Gürel Yurttaş
Çok duygulandım Fenerbahçe maçında. Verilmeyen penaltıyı da atlamadım ama
Jose Mourinho sürpriz bir teknik adam. Şaşırtmaya bayılıyor. Bodrum karşısına çıkardığı Fenerbahçe 11'iyle yine şaşırttı. Çift santrfora dönmüştü bu kez. Dzeko ile En Nesyri ileri ikilideydi. Kolay kolay vazgeçmediği Tadic'in yerine de İrfan Can'ı koymuştu.
Peki nasıl oynadı Fenerbahçe.
Önce ilk yarı.
Doğal olarak rakibinden daha üstün oynadı. Daha çok pas yaptı, daha çok ceza alanına girdi, daha çok pozisyon yakaladı. Bunlardan yalnız bir tanesini değerlendirebildi.
Ancak şunu da belirtmeliyim. Orta sahada bir yavaşlık olduğu gözden kaçmıyor. Amrabat ve İsmail ikilisi pek uyumlu gibi gelmedi bana. Dzeko ile En Nesyri'nin savunmanın arasına daha çok girmesi de gerekiyor. O zaman daha çok pozisyona girebilirlerdi diye düşünüyorum.
İlk yarıdan şunları da unutmamak gerekiyor. 10. dakikada Fenerbahçe kornerinde arka direkte Samet Amrabat'ı belinden sarılarak düşürdü. Tamam top orada değildi ama olsun olmasın penaltı gerekmez miydi burada. Amrabat itiraz etti. Hatta genç hakem Mehmet Türkmen'e uygulamalı olarak (beline sarılarak) gösterdi bunu. Ama ikna edemedi. VAR da ses etmedi.
Bu pozisyondan 5 dakika sonra ise öne geçti Fenerbahçe. Enteresan bir gol oldu. İrfan Can ortaladı kaleci Souza topu yumruklayarak dışarı vurmak yerine yumruklayarak kendi ceza alanı içine düşürdü. Oradaki En Nesyri de kafayla topu filelere yolladı.
15. dakikada Fenerbahçe 1-0 öne geçti. İrfan Can Kahveci'nin sol kanattan ortasında kaleci Sousa'nın topu yumruklayarak uzaklaştırmaya çalıştı. Ceza sahasındaki En-Nesyri, penaltı noktasına yakın bölgeden yaptığı kafa vuruşuyla meşin yuvarlağı ağlara gönderdi.
İlk yarıda İrfan Can'ın nefis bir volesini, bir de Osayi Samuel'in çaprazdan çektiği şutu Bodrum kalecisinin kurtardığını da unutmayalım.
1-0 bitti ilk yarı.
Gelelim ikinci yarıya.
Bodrum 2 oyuncu değiştirerek girdi ki biri Taylan Antalyalı'ydı. Diğeri de Fredy. Fenerbahçe ise aynı kadrosuyla çıktı.
Orta sahadaki kırılganlığı değişikliklerde gidermek istemişti Bodrum ama yine oyun üstünlüğü Fenerbahçe'deydi.
Hani ilk yarıda Dzeko ile En Nesyri'nin savunma arasına daha çok girmesi gerektiğini belirtmiştim ya. 55. dakikada Dzeko yaptı bunu. Amrabat'ın pasıyla defansın arasından topla buluştu ve düzgün bir vuruşla fileleri havalandırdı. 2-0 oldu böylece.
Mourinho sürprizlerine devam etti ikinci yarıda da. 69'da Cenk Tosun ilk kez girdi bu sezon ligde oyuna; En Neysri'nin yerine. Oğuz Aydın da öyle. Tadic ve Szymanski de oyundaydı artık.
Oyunda tempo düştü artık bu andan itibaren. Yine Fenerbahçe istediğini yapıyordu, Bodrum karşılık vermeye çalışıyordu ama gücü yetmiyordu.
Fenerbahçe kazandı. Beklenen sonuçtu bu.
Ama ben Fenerbahçe taraftarına değineceğim bu yazımın sonunda.
Cumhuriyet Bayramı'nın 101. yılı; biliyorsunuz. Fenerbahçeli taraftarlar her zaman olduğu gibi atlamadı bunu. Maçtan önce tribünde açılan o büyük pankart duygulandırdı beni. Bir çift mavi göz vardı pankartta. Atamın çakmak çakmak gözleri. O güzel bakışı. Bir an dondum kaldım. Diken diken oldu gözlerim, duygulandım.
Bir de maçta temponun düştüğü anlarda. Tribünde yankılanan "Ne mutlu Türküm diyene" tezahüratı. O nasıl bir uyumdur. Bir tribün "Ne" diyor, yanındaki tribün "Mutlu" diyor, bu taraf "Türküm" diyor, diğer tribün "Diyene" diye tamamlıyor.
Maçın kahramanı sarı lacivertli taraftarlardı bana göre. Helal olsun hepsine.
Bu arada maçın ilk yarısında verilmeyen penaltıyı da atlamadım ama. Hakem arkadaşlara "Biraz daha dikkat" diyorum da başka bir şey demiyorum.