Mustafa K. Erdemol
Olimpiyatların gerçeği bu: Zenginlik madalya getiriyor
Türkiye’nin kırk yıl sonra bir olimpiyattan altın madalyasız dönmesi tabii ki tatsız bir durum. Her tür “başarıyı” iktidarına mal etmeyi seven AKP için daha da tatsız kuşkusuz. On sekiz branşta 101 sporcuyla 2024 Paris Olimpiyatları’na katılan Türkiye 3 gümüş, beş bronz madalyayla olimpiyatları 64’ncü sırada bitirdi. Bir önceki olimpiyatlarda 35’inciydi.
İlgili Bakan’ın suçu federasyonlara attığını da okumuşsunuzdur. Genellikle dememin nedeni de şu; çok da zengin olmak gerekmez aslında. Birçok Karayip ülkesi, büyüklükleri ile Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ları (GSYİH) göz önüne alındığında olağanüstü sonuçlar elde etti. Örneğin sadece 200 bin nüfuslu Saint Lucia adası, sprinter Julien Alfred sayesinde iki madalya kazandı.
Yani zenginlik kadar, spora, sporcuya değer vermek, eğitimleri için onlara her türlü olanağı sunmak gerek. Olimpiyatların en ilginç figürü olan atıcı Yusuf Dikeç’in “geçen sene olimpiyat kotasının verildiği yarışmadan 3 gün önce benim elimden silahımı aldılar” diye yakınmasını anımsayın. Memleket sporcusunun önüne nasıl engeller çıkarıldığının en çarpıcı örneğidir bu.
Evet, ekonomik gelişkin Paris Olimpiyatları’nda da kendini gösterdi. Amerika Birleşik Devletleri ile Çin Paris’e damgalarını vurdu. ABD 126, Çin 91, İngiltere 65, Fransa 64, Avustralya 53, Japonya 45 madalyayla zirveyi oluşturdu.
Şimdi Türkiye zenginler sıralamasında yer almadı diye üzülmek yerine, Dominik, Granada, Saint Lucia gibi küçük, ekonomileri güçsüz ülkelerin en az on altın madalyayı nasıl aldıklarına kafa yormalı. Alınacak çok ders var onlardan.
Olimpiyat sıralamasına bakıldığında gerçekten de GSYİH’si en yüksek olan ülkelerin, kişi başına daha fazla madalya kazandığı görülüyor. Ancak kendi ekonomik düzeylerine bakıldığında asla onlardan beklenmeyecek başarılı sonuç alan istisnai sayılabilecek ülkeler de var. En yüksek performans Karayip adalarında görülüyor: Dominika, Grenada, Saint Lucia, Jamaika, orta gelirli, küçük ülkelerden beklenenden daha fazla madalya kazanmıştır. Kırgızistan, Gürcistan, Ermenistan gibi ekonomisi zayıf ülkelerin kazandığı madalya sayısı da dikkat çekicidir. Ancak bu genel tabloyu, yani zenginlik faktörünün daha fazla başarı getirdiği gerçeğini değiştirmemekte.
Bu arada geniş nüfuslu ülkelerin dezavantajlı olduğu saptaması da çok doğru. Kişi başına çok sayıda madalya kazanmakta zorlanıyorlar çünkü nüfus büyüklüklerine oranla çok fazla sporcu göndermiyorlar. Örneğin, İspanya'nın nüfusu neredeyse 10 kat daha fazla olmasına rağmen İrlanda Paris'e 125, İspanya ise 336 sporcu gönderdi. Çin ise nüfusu 30 kat daha fazla olmasına rağmen İspanya'dan sadece yüzde20 daha fazla, 423 sporcu götürmüştür. Yani oyunlara götürülen sporcu sayısının da ince elenip sık dokunması şart.
Basketbol danışmanı bile olan AKP Genel Başkanı’nın ciddi bir spor politikası var mı acaba? İşi bilenler olmadığını söylüyor. O nedenle federasyonlara bağırıp çağırmanın anlamı yok. Bir spor politikası var da onlar mı uygulamamışlar acaba?
Olimpiyat gibi uluslar arenasında sadece barış, kardeşlik için yapılması gereken müsabakalarda kazanmak elbette çok keyifli.
Ama Türkiye altın almadı diye de fazla üzülmemeli. Çünkü adil, adaletli bir olimpiyat değildi Paris’teki. Siyaset karışmış bir organizasyondu her şeyden önce. Branşlarında olağanüstü başarılara sahip Rus futbolculara yasak konmuştu. Bu yasak olmasaydı, şimdiki tablo çok farklı olabilirdi.
Bakalım bir spor politikası oluşturabilecek mi iktidar?
Her zaman “hazır yetiştirilmiş” bir Naim Süleymanoğlu’nu bulmak kolay değil.
Halterde bari yüzümüz gülseydi…