Dış tehdit politikası

İktidarın, içeride ne zaman sıkışsa “dış tehdit” “dış güçler” politikasına sarıldığı biliniyor.

Bugün de aynı politikayı izliyor.

Yarattığı ekonomik krizin yol açtığı yüksek enflasyon, yetersiz ücret, geçim sıkıntısıyla yerel seçimleri kaybeden iktidar ağırlaşan sorunlar karşısında gündemi değiştirmeye çalışıyor.

Bu sorunların gündem olmasını önlemek, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerini baskılamak için bir dış tehdit ilân etti.

İsrail’in Türkiye’yi için tehdit olduğunu duyurdu.

Ardından bu dış tehdit karşısında iç cepheyi güçlendirmek gerektiğini vurgulamaya başladı.

Milli birlik, beraberlik” çağrısı yaptı.

İktidarıyla muhalefetiyle bu dış tehdide karşı önlem alınmasını istedi.

Böylece CHP başta olmak üzere muhalefet partileri de iktidarın yanında saf tutmaya çabalıyor.

İsrail’in öngörülebilir bir gelecekte Türkiye’ye saldırması mümkün değil.

Şu anda ABD ile birlikte güney Lübnan’ı işgal etmekle meşgul.

Ardından hedefinde güney Suriye toprakları var.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) gereği olarak ABD ile birlikte büyük İsrail’i hayata geçirmeye çalışıyor.

Bu koşullarda Türkiye’ye bir cephe açması akla yatkın değil.

Bu nedenle iktidarın İsrail tehdidini öne çıkarmasının iki amacı var.

Türkiye’de gündemi değiştirmek.

Beka sorunu var” diyerek muhalefeti etkisiz kılmak.

BOP uzun vadede elbette Türkiye için tehdit oluşturuyor.

Bu projenin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 22 ülkenin sınırlarını değiştireceğini ABD duyurmuştu.

Proje Ortadoğu’da uygulamaya konuldu.

Türkiye bu projeye karşı önlemlerini elbette almalı.

Tabii bu önlem yakın gelecekte İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı tehdidine sarılarak iç politikayı düzenlemek değil.

İktidarın yaptığı hata ABD, Irak’ı ve Suriye’yi işgal ederken karşı durmak yerine ABD ile işbirliği yapmaktır.

İktidar, ABD, Türkiye’nin gözü önünde, Suriye’nin kuzeyini işgal edip terör örgütü PKK’ya devletçik ve ordu kurarken bunu önlemeye yönelmek yerine Esad’ın devrilmesi için silahlı radikal İslamcı güçleri destekledi.

Bir beka sorunundan söz edilecekse, bu “Emevi Camii’nde namaz kılacağız” “Esad birkaç hafta içinde devrilir” diyerek el ovuştururken ABD’nin Türkiye’nin güney sınırının hemen altında PKK’ya devlet kurmasının kabullenilmesi, bölgedeki Arap halkının Türkiye’ye göç etmesinin desteklenmesidir.

İleride Türkiye için büyük sorunlar yaratacak iki gelişme Suriye’nin kuzeyinde kurulan PKK devletçiği ve ordusuyla, Türkiye’ye sokulan milyonlarca sığınmacıdır.

İktidarın çoğunluğu Suriyeli milyonlarca Arap sığınmacıyı Türkiye’ye getirmesinin nedenlerinden biri “millet” yerine “ümmet”i savunmasıdır.

Laiklik, ulus devlet yerine ümmeti ve din devletini tercih etmesidir.

Bu politika Atatürk’ün izlediği politika ve gösterdiği hedeflerin tam tersidir.

İktidarın izlediği politika Türkiye’yi çağdaş devletler topluluğundan koparıp birinci ligten düşürecek bir politikadır

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi