Mehmet Tezkan
Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı, İmamoğlu CHP Başkanı olur
Merak edilen şu: Bundan sonra ne olur?
Karşılaştığım herkes, yolda, metroda, otobüste, spor salonunda, lokantada aklınıza gelen her yerde
heyecanla aynı soruyu soruyor: Bundan sonra ne olur?
Yanıt veriyorum: Kılıçdaroğlu 14 Mayıs akşamı Cumhurbaşkanı olur. Mazbatasını aldığı gün, Köşk’e
çıkarken (Beştepe’ye değil, Saray’a değil) CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa eder. CHP kongreye gider.
İmamoğlu, CHP Genel Başkanı seçilir. 2024 yılında yapılacak yerel seçimlere kadar İstanbul Belediye
Başkanı görevini de sürdürür. Yani iki şapkası olur.
Söylediklerimi dinleyen herkesin ama inanın herkesin yüzü güldü. Gözleri ışıldadı. Ve büyük
çoğunluğu"inşallah "dedi.
İnşallah…
Açık ve net; tek adam rejimi, tek adamın dayatması insanları yordu. Yormanın ötesinde yoksullaştırdı.
Hayat pahalılığına ezdirdi. Son beş yılımız, gerginlikle geçti. Davulun derisi gibi olduk. Sohbeti açan kimi bu söylediklerimden tatmin oldu gitti, kimi devamını getirdi.
Eee, dediler sonra ne olur?
Yani, dedim!
Anayasa’yı değiştirecek gücü bulurlar mı?
Dedim ki; 360 milletvekilini bulsalar da bulmasalar da Türkiye iki, bilemedin üç yıl içinde parlamenter
rejime geçecektir…
Nasıl, anlatsana ,dediler…
Erdoğan, beş yıl muhalefette kalmaya dayanamaz. Görürsünüz seçim olsun yeniden sandık konulsun
diye AKP parlamenter rejime destek verecektir.
Peki sonra ne olur, dediler…
Sonrasını bilemem o kadar uzun boylu değil, dedim.
Konuştuğum kişilerin çoğu; tamam anladık da ekonomi düzelir mi, hayat pahalılığı biter mi, diye
sordular.
Erdoğan’ın ekonomideki tahribatını, aslında yıkımını onarmak kolay değil ,diye söze başladım. Zaman
ister.
Ve devam ettim: Euro 20 liradan 10 liraya düşmez 35 liraya 40 liraya çıkan domates yeniden beş
liralara düşmez, kiralar aşağıya inmez ama akılcı ekonomik politikayla fiyatlar sabit kalır. Ücretler
yükselir denge sağlanır. Yabancı sermaye gelir, ülkenin kaynakları doğru yerlere kullanılıp peşkeş
çekilmezse üç yıl içinde toparlanırız.
Bunları söyleyince benden belki de 10 yaş büyük bir kadının söyledikleri hala beynimde çınlıyor.
Dedi ki; bizi mi avutuyorsun, umut mu satıyorsun, gönlümüzü hoş etmeye mi çalışıyorsun…
Yanıt verdim. Bu sözünü ‘Millet İttifakı’na ileteceğim.
Kılıçdaroğlu’na…
Akşener’e…
Babacan’a…
Karamollaoğlu’na…
Davutoğlu’na…
Uysal’a…
İletiyorum. Hatta Sol Parti'ye, Türkiye İşçi Partisi’ne, Türkiye Komünist Partisi'ne, Emek Partisi’ne,
özellikle HDP’ye, o kadının söylediklerini iletirim…
Umut satmayın. Hayal pazarlamayın…
Seçmen değişim istiyor. Kavga istemiyor, yaşanabilir Türkiye istiyor.
Seçmen statlarda artık beyaz Toros pankartı açılmasın, diyor…
Seçmen Yeşil denen katiller yeniden sahneye çıkmasın ,diye yalvarıyor…
Seçmen mafya ülkeye hakim olmasın, istiyor…
Seçmen sokak çeteleri yaşamımı esir almasın ,diyor...
Seçmen siyasi partiler üç beş oy uğruna bu tür yapılara prim vermesini, destek olmasını istemiyor…
Sonuç; seçmen huzur istiyor…
Huzur…
(İzin verirseniz yazıya son noktayı bir parantez açarak koymak istiyorum. Dün Emekçi Kadınlar
günüydü. İstanbul Valisi Saray’ın emriyle metronun Taksim’de, Şişhane’de durmasını yasakladı.
Neden?
Kadınlar Taksim’de toplanmasın diye.
Kadından, annesinden, eşinden, bacısından, kızından korkan iktidar olur mu?
Kılıçdaroğlu söz verdi. Önümüzdeki yıl ve yıllarda Taksim Meydanı'nda "Emekçi Kadınlar Günü "coşkuyla
kutlanacak. 29 Ekim’de… 1 Mayıs’ta… Haydi hayırlısı)