Hergeleler ile Hergele Meydanı'nı bilir misin? Orhan Can yazdı

“Durgun denizler, yetenekli kaptan yetiştirmez”… (x)
Futbolda da böyledir bu iş…

Hayatın temelidir bu.. Mücadele ve tecrübe…
Gaziantep – Beşiktaş maçında da kim bilir neler olacaktı...
Antep denilince akla hemen kebap geliyor tabii.
Sanırsın ki Antepliler sabah akşam kebap yiyor.
Oysa her tarafın kebapçı olduğu yer İstanbul.
O şarkının sözleri gibi ‘Bu kadar kebabı köyde bile yemedim’…
İki sezondur doğduğum topraklara gidemedim doğrusu.
Kebap yemek için değil ha, yeniden görmek için oraları.
Maç başladığında tabii kalbim orada atıyordu.
Beşiktaş 1-0 öne geçtiğinde “Maç sonunda bu defa o ünlü Antep şarkısını çalamayacaklar” galiba dedim.
Musrati sakatlanınca ilk onbirde Ndour (Endur) oynadı.
Ben Antep hayaliyle maç izlerken,
‘14 milyon euroluk tosun Musrati iyileşmesin ya, bu Ndour daha iyi’ diye de düşünüyordum.
Hep kebap düşünecek değildik ya…
10 milyon euroluk yiğit Muci birçok pozisyonu öldürdü.
Boncuk vardı galiba…
Sezon başında epey sükse yapan Immobile tartışılırdı bundan sonra.
Beşiktaş’ın karşısında Gaziantep vardı. Gaziantep açık söylemek gerekirse 3 top yapıyor sonra topu kaptırıyordu. Çoğu da 2 pasta kalıyordu. Buna rağmen 3 net pozisyon buldular. Hele biri vardı ki…
O aşırtma vuruş gol olsa, maçın akışı değişecek tarih başka türlü yazılacaktı…
İlk yarı Antep’in bir de sayılmayan golü vardı.
Off’unu bilmem ama “Said” abi iptal etti golü.
Kıl payı “said” diye buna denirdi yani.
Uduokhai ve Silva’ya yapılanlar nasıl faul olmuyordu akıl alır gibi değildi doğrusu..
Beşiktaş’taki garip değişiklikler yüzünden takım düşünce Antep golü buldu ve maç 1-1 bitti…
Bazı Avrupa ülkelerinde oynanan maçları seyredince adamın aklına elbette Hergeleler geliyordu…
Amaçsız değişiklikler yaparsa bir Hoca,
elbette futbolcular sonunda maç içinde olur böyle Hergele!
Öyle hemen şaşırmayın; Hergele demek çok da kötü bir şey değil.
“Henüz bineğe ya da yük taşımaya alıştırılmamış at ya da eşek sürüsüne” Hergele denirdi.
Başıboş sürü…
Amaçsız dolaşan at veya eşek sürüsü…

Bir tehlike hissettiklerinde hop oraya koşarlar,
Ses başka yerden geldi mi hoop başka tarafa koşarlar…
Akşama kadar “depikleyip” dururlar…
İşte, bu amaçsız “arkadaşlara” Hergele denir…
Bir de bunların meydanı vardır.
Adı Hergele Meydanı…
‘Hergele Meydanı’ ile futbol arasında
doğrudan rabıta vardır.
Hemen hemen her şehrin bir Hergele Meydanı vardır…
Bana göre en meşhuru İstanbul’dadır…
İmparatorluktan bu yana önemli olaylarla şahit etmiştir.
Herkes orayı Beyazıt Meydanı diye bilir…
O Beyazıt Meydanı öyle bir “kişiliktir” ki, tanık olarak kürsüye çıksa tarihin tozlu sayfalarına gömülmüş birçok olay gün yüzüne çıkar.
Misal, İmparatorluk zamanında Boğazlıyan Kaymakamı’nın suçsuz yere neden ve kimin astığını belki bize anlatırdı…
Cumhuriyet döneminde ise, öğrenci olaylarından tutun da bir dizi siyasi veya toplumsal olaya ev sahipliği yapmış bir alandır orası…
İstanbul Üniversitesi’nin ana kapısı oraya doğru açılır.
Hah işte,
Beyazıt Meydanı’nda, üniversitenin büyük kapısı ile Sahaflar Çarşısı’na doğru giden kısmında kocaman çınar ağaçları vardır.
Eskiden orada çay bahçeleri de vardı. Kesmedilerse hala oradadır koca Çınarlar…
Orada o kadar çok insan trafiği vardı ki…
Gelip geçenler, gidip gelenler… İşi olmayanlar…
Sadece vakit geçirenler…
Üniversiteli kızları bekleyenler…
Yankesiciler, hanutcular…

Sivil memurlar… E tabii, kitap satılan Sahaflar da orada olunca…
Birçok insan… Çoğu başıboş gezen insanlar…
Bir nevi haytalar işte
Çoğu,
vakit geçirmek için orada dolaşıyor, üniversiteli güzel kızların peşinde koşuyorlardı.
Yüzde 99 başarısızlıkla biten “Kız tavlama operasyonları”…
İşte, bölgenin esnaf büyükleri,
Beyazıt Meydanı’nın bu kısmına “HERGELE MEYDANI” diye isim takmıştı.
Ne de olsa sahaflarda binlerce eski kitap satıyordu esnaf.
Gayet entel bir tamlamaydı bu…
‘Başıboş gezen at veya eşeklere’ HERGELE deniyordu ya…
E, bu maçta da,
özellikle değişikliklerden sonra o kadar çok başıboş gezen topçu vardı ki…

“Durgun deniz, yetenekli kaptan yetiştirmez bilirsin.
Hep çalkantıdan geldik bu günlere..
Her şey ‘Neta’ olsun be Kaptan.” diyerek bana mesaj atan adamın hasosu sevgili gazeteci kardeşim Oğuz Güven kardeşime de bin selam olsun…

Neyse iki gözümün nurları..
OC bu gece da kaçar…
En Kalbi Muhabbetlerimle…
Ben CAN; Orhan Can…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Orhan Can Arşivi