KKTC’nin bağımsızlığı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) yapılan seçimleri Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) adayı Tufan Erhürman kazandı.

Ulusal Birlik Partisi’nden, görevini beş yıldır sürdüren mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar kaybetti.

Erhürman’ın seçimi açık farkla kazanmasının hemen ardından eleştiriler gelmeye başladı.

Erhürman’ın Rum yönetimiyle federasyona sıcak baktığı, KKTC’yi Rum yönetimine teslim edeceği eleştirileri yapıldı.

Bu eleştirilerin, Erhürman’ın görüşleri dikkate alınmadan yapıldığı anlaşılıyor.

Sosyal demokrat CTP’nin lideri olarak KKTC Cumhurbaşkanı seçilen Erhürman’ın, federasyon konusunda bazı koşulları var.

Bu koşullara bakalım:

Federasyon kurulursa devlet başkanlığının Türkler ve Rumlar arasında dönüşümlü olarak yapılması.

Birleşmiş Milletler’in (BM) KKTC’ye güvence vermesi.

Türkiye’nin garantörlüğünün kabul edilmesi.

Bu koşulların Rum yönetimi tarafından kabul edilmesini beklemek pek gerçekçi değil.

Kıbrıs’ta Türk kesimiyle Rum kesimi arasından federasyon kurulması daha önce de gündeme gelmişti.

Kofi Annan’ın Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği sırasında oluşturulan “Annan Planı” da federasyon öngörüyordu.

Bu plan 2004 yılında Kıbrıs Türk kesimi ve Rum kesiminde referanduma sunuldu.

Nisan 2004’te yapılan referandumda Türk tarafı planı yüzde 64,91 oyla kabul ederken, Rum tarafı yüzde 75,38 oy oranıyla reddetti.

Bugün Erhürman’ı, federasyonu kabul edecek diye eleştiren, o tarihte iktidar olan AK Parti, Annan Planı’nı desteklemiş ve Kıbrıs Türklerinin kabul etmesini savunmuştu.

2004’te Kıbrıs’ta federasyon istemeyen Rum tarafıdır.

Bugün ise Erhürman’ın öne sürdüğü koşullarda bir federasyonu kabul etmesi beklentisi gerçekçi değildir.

Bu nedenle Erhürman’ın öne sürdüğü koşulları dikkate almadan “KKTC’yi Rum yönetiminin egemenliğine sokacağı ve yok edeceği” eleştirisi yapmak aceleci bir tutumdur.

Kıbrıs Türklerinin güvenliğinin ve özgürlüğünün güvencesi KKTC, KKTC’nin güvencisi de Türkiye’dir.

Türkiye’nin 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı yapmasının nedeni, yüzlerce Türkü katletmiş olan terör örgütü EOKA’nın lideri Nikos Sampson’un, 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak amacıyla başlatılan ENOSİS hareketinin önderlerinden Makarios'a karşı yaptığı darbedir.

Türkiye bu gelişme karşısında Zürih ve Londra Anlaşmaları’ndan doğan yetkisini kullanarak İngiltere’ye ortak müdahale önerdi ancak İngiltere reddetti.

İngiltere’nin ortak harekatı reddetmesi üzerine 1974 yılında, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan Kıbrıs Barış Harekatı’nın yapılmasına karar verdiler.

Kıbrıs Türkü bu harekattan sonra güvenliğine ve özgürlüğüne kavuştu.

Türk tarafı Kıbrıs konusunda her zaman temkinli davranmış, acele etmemiştir.

Nitekim Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra bağımsız bir devlet ilân etmemiş Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurarak 1983 yılına kadar beklemiştir.

Rum tarafından bir çözüm girişimi olmadığı için KKTC’yi 1983 yılında ilân etmiştir.

Kıbrıs’ta çözüme karşı olan Türk tarafı değil her zaman Rum tarafı olmuştur.

Kıbrıs Türklerinin güvencesi KKTC’nin bağımsızlığıdır.

Bu nedenle yeni Cumhurbaşkanı Erhürman’ın Kıbrıs Türklerinin güvenliğini ve özgürlüğünü tehlikeye atacak bir politika izlemesi beklenmemelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi

Ücret uçurumu

05 Aralık 2025 Cuma 05:20

Sürecin koşulları

03 Aralık 2025 Çarşamba 05:15

CHP’nin güçlü programı

01 Aralık 2025 Pazartesi 05:10

AK Parti çekingen

26 Kasım 2025 Çarşamba 05:10

CHP'nin doğru kararı

24 Kasım 2025 Pazartesi 05:25

Öcalan’ı ziyaret

19 Kasım 2025 Çarşamba 05:10

İş cinayetleri

17 Kasım 2025 Pazartesi 05:15

CHP’yi kilitlemek

14 Kasım 2025 Cuma 05:20

Tasfiye davası

12 Kasım 2025 Çarşamba 05:05