Mehmet Tezkan
Beş parti tek liste
mantıklı mı?
Daha doğrusu soruyu şöyle sorayım; Saadet, DP, Gelecek ve DEVA partisinin CHP listelerinden seçime girmesi doğru mu, mantıklı mı?
Normal koşullarda yapacak seçim olsa mantıksız tabii. ‘Ne öyle her çiçekten bir bal alırım’ dercesine farklı görüşleri aynı sepete koyup harmanlamak ideolojimiz yok demektir…
Partilerin, ideolojilerin anlamı olmadığını ilan etmektir…
Kimliklerinin, kişiliklerinin olmadığının tescilidir. Çatı partisinin de o çatı altına giren öteki siyasi partilerin de aslında parti olmadığının belgesidir…
Yok aslında birbirimizden farkımız demektir.
En önemlisi seçmene saygısızlığın daniskasıdır.
Neden mi?
Seçmen oy verecek listeye bakacak; yok yok. Sosyal demokratı da var, solcusu da var, liberali de var, muhafazakarı da var, radikal milliyetçisi de var, İslamcısı da var…
Evet mührünü bastığı an… Sosyal demokratsa İslamcıya, muhafazakarsa solcuya oy vermiş olacak.
Seçmen başlarım böyle işe der oy vermez evine döner…
Ne zaman?
Normal koşullarda. Oturmuş rejimlerde, demokratik ülkelerde, otokrasiyle yönetilmeyen ülkelerde…
Batı demokrasilerinde birbirinden farklı beş parti ortak listeyle seçmenin karşısına çıksa bu ne saçmalık denir, bizle dalgamı geçiyorsunuz diye büyük tepki gösterilir.
Ama Türkiye’de durum farklı…
14 Mayıs’ta sadece beş yıl boyunca yönetecek partiyi/kadroyu/kişiyi seçmeyeceğiz. Tek adam yönetimini oylayacağız. Referandum gibi olduğunu düşünün.
Otokrasi mi demokrasi mi?
Tamam mı devam mı?
Seçeceğimiz Cumhurbaşkanı hem devlet başkanı olacak hem de tek kişilik hükümet. Çift şapka takacak. Eline inanılmaz yetkiler geçecek. Bütün üst düzey bürokrasiyi tek imzayla değiştirebilir.
Zaten 15 Mayıs sabahı MİT Müsteşarı’nın, Diyanet İşleri Başkanı’nın, Merkez Bankası Başkanı’nın, MGK Genel Sekreteri’nin, bütün valilerin, büyükelçilerin, AFAD Başkanı’nın, TMSF Başkanı’nın, Savunma Sanayi Başkanı’nın, TRT Genel Müdürü’nün daha onlarca makam var hepsini saymayayım görev süreleri yasa gereği doluyor.
Yerlerine yeni isimler atanana kadar görevlerine sürdürecekler ama topal ördek olacaklar.
Kılıçdaroğlu da seçilse Erdoğan yeniden seçilse de durum değişmiyor.
Yasa bunu öngörüyor…
Cumhurbaşkanı’nın olağanüstü yetkilerine sahip olduğuna dair bir örnek daha vereyim. 2018 yılından bugüne kadar 138 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlanmış (yasa kuvvetinde) 600 kişilik Meclis 137 yasa çıkarmış.
Yani Cumhurbaşkanı aynı zamanda paralel yasama olmuş.
Bu gücü nasıl sağlamış? Yayınladığı kararnamelere Meclis neden itiraz etmemiş?
Nedeni belli. Meclis çoğunluğu Cumhur İttifakı’nın elindeydi.
Erdoğan’a genel başkanı olduğu partisi mi itiraz edecekti?!..
O halde…
Demek ki; Cumhurbaşkanı seçmek kadar Meclis çoğunluğunu almak da önemli.
Demek ki; Cumhurbaşkanlığını kazanmak yetmiyor, Meclis çoğunluğuna da sahip olmak gerekiyor.
Millet İttifakı’nda yer alan beş partinin tek çatı altında, tek listeyle seçime girmelerinin anlamı bu.
Daha fazla milletvekili çıkarmak…
Amaç… CHP+İYİ Parti+ Emek ve Özgürlük İttifakı’nın el ele vermesiyle bu ucube kurtulmaksa… Bunun yolu da daha fazla milletvekili çıkarmaksa… Bir milletvekilinin bile hayati önemi olduğu seçime giriyorsak…
Saadet’in, DP’nin, DEVA’nın, Gelecek partisinin CHP çatısı altında toplanması yadırganmamalı. Hatta desteklenmeli.
Keşke Emek ve Özgürlük İttifakı da tek listeyle seçmenin karşısına çıksa. Oylar bölünmese. Artık oylar AKP’ye yaramasa…
Ortak listenin şöyle bir faydası da var.
Ölürüm de CHP’ye oy vermem diyenlere o zaman milletin listesine mührü bas denir. Bu birliktelik CHP’ye üç puan, beş puan bile getirse çok önemli.
CHP tabanı, CHP seçmeni bu durumu yadırgayacaktır. Eski AKP’lilere mi oy vereceğiz diye burun kıvıracaktır. Ama Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu gibi sivrilmiş isimler milletvekili olmayacağı için listelerde yer almayacak. Bu sebeple burun kıvırmanın, sandığa bu sebeple gitmemenin haklı bir gerekçesi olamaz…
Hem CHP’liler de bu durumu, ortak listeyi savunurken kendilerine pay çıkararak biz söylemişti desinler:
Herkes bir gün CHP’li olacak!