Hak Aramaya Ters Kelepçe

Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; polis devleti olduk… Polis en küçük bir protestoya, en küçük bir hak arayışına bile izin vermiyor…

30 kişinin, 40 kişinin, 100 kişinin bir araya gelmesi iktidarı çok rahatsız ediyor ki polis anında müdahale ediyor…

Konu ne olursa olsun önemli değil. Dünyaya barış gelsin diye bağırsan da polis yakana yapışıyor.

Bir tek tarikatların cübbeli gösteri yürüyüşlerine izin var gerisi yasak!

Eskiden göstericinin iki koluna polisler girer böyle gözaltına alırlardı. Şimdi ters kelepçe takıyorlar…

Ters kelepçe de ne ya!...

Adam terörist mi, adam katil mi?

Üzerinde çakı bile olmayan kişiye ters kelepçe takıyorlar. Öteki göstericilere ibret olsun diye mi? Kimse sokağa çıkmasın diye mi? Kimse hakkını hukukunu aramaya cesaret edemesin diye mi?

Herhalde bunun için…

En çok ezilen sömürülen kesimlerin başında neredeyse özel okul öğretmenleri geliyor. Devlet plansız programsız öğretmen yetiştiriyor ama onlara görev veremiyor.

Sınav yapılıyor; kazanan yıllarca bekliyor… Atanamamış öğretmenler diye bir sınıf oluştu… Atanamayan öğretmenler diye bir sorun var bu ülkede…

Milli Eğitim Bakanlığı’nda kendine yer bulamayan mecbur özel okullara gidiyor. Dışarısı öğretmen kaynıyor özel okul sahipleri de bu durumu sömürüyor.

Düşük ücret çok çalışma karşılığı iş veriyor…

Önceki gün bir grup öğretmen bu durumu protesto etmek için Taksim’deki Özel Okullar Derneği önünde toplanmış.

Seslerini başka nerde duyuracaklar ki…

Polis sert müdahale etmiş.30 öğretmen ters kelepçeyle gözaltına alınmış…

Ters kelepçe de ne ya!...

Öğretmenler terörist mi?

Polis önlemini alır, eylemin belli sınırlar içinde kalmasını sağlar, eğer taşkınlık yapan çam çerçeve kıran, şiddete başvuran varsa gereğini yapar…

Polisin görevi özel okul sahiplerini korumak değil ki…

Polisin görevi geçinemiyoruz diyen öğretmenleri susturmak değil ki…

Ama maalesef polise bu tür görevler de veriliyor…

Zeytinburnu’ndaki hadiseyi biliyorsunuz. Akzirve adlı şirkete ait olan plaza var. Sahibi Ürdünlü… 2021 yılında belediye encümeni yıkım kararı alıyor. Şehircilik Bakanlığı imar değişikliğiyle plazayı kurtarmaya çalışıyor.

Mahkeme bu işlemi iptal ediyor. Akzirve yürütmeyi durdurma kararı çıkartıyor ama İBB’nin itirazını bir üst mahkeme kabul ediyor…

Yani mahkeme onaylı yıkım kararı var…

Zabıta ekipleri binaya gidince karşılarında polisi buluyorlar. Polis plazanın önüne kalkanlarıyla duvar örmüş. Binayı koruyor.

Polis bunun için mi var?

Polisin görevi kaçak binayı korumak mıdır?

İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü biz mahkeme falan tanımayız mı demek istiyor? Kanun biziz mi mesajı veriyor?

Zabıtanın yanında olması gereken polis karşısında…

Neden?

Diyeceksiniz bırakın yerel mahkeme kararını polis Anayasa Mahkemesi kararını bile tanımıyor.

AYM Cumartesi Annelerinin her hafta yaptıkları basın açıklamasının polis tarafından engellenmesini hak ihlali saydı. Eylemlerine saygı duyulmalı dedi…

Cumartesi Anneleri 18 yıldır kaybolan çocuklarının mezarını arıyor. Galatasaray’da toplanıyorlar, basın açıklaması yapıyorlar, seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

Eskiden izin veriliyordu. Çünkü o zaman daha demokratik ülkeydik. Şimdi Anayasa Mahkemesi kararına rağmen izin verilmiyor.

943 buluşmalarına polis yine müdahale etti. 17 gözaltı…

Savcı kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Doğru karar… Peki AYM’nin kararına rağmen insanları gözaltına alan polislere ne oldu dersiniz?

Cumartesi Anneleri suç duyurusunda bulundu. Vali soruşturmaya izin vermedi…

Sadece bu üç örneğe bakınca polis devleti olduk demekte haksız mıyım?

Elinizi vicdanınıza koyun söyleyin: Haksız mıyım?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi