Ayşenur Arslan
KK’nın Mesajı CHP’yi Nasıl Karıştırdı
Kılıçdaroğlu son zamanlarda yine sahnede. Yine tartışılıyor.
Son vaka, Fatih Altaylı ile girdiği polemik. Ve zehir zemberek mesajı
Ancak mesaj, asıl CHP içinde fırtına kopartmış.
1984 yılından bu yana tanıdığım ve siyasi mücadelesine yakından tanık olduğum Mustafa Özyürek bir not gönderdi. Daha doğrusu Kılıçdaroğlu’na gönderdiği mesajı paylaştı.
Bilmeyenler için kısaca hatırlatayım; Özyürek CHP’nin eski grup başkanvekili ve parti sözcüsüydü. Artık o sorumluluk mevkiinde değil. Ama partisinden kopmuş da değil.
Şimdi de CHP’li eski vekillerin sözcüsü gibi.
İşte öyle bir yerden seslenmiş Kılıçdaroğlu’na.
Onun mesajına ve özellikle şu cümlesine itiraz (hatta isyan) etmiş:
“Ben bu partiyi senin gibi elinde viski kadehiyle partime yön veren alçakların elinden aldım ve halkın partisi yaptım.”
*. *. *
CHP’lileri ilgilendiren ne var bu cümlede, diyeceksiniz. Doğrusu ben de öyle düşünmüştüm. KK’nın mesajı Fatih Altaylı’ya değil miydi! Ne var ki Özyürek o cümleyi -belki de parti içi kodları bildiği için- bambaşka biçimde yorumluyor:
“Kılıçdaroğlu yazısında ‘elinden aldım’ ifadesini kullanıyor. Parti, ‘önceki genel başkandan ve yöneticilerden’ devralınır. Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığından önce kurultaydan seçilerek CHP’de görev yapan yöneticiler olarak özür dilemesini bekliyoruz.”
*. *. *
Türkiye’yi Pakistan taraflarına sürüklemeye yemin etmiş bir iktidar varken CHP ile uğraşmaktan hep uzak durdum. Hele parti içindeki taraflardan birini kollamak aklımın ucundan geçmedi.
Evet, seçimlerde KK’ya elimden gelen desteği verdim. Her şeyden önce, bir Alevi cumhurbaşkanı seçilirse toplumsal barışta müthiş bir sıçrama yaşayacağımıza inandığım için destekledim.
Ama şimdi bambaşka bir yerdeyiz. Bırakın toplumsal barışı, kutuplaşmanın en vahim haline tanık oluyoruz. SAF KÖTÜLÜK diye yorumlayabileceğim bir süreçte adeta kıyametimize koşuyoruz.
Düşünün, Anayasa Mahkemesi’nin kararını konuşup gereğini yapmasını beklediğimiz TBMM’de kan döküldü. Türkiye’nin yarı nüfusuna “Cibilliyeti bozuk” diyen.. En az ayda bir “şerefsizler” iltifatına mazhar olduğumuz Erdoğan’ın vekilleri, Ahmet Şık’ın sözlerinden alındı.. Saray’ın “güvenlik amiri” saldırıyı başlattı.. AKP’nin önde gelen ve ileri gidenleri de işi kan dökmeye kadar götürdü.
Cumhur’un küçük ortağı Bahçeli, Alpay Özalan’ı açık açık tebrik etmedi ama “Ak Parti Milliyetçi Hareket Partisi olmadan da gereğini yaptı” diye madalya takıverdi!!!
Saf kötülükten söz etmişken eklemeliyim: O anlarda Silivri’de televizyon yayını kesildi. Ne tesadüf ama!!!
*. *. *
Can Atalay Anayasa Mahkemesi’ne rağmen çıkamadı. İçerde.
Zaten Anayasa Mahkemesi de Bahçeli’ye göre artık yok hükmünde:
“Anayasa Mahkemesi’nin laçkalaşmış hak ihlali kararı Türk milletinin iradesiyle çöpe atılmış, kanunsuzluğa geçit verilmemiştir.”
Bu noktadayız bayanlar baylar. Hukukun “kaleminin kırıldığı” yerdeyiz.
AYM kararları çöpe atılmışsa..
Can Atalay ve tüm Gezi tutsakları “siyaseten rehine” ise..
Dilruba tutuklandıysa..
Sokak röportajı yapanlar tehdit ediliyor, vatandaş da mikrofonlardan kaçıyorsa..
Dahası, bütün bunları tetikleyen ekonomik kriz (hatta buhran) derinleşiyorsa..
Cambridge Üniversitesi öğretim üyesi, ekonomist Özge Öner’in -Oksijen’deki yazısında- dediği gibi durum “Büyük bir iflas dalgasından kaçamayacağız. Ortalık halihazırda ‘zombi şirketler!den geçilmiyor. Yürüyorlar ama canlı değiller” noktasına gelmişse..
Devasa Koç Holding’in bile yılın ilk yarısında kârı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 87 düşmüşse..
Karanlık üzerimize iyiden iyiye çöküyor demektir.
*. *. *
Böyle bir süreçte, tüm anketlere göre 1. Parti konumuna yükselen CHP’yi yıpratmaktan kaçınmak gerekmiyor mu?
Bu, özellikle partinin eski genel başkanı sıfatıyla Kılıçdaroğlu’nun görevi değil mi?
Ofis tutmak.. Herkesin malumu tartışmalı isimlerle “bir şeylere” hazırlanmak.. “İstemem ama istenirse hayır demem” diye yeniden genel başkan adaylığı sinyali vermek.. CHP’yi ve dolayısıyla Türkiye’yi bir türbülansa sürüklemek..
Olacak iş mi!!
Olmasın lütfen.