Kaybetme kaygısı her şeyi yaptırıyor

AK Parti iktidarı 20 yıldır yüzlerine bakmadığı, hatta terslediği Emeklilikte Yaşa Takılanlar'ın (EYT’liler) sorunlarını çözmeye karar verdi.

İktidarın EYT’lilerin sorunlarını çözme kararı bir hakkın teslimi değil seçimi kaybetme kaygısının bir sonucu.

Yoksa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, "Tutturmuşlar EYT, erken emeklilik. İskandinav ülkeleri böyle battı. Arkadaşlarıma söylüyorum, beni asla bu yola teşvik etmeyin. Seçim kaybetsek de yokum" sözleri henüz belleklerde tazeliğini koruyor.

Bu karar değişikliğinde, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve İYİ Parti lideri Meral Akşener’in iktidara yaptıkları baskı ve iktidara geldiklerinde bu sorunu çözeceklerine ilişkin olarak verdikleri sözün etkisi büyük. Tabii EYT’lilerin örgütlü ve ısrarlı mücadelelerinin de hakkını vermek lazım.

Eğer iktidarın seçimi kaybetme kaygısı olmasaydı, EYT’lilerin taleplerine kulak tıkamaya devam ederdi.

Sadece EYT’lilerin sorunları değil, iktidar seçimi kazanabilmek için bugüne kadar hiç dikkate almadığı buna karşın muhalefetin sürekli gündemde tuttuğu birçok soruna çözüm üretmek zorunda kaldı.

KYK borç faizlerinin silinmesi, taşeron işçilerinin kadroya alınması, asgari ücretin iki kez artırılması ve bu ücretten alınan verginin kaldırılması, 3600 ek gösterge verilmesi, emekliye bayram ikramiyesi ödenmesi, elektrik faturalarından TRT payının kaldırılması gibi.

İktidar bütün bu düzenlemeleri muhalefetin bastırması sonucu yapmak zorunda kaldı.

Eğer iktidar gerçekten bu sorunları çözmek isteseydi 20 yıllık iktidarında çoktan çözerdi.

Ancak iktidar, kaynakları işçilere, emeklilere, işsizlere harcamak yerine bir avuç yandaşa aktararak birlikte zenginleşmeyi tercih etti.

Bugün EYT’lilere ayrılacak kaynak konusunda eleştiriler geliyor. Aktüaryal dengenin bozulacağı, ileride ekonomiye yükünün çok fazla olacağı sık sık dile getiriliyor.

Oysa iktidarın yandaş şirketlere aktardığı milyar dolarların yanında asgari ücrete yapılan zammın, EYT’lilere yapılacak ödemenin lafı bile olmaz. Devede kulak kalır.

Doğru kullandıktan sonra Türkiye’de kaynak çok.

Bir iki örnek verelim.

Parlamentonun en çalışkan vekillerinin başında gelen, CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın resmi belgeler üzerinden yaptığı araştırmaya göre yap-işlet-devret modeliyle verilen 8 karayolu projesinde yandaş şirketlere fazladan ödenen para 37 milyar dolar.

Evet lira değil 37 milyar dolar!

Bu kaynakla asgari ücret daha insanca yaşam sağlayacak bir düzeye çekilebilir, yeni iş sahaları açılabilir, EYT’lilerin sorunları çözülebilirdi.

Bu sadece 8 karayolu projesinden tasarruf edilecek paraydı. Diğer projelerle birlikte düşünüldüğünde Türkiye birkaç yüz milyar dolar tasarruf edebilir ve bu kaynağı halk için kullanabilirdi.

Bu projeleri devlet yapsaydı kaynak herkese yeterdi.

Örneğin, söz konusu 8 karayolu projesini devlet yapsaydı 22 milyar dolar harcayacaktı. Ancak yandaş şirketlere aynı projeler için 59 milyar dolar ödemeyi garanti etti.

Sadece Zafer Havaalanı bile iktidarın halkın parasını, nasıl bol keseden, birlikte zenginleşme için harcadığını ortaya koyuyor.

Yine Yavuzyılmaz’ın Sayıştay belgelerinden ortaya koyduğuna göre Zafer Havaalanı’nın maliyeti 50 milyon euro. 2044 yılına kadar yapılacak garanti ödemesi 208 milyon euro. Bu havaalanı için 2022 yılında iktidarın verdiği garantili yolcu sayısı 1 milyon 207 bin. Yılın ilk 11 ayında havaalanını kullanan yolcu sayısı ise 27 bin 383!

Hazineye bağlanan bu hortumlar kesilirse EYT’liler dahil her kesimin sorununu çözmeye yeter de artar bile.

İktidar yandaşlarla birlikte zenginleşmeyi seçtiği için kaynakları böyle harcadı, zenginden değil fakirden almayı tercih etti.

Seçimi kaybetme riskinin büyüdüğünü gördüğünde ise bir yandan para basarak sorunları çözmeye diğer yandan muhalefeti bastırmaya, rakiplerine siyasal yasaklar getirmeye yöneldi.

Bütün tuşlara aynı anda basmasının nedeni kaybetme korkusundan başka bir şey değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi