Fikret Bila
Milli Eğitimin halleri
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”yle eğitimi akıl ve bilimden uzaklaştırıp dine dayandırmanın mutluluğunu yaşarken devlet okullarından her gün skandal niteliğinde haberler geliyor.
Bunlardan biri Batman’daki devlet okullarından yansıdı.
Okullarda sınıflar çöp yığınlarıyla dolu, tuvaletler pislik içinde, koridorlar kirli.
Çocukların sağlığı tehdit altında.
Okul yönetimi çözüm bulsun diye okula giden velilere verilen yanıt “yeterli personel yok” şeklinde.
Velilerin aldığı yanıt bununla da sınırlı değil.
Okul yönetimi velilerden okulu temizlemelerini de istiyor.
Veliler de çocukları hasta olmasın diye okulun tuvaletlerini, sınıfları, koridorları temizliyor.
Türkiye’de devlet okulları hiç bu duruma düşmemişti.
Bir veli Batman Rehber gazetesine durumu şöyle anlatıyor:
"İki çocuğum var. Onları okula bırakıyorum. Ardından küçük çocuğumla geliyorum bana temizlik yaptırıyorlar. Ben okulu temizlemeye mecbur değilim. Burada her türlü pislik var ve yetkililer ilgilenmiyor. Dile getirdiğimiz zaman seslerini bizden daha çok yükseltiyorlar. Çocuklarımı emanet ettiğim yerlere bir bakın. Kapılar açık, güvenlik bile yok. Bu soruna bir çare bulsunlar artık. Çare bulmasalar biz çocuklarımızı ne yapalım? Okul temizliğini ben yapamam. Sabah 08.00'de geliyorum saat 14.00'e kadar okul bahçesindeyim ve ben evimin temizliğini yapamıyorum. Küçük bebeğimle sizce olur mu bu? Artık devletten bir şeyler bekliyoruz."
Bir başka anne ise şöyle anlatıyor durumu:
"Çocuklarımızı buraya gönderiyoruz ama hiçbir temizlik ve düzen yok. Her taraf çöp içinde. Zaten lavabolarda bir sabun bile yok. Her taraf pislik içinde. Kapıda bir güvenliğin olması gerekirken o da yok. Buraya giren çıkan hiçbir şekilde belli değil. Biz çocuklarımızı buraya bırakıp gittiğimizde arkamızı dönüyoruz ki çocuklarımız dışarıda. Güvenlik ve tedbir olmadığı için çocuklar rahat bir şekilde dışarı çıkabiliyorlar. Okul önünden hep arabalar gelip geçiyor. Çocuğumuzu buraya bıraktığımız gibi burada oturuyoruz. Hiçbir yere gidemiyoruz, hep buradayız."
Milli Eğitim Bakanı Tekin, bu konuyu soran isteyen meslektaşlarımıza yanıt vermiyor.
Konunun sosyal medyada yaygınlaşması üzerine “ek personel” alınacağını açıklıyor.
Okullarda yeterli temizlik görevlisi olup olmadığı okullar açılınca mı belli oluyor?
Bu ihtiyaç okullar açılmadan saptanamıyor mu?
Saptanmıyor çünkü Milli Eğitim Bakanlığı okullarda sunulacak hizmetle değil eğitimin dine dayandırılması faaliyetleriyle meşgul.
Öğretmenler “değer eğitmeni” dersi almak üzere eğitim fakültelerine değil camilere davet ediliyor.
Devlet okulları yasak olduğu halde velilerden para topluyor.
Okulun ihtiyaçlarını Milli Eğitim Bakanlığı değil veliler karşılıyor.
Çünkü okullara yeterli ödenek verilmemiş.
Kıymeti kendinden menkul, hangi tarikata veya cemaate bağlı olduğu bilinmeyen imamlara okullarda ders verdiriliyor.
Köydeki çocuklar için büyük önem taşıyan “ taşımalı eğitim” sınırlanıyor. Bakanlık yeterli ödenek yok diye köy çocuklarının servislerini kaldırıyor.
Köy okullarını kapatan iktidar taşımalı eğitimi de sınırlandırarak çocukları köyde bırakıyor.
Çocuklar tarikat pansiyonlarında kalmaya zorlanıyor.
Devlet okullarında temizlik dahil temel sorunlar çığ gibi büyürken Milli Eğitim Bakanı Tekin, eğitimi dine dayandırmış olmasını “devrim” diye sunuyor.
Ancak bunu eksik söylüyor.
Çünkü milli eğitimde yaşanmakta olan devrim değil, karşı devrim.