Babalar, Oğulları Ve TUSAŞ... Yüksek Ücret, Yurt Dışı Görevler

Rus şair ve yazar Ivan Sergeyeviç Turgenyev’in başyapıtı "Babalar ve Oğullar" adlı nefis bir eseri vardır. Bu eser, dünya edebiyatının klasikleri arasındadır.

Kitapta, "kuşak çatışması" çok çarpıcı bir biçimde ustalıkla gözler önüne serilir. Baba ile oğlu, çatışma ekseninde okuyucuya sunulur. Turgenyev, yeni ile eskiyi, muhafazakârlıkla devrimciliği karşı karşıya getirir.

Bir de sinemadan örnek verelim. Yeni (modern) ile eskinin (gelenek) temsil edildiği iki farklı anlayışı eğitim-öğretim sürecinde karşı karşıya getiren kuşaklar arası çatışma, kült filmler arasında sayılabilecek Ölü Ozanlar Derneği'nde (Dead Poets Society) de sinemanın sunduğu eşsiz olanakla izleyiciye anlatılır.
Yönetmenliğini Peter Weir, senaryosunu Tom Schulman'ın yazdığı, başrolünü Robin Williams üstlendiği 1989 yılı yapımı filmde, izleyici geleneğin zor da içeren ağır zincirlerine karşı modern olanın insan, yaşam, neşe ve özgürlük odaklı dünyasına çekilir. İzleyici, bakış açısını değiştirmeye davet edilir.
N. H. Kleinbaum'un, filmin senaryosundan uyarlanan romanı da 1989 yılında Hyperion yayınevi tarafından Amerika'da yayınlandı.

Eski türkiye, yeni türkiye

İktidar, sık sık "yeni" ve "eski" Türkiye ayrımı yapmaktan hoşlanıyor. Bu söylem, gelenek-modern yerine daha çok iyi-kötü ikiliği üzerine oturuyor.

Bu iktidar dönemiyle ilişkilendirerek yeniyi kuruyor ve yeni olanı yüceltiyor; iyi, değerli ve önemli kılıyor.
İktidarı, hem söylem hem eylemde yücelttiği ölçüde de eskiyi deyim yerindeyse şeytanlaştırıyor. Eskiyle kötü olan ya da kötülük arasında doğrudan-organik bir ilişki kuruyor. Tekinsiz bir alan oluşturuyor.
Sık sık yinelenen, bağlamından kopartılmış hatta manipüle edilmiş bazı videolar (SSK hastaneleri gibi), fotoğraflarla bu tez kitlelerin zihinlerine ­medyanın da desteğiyle sorgulanamaz bir gerçek olarak işleniyor.

Söze mi eyleme mi bakılır?

Söz mü eylem mi? Söze mi eyleme mi bakılır? Söz iddia ise eylem ya da yapılıp edilen kanıttır. Eski, bu kadar kötülenirken, yeni bu denli yüceltilirken olup bitenlere, kanıtlara bir bakalım.

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ)... Hiç kuşku yok ki Türkiye'nin göz bebeği kurumları arasında yer alıyor.

TUSAŞ, havacılık ve uzay sanayi sistemlerinin geliştirilmesi, modernizasyonu, üretimi, sistem entegrasyonu ve yaşam döngüsü destek süreçlerinde Türkiye'nin teknoloji merkezi konumunda bulunuyor.

Babalar ve oğulları

TUSAŞ gibi Türkiye'nin teknoloji merkezi bir kurumuna iktidarın inşa ettiği yeniyi, yapı sökümüne uğratarak bazı babalar ve oğulları bağlamında irdeleyelim.

Konu, Turgenyev'in eserinde anlattığı gibi kuşak çatışması değil. Babanın, üst düzey kamu görevinin sağladığı etkinin ya da nüfuzun oğullara hem statü hem de maddi kazanç olarak ayrıcalık alanı yaratılarak sunulması.

Örneğin, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir. Demir'in oğlu Bilal Demir TUSAŞ'ta çalışıyor. Bilal Demir, Almanya-Hamburg'da TUSAŞ'ın yöneticisi olarak operasyonel faaliyetlerini yürütüyor.

İkinci örnek Türk Hava Yolları (THY) Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Ahmet Bolat. Bolat'ın oğlu Abdullah Enes Bolat da TUSAŞ'ta çalışıyor. Abdullah Enes Bolat, tıpkı Bilal Demir gibi yurt dışında bulunuyor. Bolat, TUSAŞ'ın Katar temsilciliğini yapıyor.

Bu isimler, yurt dışında çalıştıkları için doğal olarak daha yüksek ücret alıyor. Geniş bir konfor alanında bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, "Kamuya işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak, gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız" sözlerini lütfen bu iki örnek olaydan hareketle bir kez daha düşünün.

Yeni olan ya da öyle sunulan, üretimde de bölüşümde de hakkı, hukuku ve adaleti mi içeriyor? Yoksa toprağa dayalı üretim ilişkilerinin tarih dışı kalmış kan bağı esaslı babadan oğula geçen ayrıcalıklarını mı? Apaçık değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Olcay Aydilek Arşivi