Olcay Aydilek
Bir akademisyenin 'yoksulluğa' isyanı... Profesörler de yoksulluk sarmalına girdi
Türkiye, sözcüklerin anlatmakta yetersiz kaldığı, eşine az rastlanır bir krizle boğuşuyor. Dalga dalga büyüyen ve genişleyen ekonomik kriz, sabit ve dar gelirleri olduğu kadar orta gelir grubunu da derinden vurdu. Zengin bir azınlık dışında hemen her kesimin alım gücü dibe vurdu; vatandaş karnını doyurmanın derdine düştü.
Üniversitelerde ders veren, profesöründen doçentine tüm öğretim üyeleri de yoksulluktan payını fazlasıyla aldı. Akademisyenler, bir süredir sosyal medya üzerinden ekonomik olarak yaşadıkları krizi ve yoksulluğu dile getirmeye çalışıyor.
Ekonomik krizle katlanan kira, aidat, yol, giyim-kuşam, mutfak masrafı, çocukların okul giderleriyle baş etmekte zorlanan akademisyenlerin içine düştükleri darboğazı soğuk bir gerçek olarak yüzlere vuran bir gelişme yaşandı.
Bir üniversite bünyesindeki fakültelerde görev yapan öğretim üyelerinin mailleşme sistemi bulunuyor. Hocalar ve üniversite çalışanları, bu sistem üzerinden haberleşiyor, akamediye ilişkin konularda mailleşiyor.
Akademisyenlerin, kendi aralarında mayıs ayının ilk haftası geride kalmasına karşın mart ayı ek ders ücretinin ödenmemesi nedeniyle yazışmaları toplumun "aydınlık yüzü"nü oluşturan bu kesimin karşı karşı olduğu ekonomik sorunun boyutunu bütün çıplaklığı ile ortaya koydu.
Söz konusu mailin sahibi bir profesör. Üniversitenin de görev yaptığı fakültenin de profesörün de adı bizde saklı. Söz konusu profesör, mailinde, mevzuat uyarınca ek ders ücretlerinin takip eden ay sonuna kadar ödenmesi gerektiğine dikkat çekerek, gecikmenin nedenini sorguluyor.
Hoca, akademisyenlerin maaşlarının her ayın 14'ünü 15'ine bağlayan gece yarısını izleyen en geç bir saat içinde hesaplarına aktarıldığını belirterek, bu maaşla bilim emekçilerinin günübirlik yaşamaya çalıştığını, yaşamını sürdürmeye çabaladığını belirtiyor.
Hoca, 15'inde yatan maaşla ilk yaptığı işin kredi kartı borcunu ödemek olduğunu, ardından da ek ders ücretleri yatırıldığında diğer yaşamsal gereksinimlerini karşılamaya çalıştığını vurguluyor. Zorlandığını dile getiriyor.
Bir başka profesör de yaşanılan ekonomik sıkıntılara işaret ederek, mart ayına ilişkin ek ders ücretlerinin yatırılmadığına, tek maaşla geçinen ve düşük maaş alan öğretim elemanlarının büyük sıkıntı içinde olduklarına dikkat çekiyor.
Yıllarını okumaya-yazmaya, eğitime ve gelecek kuşaklara, daha iyi bir Türkiye'ye adayan profesörlerin, hocalarımızın yaşadıklarını anlatmak için sanırım bu iki kısa örnek yeterlidir.
Sözün bittiği yerdeyiz.