni ve bu komplonun arkasındaki, planı yapıp emri verenleri ortaya çıkartabilir. Ne de olsa öldürülenler, o günlerde bakan olarak.. Bugün de AKP’de Erdoğan’ın vekili olacak kadar yükselen Efkan Bey’e emanet genç polisler.

Acaba, iki buçuk yıl cinayet sanığı olarak cezaevinde kalanların avukatı Hüseyin Akay “Bu dosyanın soruşturmacıları, aynı zamanda bu dosyanın şüphelileridirler” derken ne kastediyordu?

İki polis, katillerine göre “son bir vatan görevi yapmak üzere mi katledilmişti”?

ceylanpinar.jpg

Yanıtınızı ve asıl olarak gerçeği ortaya çıkarmanızı bekliyoruz Efkan Bey!

Reisi’inizin hoşuna gitsin gitmesin!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi

Bilal Bey'in 'Solcu' babası

15 Aralık 2025 Pazartesi 09:11

Malum şiirin yıldönümünde!

13 Aralık 2025 Cumartesi 07:12

Normalleşebilir miyiz!

12 Aralık 2025 Cuma 10:13

Mehmet Akifgiller "gerçeği"

11 Aralık 2025 Perşembe 09:20

Saray'ın politikası: Stratejik sabır!

10 Aralık 2025 Çarşamba 09:22

Feti Yıldız'a 'eylem' daveti

09 Aralık 2025 Salı 10:03

Yeni yıla sınır ötesinde mi gireceğiz?

08 Aralık 2025 Pazartesi 09:26

Çakar çakmaz çakan medya

06 Aralık 2025 Cumartesi 08:40

Medyanın kirleri Saray'ın hesapları

05 Aralık 2025 Cuma 09:18