Orhan Can
İzmir'de 5 Narin yangında öldü. Narin cinayetinden farkı ne bu olayın?
Ölüm bu,
Fukara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,
Ya da seher, mahmurlukta... (x)
diyor şair...
Ölüm de bir akşam üstü geldi 5 küçük kardeşe...
5 küçük kardeş 5 minik bedendi onlar..
Birbirinden güzel 5 dünya güzeli çocuk...
Anne nerede, karınları doyurmak için kağıt toplamada..
Çocuklar üşümesin diye prize takılan soba..
Doğru dürüst kapısı, penceresi olmayan bir ev...
Ve, hepsinin üstüne gelen haksız bir ölüm!
'Yoksulluk kader olamaz, kader değildir..
Firavunlar bile böyle gadar değildir ' diyordu Cem Karaca o güzel şarkısında..
'Radyolarda şarkılar boş ver diyorlar
Açlıktan verem olana bal ye diyorlar..'
dizesi ise insana kalbinden vuruyordu.
Yıllar öncesi ile günümüzün Türkiyesi arasında hiçbir fark yok.
Halkın hep birinci sorunu vardı. O da hep aynıydı.
Geçim derdi, yoksulluk, ay sonunu getirme..
Kısacası ekonomi..
Siyasilerin gündemi ise halktan çok bambaşka..
Hamaset nutukları, cekler caklar...
Vatan millet nutukları..
Ezan susmaz nidaları...
Verilen ara gazlar..
Hep aynı koltukta oturma sevdaları...
Su içer gibi söylenen yalanlar...
Oysa halkın bir, sayı ile 1 gündemi vardı...
O da yoksulluk..
Ay sonu getirme, geçim derdi...
Her gün bahsettiğiniz ahirette, bu çocukları gördüğünüzde yüzlerine nasıl bakacaksınız?
Yanmış bedenlerine,
buğulu gözlerine bakarak ne diyeceksiniz?
Sahi, gözlerinin içine bakarak ne diyeceksiniz!
Nasıl bakacaksınız meleklerin yüzüne peki...
Hani,
'Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildi'...
Ne oldu bize...
Ne ara böyle olundu bu topraklarda...
Aras Bulut 1 yaşında,
Masal Işık 2 yaşında,
Aslan Miraç 3 yaşında,
Funda Peri 4 yaşında,
Fadime Nefes 5 yaşında...
Önlerinde büyük ve güzel bir ömür olması gereken 5 küçük çocuk!
5 küçük yürek!
O 5 küçük çocuk öldü. Yok artık!
Ne farkı var Narin cinayetinden bu olayın...
Bu da sizin cinayetiniz değil mi?
Bu da, bu toplumun, bu sistemin cinayeti değil mi?
Nasıl uyuyacaksınız bu gece mesela...
Nasıl güleceksiniz esprilere...
Nasıl bakacaksınız kendi çocuklarınızın yüzüne!
Narin Diyarbakır'da öldürüldü,
5 Narin çocuk da İzmir'de yangında öldürüldü.
Okula gidecek çocuğuna pantolon alamadı diye intihar eden babayı kim unutabilir ki...
Ya, çocukları ısınsın diye, saç kurutma makinası çalıştırıp yan odaya geçip kendini asan anneyi...
Peki, pandemi sırasında çocuklarına uzaktan eğitim için tablet alamadığı için hayatına son veren babayı hatırlar mısınız?
Muharrem bebeği hatırlar mısınız! Van'da metrelerce karın içinde 2 yaşındaki oğlunu hastaneye yetiştirmeye çalışan babayı...
Unutanın da kalbi kurusun...
Parası olanlar hayatın tadını çoktan kıvırdı...
Ya bu gençlerin, çocukların hali...
Hepsinin ortak kaygısı, iyi bir yaşam, iyi bir gelecek!
Kim "götürdü" bu çocukların umudunu...
Kim çaldı bu çocukların hayallerini...
Umudunu yitirmiş,
hayal bile kuramayan insanların ülkesi mi olunacaktı?
Ne farkı var bu olayların cinayetlerden...
Diyarbakır'da Narinimiz öldürüldü,
İzmir'de de 5 Narinimiz çıkan yangında öldürüldü...
Şair "Ölüm adın kalleş olsun.." diyor.. (xx)
Ben de diyorum ki,
Fukaralık, adın kalleş olsun...
Ben CAN, Orhan Can
(x) Ahmed Arif
(xx) Enver Gökçe