Diyanet Ata’mızı anmasa da olur!

Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 83. yıldönümünde bu satırları yazmak istemezdim. Ama maalesef koşullar zorladı.

Artık saklıları gizlileri yok. Açık ve netler.

Saray’dan aldığı güçle dinimizi araçsallaştıran Dinayet İşleri Başkanı ve şürekasının bir tek amacı var; bu ülkenin kurucusunu itibarsızlaştırmak, sıradanlaştırmak, din düşmanı göstermek, Osmanlı’yı yıkan adam olarak sunmak…

Peki bunu niye yapıyorlar?

Anlamadınız mı? Yerine başka bir kişiyi koymak için!..

Buna güçleri yeter mi?

Taliban hayranı Diyanet İşleri Başkanı kafasındaki yaşam tarzını insanlara zorla kabul ettirebilir mi?

Atatürk’ü camilere sokmayarak bunu başarabilir mi?

Asla…

Buna Diyanet’in değil kimsenin gücü yetmez. Bu ülkede yaşayan herkes; sağcısı solcusu, muhafazakarı liberali, seküleri mütedeyyini, Türkü kürdü, Lazı çerkezi… Daha sayayım mı? Alt kimliği ne olursa olsun Atatürk’ü sevgiyle saygıyla anar.

Ülkenin kurtarıcısı, ülkenin kurucusu görür.

Cuma hutbesinde Atatürk’ün adını andırmayan, vaazlarda Atatürk’ün adının geçmesini yasaklayan, bir Fatiha okumayı bile çok gören Diyanet şimdi de mevlid okutulmasına izin vermemiş.

Bağımsız Türkiye Partisi Ayasofya’da okutmak istiyor. İstanbul müftülüğüne başvuruyorlar. Müftülük topu İstanbul Valiliği’ne atıyor, topu alan Valilik yanına yazı iliştirerek topu gerisin geriye müftülüğe yolluyor. İstanbul Müftüsü önce Valilikten yazı gelmediğini söylüyor, sonra yardımcılarının uyarısıyla yazı geldiğini kabul ediyor.

Din adamı yalan söyler mi?

Din adamı siyasete alet olur mu?

Erbaş’ın Diyanet’i böyle bir Diyanet işte!

İktidarın cami kolu desem abartmam.

Sonuçta izin verilmiyor, yazılı yanıt vermiyorlar şifahen bildiriyorlar. Ayasofya Camii’nin kapılarını bu ülkenin kurucusuna, Ayasofya’yı İşgalcilerin elinden kurtaran büyük öndere bir mevlid için bile vermiyorlar.

Göreceksiniz Anıtkabir ziyaretinde Diyanet İşleri Başkanı protokoldeki yerini almayacak. Anıtkabir’e gitmeyecek. Hatırlarsanız, 29 Ekim kutlamalarına da katılmamıştı.

Üç yıl önce ‘keşke Yunan galip gelseydi’ diyen Fesli Kadir’i makam kıyafetiyle ziyaret etmişti. Başkanlık cübbesiyle. Hem de 9 Kasım günü. Fotoğrafı kendi servis ederek mesaj vermişti.

Fesli Kadir vefat etti. Anıtkabir’e gelmeyen Diyanet işleri Başkanı herhalde bugün Fesli Kadir’in mezarını ziyarete gider!

Şimdi diyeceksiniz ki; Diyanet işleri Başkanı alt tarafı memur/bürokrat yaptıkları ettikleri bu kadar önemsenmeli mi?

Evet… Çünkü arkasında siyasal iktidar var. Saray’ın izni olmasa bunları yapabilir mi?

Saray’ın izni olmasa eski bir imama Ayasofya’da vaaz verdirip Atatürk’e kafir ve zalim dedirtir mi?

Kendi başına yapsaydı…

Saray yaptıklarına karşı olsaydı o koltukta bir gün bile oturamaz. Tam tersi, kınanacağına sürekli sırtı sıvazlanıyor. Taltif ediliyor. Saray’da yapılan 30 Ağustos törenlerinde gördük. Protokolde 52. sırada yer alması gereken Diyanet İşleri Başkanı 40 sıra yükseltilerek 12. sıraya yerleştirildi.

Genelkurmay Başkanı’nın önüne konuldu.

Anlamı ne?

Anlamı açık değil mi?

Erbaş’ın yaptığını öfke dolu zihniyetinin tezahürü görmeyin. Arkası derin. Emrinde 90 binden fazla cami 130 bin personel var.

Propaganda için müthiş zemin. Zaten camileri de imamları da kullanıyor. Atatürk’ün adını yasaklaması, Afganistan’dan gelen Taliban heyetini kabul etmesi açık kanıtları.

Erbaş ne yaparsa yapsın Atatürk sevgisini bu milletin gönlünden koparamaz.

Ata’mızı saygıyla sevgiyle, şükranla anıyoruz.

Diyanet İşleri anmasa da olur!..

Çünkü zerre kadar önemleri, zerre kadar itibarları yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi